Yaklaşık 200 yıldır bu coğrafyada önemli değişimlerin gerçekleşmesinde iç dinamiklerden çok dış faktörler belirleyici oldu. Tanzimat Fermanı'ndan, meşrutiyete pekçok önemli kararın hangi önemli olayın, daha doğrusu yenilginin peşinden geldiğine bakmak bile bu çarpıcı gerçeği fark etmek için yeterli.

Her ne kadar Osmanlı ile Cumhuriyet'i barıştırmak, Cumhuriyet'in bazı temel değerlerine tarihsel köken bulmak isteyen tarih yorumcuları bunu pek hatırlamak istemese de. Bir dönem Osmanlı'yı ve onun temsil ettiği medeniyeti yok sayan bir tarih algısının yerini sağ-muhafazakar cenah aydınlarıyla geliştirilen barıştırıcı tarih yorumu aldı. Bu çabada Cumhuriyet'in alamet-i farikası sayılan değerlerin aslında nevzuhur olmadığı tezinden hareketle bir tarihi köken bulma kaygısı baskın. Bir zamanlar sosyalist düşüncenin yerli bir kök, tarihi geçmiş icat etme kaygısıyla kurulan Osmanlı ilişkisine benzer bir arkaplan arayışı.

Cumhuriyet'in adeta yoktan kurulduğu, Türkiye'yi çağdaşlaştırma tezinin geçmişi silmek anlamına geldiği tarih yorumunun tuhaflığı geç de olsa anlaşıldı. Sömürge sonrası oluşturulmuş tarihsiz devletlerin bile kendine tarihi köken aradığı bir dönemde koca bir tarihle barışmak, laiklik gibi ilkelerin tarihsel temellerini bularak adeta yerlileştirmek için uygun fırsattı.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYI