Liberya’da Avrupalı bir şirket, topraklarının palmiye yağı üretimi için söz konusu şirket tarafından gasp edilmesini protesto eden işçilere şiddet uygulamakla suçlanıyor. Kamboçya’da yerlerinden edilen pirinç çiftçileri, politikacıların Avrupa’dan gelen şeker kamışı talebinin karşılanması adına ellerinden aldıkları topraklarına geri dönebilmek için başkent Phnom Penh’de sokaklara dökülüyor. Fransa’da bir limanda gazeteciler, Kongo Cumhuriyeti’nde illegal yollarla kesilmiş ve AB yasalarına aykırı olarak Avrupa’ya gönderilmek üzere gemilere yüklenmiş kerestelerin izini sürüyor.    

Geçmiş yıllarda gündeme gelen bu üç olay, buzdağının yalnızca görünen yüzü. İllegal ormansızlaştırma ve yerel halka ait toprakların sömürüsünün temelinde, Avrupalı tüketicilerin talepleri ve bu talebe yanıt veren işbirlikçilerin insafsızlığı yatıyor.

Avrupa Birliği, ormanların korunması, yerel halkların haklarının savunulması, iklim değişikliğine karşı mücadelede ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda ön saflarda yer alsa da, yukarıda verilen yalnızca birkaç örnek, yaşanmakta olanın Avrupa başkentlerinde anlatılmakta olan hikâyeden oldukça farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Son dönemde yapılan çalışmalar gösterdi ki; AB üyesi ülkeler, tarımsal meta ithalatlarıyla dünya genelindeki ormansızlaşmanın tek başına en büyük nedeniler. Yapılan büyük ölçekli birkaç ithalat, AB’deki toplam ormanlık alan kadar bir ormansızlaştırmaya neden oluyor. En büyük ölçekli ithalatlar, Brezilya ve Arjantin’den soya; Güneydoğu Asya’dan ise palm yağı ürünleri üzerinden gerçekleşiyor.

Çin’in yarısından daha az bir nüfusa sahip olmasına rağmen, AB’nin “somutlaşmış ormansızlaştırma”ya [ormanlık alanın ekin ekilmek ya da çiftlik hayvanı yetiştirilmek üzere yok edilmesi] olan “katkısı” Çin’den iki kat daha fazla. AB’ye dair [değerler konusundaki] teori ve gerçeklik arasında oluşan uçurum, Birliğin dünyadaki itibarı için de büyümekte olan bir tehlike.

AB, kereste ithalatının çevresel ve sosyal olarak sürdürülebilir olması konusunda önlemler alıyor. İlk kez 2013’te AB pazarına girecek olan kerestelerin yasal yollarla kesilen ağaçlardan elde edildiğine dair belgelendirme zorunluluğu getirildi.

Birlik, Gönüllü Ortaklık Anlaşması’na [VPA] katılmalarını teklif ederek, ihracatçı ülkelerin kereste ticareti alanında daha şeffaf bir yapıya kavuşmalarına olanak tanıyor. Söz konusu anlaşma, ihracatçı ülkelere orman ve toprak programlarında ve sosyal adalet konusunda yapacakları iyileştirmeler karşılığında AB pazarına doğrudan erişim imkânı sunuyor.

Bununla birlikte, çok daha büyük bir oranda ormansızlaştırmaya neden olan tarım ürünleri ithalatı konusunda da benzer bir düzenlemeye gidilmedi. Yasal düzenlemedeki söz konusu boşluk, zaman kaybedilmeden giderilmeli.

Bu tarz bir düzenleme, tüketicilerin pazar üzerinde oluşturduğu baskının azaltılmasından, STK’ların yürüttüğü kampanyalardan ve şirketlerin bölük pörçük bağlılık bildirimlerinden çok daha fazlasını gerektiriyor. Bu tarz bir düzenleme, doğayı ve yaşamı yok etme pahasına dünyanın en büyük “lekeli” tarımsal ürün pazarı haline gelen AB’nin akıllıca ve katı adımlar atmasını gerektiriyor.

YÖNETMELİK

Avrupa’nın ormansızlaştırmadaki gizli elinin sorgulanması adına harekete geçilmesi için çok önemli bir neden var. Zira Avrupa’daki market raflarında yerini alan birçok ürün, illegal yollarla ormansızlaştırılan bölgelerden ithal ediliyor.

Uluslararası pazarda ticareti yapılan soya ve palm yağının yaklaşık % 40’ı illegal olarak ormansızlaştırılmış topraklarda yapılan tarımdan elde ediliyor. Brezilya ve Endonezya’da illegallik istisna olmaktan çıkmış durumda. Bu iki ülkedeki ormansızlaşma, Avrupa’daki toplam “somutlaşmış ormansızlaştırma”nın yasından daha fazla bir alana tekabül ediyor.

