Yeni Şafak sitesindeki manşet haber şöyle: "Ermeni terör örgütü ASALA, 'Türk halkından özür dileme kampanyası yürütmeye hazırlanan' Avustralya'daki Macqurie Üniversitesi öğretim üyesi ve Türk-Ermeni Diyalog Grubu Eş Başkanı Armen Gakavyan'ı ölümle tehdit etti. ASALA'ya bağlı Ararat Yemini' adlı dernek tarafından yapılan açıklamada, ASALA'nın eylemlerinden ötürü Türk halkından özür dilenmesi yö¬nünde girişimde bulunmaya hazırlanan Gakavyan'ın bu adımından vazgeçmesi, 1915 olaylarının mağdurların¬dan özür dilemesi ve kendisini bu adımı atmaya yönel¬ten kişilerin kimliğini açıklaması durumunda hayatının bağışlanacağı belirtildi…"

Evet, Armen Gakavyan'ın bir süre önce Türkiye'deki özür kampanyasına karşılık, bir kampanya önerisi yaptığını Baskın Oran'ın Radikal Gazetesi ndeki yazısından öğrenmiştik.

Adım heyecan ve memnuniyet vericiydi.

Ama bedeli vardı.

Gakavyan, Türkiye'de özür kampanyacıları nasıl ka¬ralama ve saldırıyla karşılaştıysa, benzeri bir durumla karşılaştı diaspora çevrelerinde.

Aslında o ve onu destekleyenlerin varlığı, Ermeni diasporasının farklı eğilimlerden oluştuğunu gösteriyordu. Özür kampanyası burada da aynı sonucu ortaya çıkar¬mıştı.

En azından heterojenleşen, kendi içinde farklılaşan, çoğulculaşan kesimler, hatta insanların varlığına işaret etmiş, şimdiki zamanı öne alanlar, geleceği başkalarıyla birlikte düşünerek, yarının belirsizliğini kabul ederek, onu erdemlerden hareketle kurmaya çalışanların çabasını göstermişti…

Bu varoluş tarzı aynı zamanda sorunların tanımı ve çözüm yöntemleriyle ilgili farklı bir arayışı da gündeme getirir. Devletler, siyaset, siyasi yapılar karşısında toplu¬mun, toplumsal kesimlerin, fikrin önemine, belirleyicili¬ğine, meşruiyetine işaret eder.

Değil mi ki onlarca yıldır siyasetin, devletin önünde boyun eğdiği bir dev tabuyu birkaç söz ve bir adımla es¬neten, kırmaya yüz tutan toplumsal ve düşünce alanın¬dan gelen bir "ses" olmuştur.

Özür kampanyasının ve diğer yakadaki Gakavyan tar¬zı çabaların işaret ettiği bu "gerçek" devleti de siyasetide kuşatacaktır, ön açmakla kalmayacak, gün gelecek kurucu olacaktır.

Buna hiç şüphe yok…

Çaba çift yönlü olunca, konu ve sorunun tüm taraşa¬rını kuşatınca tam bir karşılaşmayı, başka bir siyaseti, başka bir düzeyi ifade eder…

Karşılaşmalar çatışmalar ürettiği kadar, sentezler ve yeni akrabalıklar üretir…

Nitekim benzerlikler uç noktaya ulaşıyor bugün.

Gakavyan'ı tehdit edenlerle Türkiye'de özür kampan¬yacılarını tehdit edenler, karşılıklı nefretlerine rağmen müthiş siyaset kardeşliği" içindeler.

Hrant Dink'i öldürenlerle Gakavyan'ı ya da bir başka Türk ya da Ermeni'yi diyalog, eleştiri, yüzleşme, el ele verme konusunda "ileri gittiği" için öldürmek isteyen¬ler, ölümle tehdit eden arasında hiçbir fark yoktur.

Aynı milliyettendir onlar…

Buna karşın, "haklı millet yoktur haklı duruş vardır" diyenler ise başka bir akrabalık grubu oluşturuyorlar.

Bir gün bu diyarda kapılar demokrasiye, gerçek an¬lamda barışçıl bir zihniyete açılacaksa, bu yeni "akraba¬lar" sayesinde açılacaktır.

Not:

Son dakika haberi…

Tolon'un tahliyesine yapılan itiraz reddedilmiş, 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından. Ama nöbetçi hâkimin verdiği tahliye gerekçesi değiştirilmiş.

Ne garip!

Kaynak: Yeni Şafak