Ortadoğu'daki direniş inandırıcı ve sürdürülebilir bir program sunmadığı için uzun vadeli olmayacak. Ancak Arap yöneticiler, ABD ve İsrail halihazırdaki siyasi tavırlarını değiştirmedikçe, mevcut çıkmaz da sürecektir

ABD'de Cumhuriyetçi ve Demokrat partiler başkan adaylarını artık belirlediklerine göre, yurtiçi ve dışındaki Amerikalıları ilgilendiren konulara dair içi dolu tartışmaların başlamasını umabiliriz. Ortadoğu'dan bakınca, Amerikan seçimlerinin sonucunun tüm bölgede olağanüstü etkide bulunacağı görülüyor. Ortadoğu'daki halklar ve liderler üç sebep yüzünden bu seçimleri özel bir ilgiyle takip ediyor: Bölgedeki Amerikan varlığı, politikaları ve potansiyeli (bir başka deyişle bölgedeki geniş, derin ve büyüyen Amerikan askeri varlığı ve ideolojik gaddarlığı); buna karşı Arap-İslamcı-İran direnişi; karşılıklı fayda sağlayan, yapıcı ABD-Ortadoğu kökenli girişim potansiyeli.
Arap-İsrail çatışmasıyla Soğuk Savaş'ın iki belirleyici parametre olduğu 20-30 yıl öncesine göre, Ortadoğu'daki Amerikan varlığı günümüzde çok daha geniş, karmaşık ve değişik. ABD Irak ve Afganistan'da hem savaşıyor, hem de ulusal bir dönüşümü kışkırtıyor; pazularını sıkıp, samimiyetle bastırmasa bile Arap otokratları sözleriyle reform yapmaları için dürtüyor; başka yerlerdeki İslamcı hareketlerle mücadele ediyor; ayrıca İsrail'e askeri, ekonomik ve diplomatik anlamda istediği herşeyi sağlıyor.

Türkiye de güvenlik yapısının ekseni
ABD?Ortadoğu'da yabancı bir oyuncu değil, aksine önemli bir yerel aktör. Afganistan ve Irak'ta iki rejimi devirdi; İran, Suriye, Sudan ve Filistin'in Hamas yönetimindeki bölümü olmak üzere bazı rejimleri cezalandırdı; ayrıca yıllarca kalıp, ağırlığını hissettireceğini açıkça belli etti. Şimdiki stratejik amaçları Arap müttefiklerini korumak, bölgedeki herkese karşın İsrail'in hâkimiyetini muhafaza etmek ve petrolün serbestçe akışını sağlamak yönündeki geleneksel hedeflerinin çok ötesine gidiyor.
Çıkarlarını korumak için bölgeyi tarayan bir gözcüden ziyade, ABD artık kendi değerleri, çıkarları ve dünya görüşüyle daha uyumlu hale sokmak için Ortadoğu hükümet sistemlerinin iyice içine dalan bir beyin cerrahı veya yazılım uzmanı gibi hareket ediyor.
Bölgedeki düzinelerce askeri üssü ve Afganistan'la Irak'taki 170 bin askeriyle ABD bölgesel oyuncuların en önde geleni. İsrail, Türkiye ve İran'nın yanında Ortadoğu'nun dört ayaklı güvenlik yapısının eksenlerinden biri ve pek çok açıdan en saldırganı. Bir sonraki ABD başkanı pekâla hangi Ortadoğu toplumunun Afganistan, Irak, Filistin ve diğer parçalanmış yurtların geçtiği sancılı yoldan geçeceğine karar verebilir.
Bölgedeki Arap, Müslüman ve İranlılarsa bu yeni gerçeklik karşısında uysal kalmıyorlar. Doğrudan Amerikan ya da İsrail işgaliyle karşılaşan bazıları askeri yöntemlerle karşı koyuyor. Çoğunluk barışçıl ve siyasi yollarla tepki veriyor. Bunların önündeki en yaygın ve en anlamlı seçenekse, öncelikle ABD, İsrail ve hâkim Arap rejimlerine muhalefetleriyle sivrilen anaakım İslamcılara, aşiretlere veya siyasi hareketlere katılmak. Dolayısıyla geride kalan 10 yılda Ortadoğu'daki en güçlü siyasi güç İslamcı-Arap milliyetçiliği oldu.
Burada söz konusu olan, pek çok sıradan Arap ve İranlı'nın korkularına dokunan iktidardaki Arap-Amerikan-İsrail siyasi ideolojilerine karşı direnişle tanımlanan reaksiyoner bir hareket. Bu muhtemelen kısa ömürlü olacak çünkü bölge insanının çoğunun arzuladığı istikrarlı, müreffeh, liberal ve hoşgörülü toplumları kurmak için açık ve inandırıcı bir program arz etmiyor. Meydan okuma ve direniş, kısa vadede gayretleri ateşliyor ama sürdürülebilir, uzun vadeli programların ya da ulusal vizyonların yerini tutamaz. Buna rağmen ABD, İsrail ve çoğu Arap rejimi, tüm taraflar için şiddet ve kayıpla sonuçlanan biçimde, şimdiki gibi davranmayı sürdürürse meydan okuma ve direniş varlığını sürdürecektir.

İran, ABD?ve İsrail'in korku şovu
Böyle olmamalı. ABD ve muhtelif Ortadoğu hükümetleri arasındaki gerilim ilgili toplumlardaki bireylerin değer ve arzularının çakışmasıyla aşılabilir. Ortadoğu'da birlikte yaşayan onca Amerikalı, Arap, İranlı ve Türk'ün günlük deneyimleri bir yana, pek çok araştırma bu halkların ciddi bir kültür çatışmasından muzdarip olmadığını gösteriyor. Sorunlar derin siyasi farklılıkları yansıtıyor, değer farklılıklarını değil. Daha aklı başında ve demokratik Arap ve İran politikalarıyla birlikte daha az şiddet yanlısı ve yırtıcı ABD ve İsrail politikalarının belirmesiyle, ABD-Ortadoğu dinamiklerine yön veren öfke ve şiddet hızla tersine döner; tıpkı bir kuşak öncesinde Amerikan-Vietnam ilişkilerinin dönüşüm geçirmesi gibi.
Ortadoğu ve ABD halklarının bir sürü birikmiş talebi var ve Arap otokrasisi, İran teokrasisi, Amerikan militarizmi ve İsrail sömürgeciliğinin mevcut korku şovu yerine, saygı ve eşitliği temel alan devlet politikaları çerçevesinde yaşadıklarında, siyasi, ekonomik, toplumsal ve hatta güvenlik alanlarında birbirlerini kucaklama yönünde güçlü bir isteğe sahipler.

Kaynak: RAdikal