Bunu tek bir nedene bağlamak mümkün değil. Brezilya’daki sorun, orman yasasındaki açıktan kaynaklanıyor. Yasaya göre çiftçiler, tarım yaptıkları alanda “bir bölgeyi” orman arazisi olarak korumak zorundalar. Endonezya’da ise yolsuzluk apaçık ortada: yerel halkın toprakları gasp ediliyor ve ormansızlaştırılan alanlarda ekim yapılıyor.

Bu topraklardan en büyük oranda ithalat yapan kıta olan Avrupa ise, söz konusu ormanlarda yaşayan ya da hayatları bu ormanlara bağlı olan yüz milyonlarca insanın hayatını etkileyen kitlesel ve genellikle illegal ormansızlaştırmaya neden olan suç ortaklarından biri.

Dünya, hâlihazırda elmas ve altın adına yapılan savaşların farkında. Yakın gelecekte insanların kereste, kahve ve palm yağı yüzünden ortaya çıkacak olan savaşlara şahit olmaları ise oldukça muhtemel.

Halkta kendilerine dair olumlu bir imaj algısı oluşması adına şirketlere itibar etmek ve daha şeffaf ve adil bir tedarik zinciri geliştirilmesi tek başına yeterli olmayacaktır. Atılan olumlu adımlar değerli; ancak bu olumlu adımlara kötü uygulamalar karşısında devreye girmesi gereken yaptırımlar eşlik etmeli. Böylelikle hem “iyi” ürünlerin pazarda değerinin altında fiyatlarla yer almadığından hem de sürdürülebilir arzının üzerinde seyreden talebin kontrol altına alındığından emin olunmalı.

Bu kökleşmiş sorunların çözümü ve AB’nin ormansızlaştırmadaki etkisinin azaltılması, yasal düzenlemede önemli adımlar atılmasını gerektiriyor.

İLLEGALLİĞİ VE ADALETSİZLİĞİ SONLANDIRMAK

Atılacak en önemli adım, Gönüllü Ortaklık Anlaşmaları’nın ormanların tarım arazilerine dönüştürülmesini önleyici kapsamda düzenlenmesi olacaktır. Söz konusu olan, gittikçe büyümekte olan bir kara delik. Yapılacak düzenleme ise, tüm dünyada gerçekleşen kereste ticaretinin yarısından fazlasını etkileyecektir.

Bir diğer gelişme, AB’ye tarım ürünü ihraç eden ülkelerin, toprak gaspının önüne geçmeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler’in Gıda Güvenliği Komitesi programına bağlı kalmalarını sağlayacak anlaşmalara imza atmalarını sağlamak olabilir.

Gerekli adımların atılmasını sağlayacak diğer bir yol, mevcut AB programıyla paralel olarak, sosyal ve toprak kullanımına dair amaçların bir arada güdülmesi olacaktır. AB programında yer alan ve üye ülkelere sürdürülebilir büyüme için verimli kaynak kullanımı ve düşük karbon ekonomisi konularında yardımcı olması öngörülen “Verimli Kaynak Kullanımı İnisiyatifi” gibi planlar eş güdümlü atılacak adımlar konusunda olumlu örnekler olabilir.

Söz konusu plan, iklim değişikliğinden enerjiye, taşımadan endüstriye, ham maddeden tarıma, balıkçılıktan biyolojik çeşitliliğe ve bölgesel gelişime kadar geniş bir etki alanına sahip. Ormanlara ve içerisindeki yaşama, meta tedarik zinciri tarafından verilen zarar göz önünde bulundurulduğunda bu plan, yaşanmakta olan soruna çözüm olabilme potansiyeli taşıyor.

Eğer AB, ortaya çıkan çevresel ve sosyal sorunlara dair aldığı tutumla kazandığı itibarını korumak istiyorsa; ormansızlaştırmadaki görünmez elini dizginleyecek, şirket ve tüketici davranışlarını bir kontrol mekanizmasına tabi tutacak ciddi ve makul düzenlemelere gitmek zorunda. Liberya, Kamboçya, Kongo ve diğer ülkelerdeki orman sakinlerinin gözü ise üzerlerinde olacak.

 

FERN’in yakında yayımlanacak olan yıllık raporunda yer alan, Fred Pearce’ın yazısının bir bölümüdür.

Kaynak: trust.org

Dünya Bülteni için çeviren: Sedcan Altundal