Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ döneminde acaba asker-siyaset ilişkileri nasıl seyredecek? Ankara'da cevabı en çok merak edilen sorulardan biri bu...
Bu bahis her açıldığında orduyu yakından tanıyanlar, 'TSK'nın kurumsal duruşunun olduğunu, kişilere göre bir değişiklik göstermeyeceğini' sürekli tekrarlar. Komutanlar arasında temel konularda tam bir görüş birliği olabilir ancak her insan arasında konuşma ve davranışlara yansıyan üslup farkı olduğu da bir realite. Üslup işin özü kadar önemli. Özellikle asker-siyaset ilişkilerinde... Bir problemin aynı kelimelerle doğrudan muhataplarına kapalı kapılar ardında söylenmesi ile kamuoyuna açıkça duyurulması arasında uçurum var. Doğuracağı etki kesinlikle aynı değil. Herkes farkında; TSK, bu ülkede çeşitli odaklar tarafından tahriklere, kışkırtmalara en çok hedef olan kurumların başında geliyor. Buna siyasetçiler de dahil. Orduyu sürekli iktidar oyununun içinde tutmayı bir strateji olarak benimseyen çevrelerin olduğuna şüphe yok. Askerden gelen esnek mesajları menfaatleri doğrultusunda köpürtmeye hazır ideolojik medya gruplarının varlığı da inkar edilemez.

Heyecan ve duygusallıktan uzak, serinkanlı üslup bu bakımdan da önemli... Buradan İlker Başbuğ Paşa'ya gelecek olursak... Genelkurmay Başkanlığı'na dönük beklentilerin aşırı şekilde yükseltilmemesi, 2 yıllık döneminin oldukça normal ve gerçekçi karşılanması doğrusu onun için büyük avantaj. Malum, olağanüstü beklenti bir önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın en büyük handikabıydı, kurtarıcı misyonu yükleyenler oldu. 27 Nisan bildirisinin altında bu beklentinin oluşturduğu ağır hava da var. Bu psikolojinin etkisiyle görevinin sonunda neredeyse Büyükanıt'ın kavgalı olmadığı kesim kalmadı. CHP emeklilik günlerinde kullanacağı zırhlı aracı bile diline doladı.

Başbuğ'u yakından tanıyanlar kişilik olarak uluorta konuşmaya meyyal olmadığını söylüyorlar. Buna karşın yeni dönemde TSK medya ile daha sağlıklı ilişki içine girecek, basın mensuplarına belli aralıklarla düzenli brifingler verecek. Belli ki bu bilgilendirmelerin çerçevesi 'askerî konularla' sınırlı kalacak. Terörle mücadele gibi... Başbuğ'un gerek devir teslim gerekse daha önce yaptığı açıklamalarda itiraz edeceğimiz hususlar yok değil. Daha koltuğa oturur oturmaz onun talebi doğrultusunda görevdeki bir korgeneralin TSK adına Ergenekon'dan tutuklu iki eski orgenerali cezaevinde ziyaret etmesi şık olmadı sözgelimi. Başbuğ Paşa'nın dünkü toplantısında Ergenekon tutuklularına ziyareti 'vefa ve insani duygularla' izah etmesini ben olumlu karşıladım. Ziyaret ve ardından gelen basın açıklamasını yeni dönemin ilk işareti sayanlara rastlandı. Yeni dönemden murat da asker-siyaset ilişkilerinin artık eskisi gibi olmayacağı, daha keskin ve sert seyredeceğiydi. Dün Başbuğ Paşa, Genelkurmay karargâhında bir grup gazeteciyle bir araya geldi. İçeriden sızan bilgiler konuşmasının uzun süreye yayılmasına rağmen çok dikkatli üslup ve dil kullandığını, tartışmaya neden olacak konulara girmekten özenle kaçındığını gösteriyor. Hükümetle ilişkilerini olumsuz etkileyecek, farklı yerlere çekilecek netameli mevzuları anlatırken çok dikkatli davrandığı söylediklerinden anlaşılıyor.

Başbuğ döneminde asker-siyaset ilişkilerinin seyrini konuşmak için erken sayılabilir, daha yolun başındayız çünkü. Ama ilk işaretler iyi. Başbuğ'un iyimser bakmak isteyenlere daha çok malzeme verdiği kanaatindeyim. TSK'nın bu dönemde 'askerî konulara' daha fazla yoğunlaşacağı beklentisindeyim. Bunun sonucu olarak terörle mücadelede eskiye göre daha fazla mesafe alabiliriz. Türk ordusuna sınır ötesine operasyon yetkisi veren tezkere konusunda asker ve siyasi irade arasında tam bir mutabakat var. Bu noktaya da kamuoyu önünde tartışarak değil, kapalı kapılar ardından konuşarak gelindi. Bugünden görünen Başbuğ'un iki yılı da olağan bir dönem olacak gibi.

 
Kaynak: Zaman