TALİBAN terörü en acil sorun fakat sadece o değil. Pakistan'da etnik ve mezhepsel terör olduğu gibi 'fraksiyon' terörü de var!
Pakistan kurulurken neredeyse nüfusun yarısı Hindistan'dan gelen "muhacir" (göçmen) Müslümanlardan oluşmuştu. Dini ve büyük ölçüde dili aynı olan ve bir "kavim" gibi görülen on milyonlarca "muhacir" maalesef entegre olmamış veya edilememiş.
"Muhacirler"i savunmak için bir "Muhacir Kavmi Hareketi" var! Bir de daha keskin "Hakiki Muhacir Kavmi Hareketi" var! (Haqiqi Muhajir Kaumi Movement)
Bunlar bile çatışıyor, ölümlü vakalar oluyor!
Ahmet Davutoğlu profesör kimliğiyle, Pakistan'ın iki temel sebepten istikrarlı bir düzen kuramadığını anlattı:
-  Devlet geleneğinin zayıflığı. Tarihten gelen devlet geleneğinin, idare ve hukuk cihazının  Hindistan tarafında kalması...
-  'Hindistan' adı aidiyet duygusu yaratan bir tarihsel derinliğe sahip. 'İran' adı da böyle. Halbuki 'Pakistan' adı henüz bu derinliğe sahip değil, bu yüzden farklılıkların birleşmesi zor oluyor.

Bumerang gibi!
Kitapçıdan Amir Mir'in "Pakistan'da A'dan Z'ye Cihatçı Hareketler" adlı kitabını aldım, 590 sayfa! Yüzlerce şiddete yatkın örgüt var!.. Sabaha kadar önemli yerlerini okudum. Pakistan'ın Peştunlarla meskun dağlık Kuzey Batı yöresinde medrese sayısı 1979'da 350 imiş, Rus işgaline karşı cihat döneminde hızla artarak 1999'da 1281'e çıkmış! Tabii ABD ve Pakistan'ın o dönemdeki desteğiyle!
Davutoğlu, "Böyle şeyler bumerang gibi geri çarpar" diyor haklı olarak.
Taliban sınırın iki tarafında esasen bir Peştun hareketidir ve Pakistan'daki militanlarını bu medreselerden topluyor! Başka etnik ve mezhepsel çatışmalar da cabası!
Çok yaygın kanaat, bütün bunların arkasında Hindistan ajanları var! Tabii radikal İslamcılar buna Amerika'yı da katıyorlar. Başarılı ve bilgili Büyükelçimiz Engin Soysal'ın verdiği davette konuştuğum üst düzey Pakistanlılardan bile duydum bunu.
Dünkü The News gazetesinde savunma analisti Şirin Mazari'nin yazısını okudum. "Bizi birbirimize düşürerek ülkemizi zaafa uğratıp nükleer silahlarımıza el koymak isteyen dış güçlerin" Pakistan'da bu olayları çıkarttığını yazarak ABD ve Hindistan'ı işaret ediyor.
Aynı gazetenin başka bir yazarı, tanınmış hukukçu Babar Sattar'la yemekte aynı masadaydım, bu konuyu sordum şunu söyledi:
- Katılmıyorum. Bu bir endoktrinasyondur! Hindistan'ın terörü desteklemekte hiçbir çıkarı yok. Bu yakıştırmalar temel sorunları görmemize engel olmamalıdır!
Aynı görüşte olduğumu söyledim ve kendisinin izniyle yazıyorum bu sözlerini.
Ve Dawn gazetesinden bir haber: 
"Demiryolları Bakanı Gulam Ahmad, demiryollarının özelleştirilmeyeceğini, çünkü bunun stratejik sektör olduğunu, yabancıların eline geçmesini sakıncalı bulduklarını söyledi!"

Ve İkbal'in şehri
Dün Lahor'a gittik. Lahor, Mugal yani Babürlüler medeniyetinin muhteşem şehirlerinden biri... 20. yüzyılın en büyük İslam düşünürü olan Muhammed İkbal'in şehri...
"İslamda Dini Düşüncenin Yeniden Yapılanması" adlı eserinde İslami gelenek ile moderniteyi sentezleyen büyük düşünür. Aynı zamanda Pakistan'ın Mehmet Akif'i, milli şairi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu çok iyi bildiği İkbal'in türbe mezarına çelenk koydu, derin bir vecd ile fatiha okudu. Ben de hayranı olduğum İkbal'e vecd duyguları içinde fatiha okudum.
Lahor'da muhteşem Padişahi Camii'ni de ziyaret ettik. Dinler arası ilişkiler bakımından önemli olan bu camiyi ayrıca yazacağım. Taliban'ın kök saldığı Kabileler arazisi "Kuzey Batı Bölgesi"nde böyle tarihi medeniyet eserleri yok...
Batılıların Mugal dediği muhteşem Hind-İslam medeniyeti... Allame İkbal ve bugün şiddetin pençesinde kıvranan Pakistan... Hüzünlendim, Pakistan'ı yürekten seviyorum ben.

 

Kaynak: Milliyet