Bahçelerden, duvarlardan, çöp kutularından salkım saçak uzanıyor, kediler. Terkedilmiş bahçeli bir evin odalarında yuvalanıyorlar. Açlık çektikleri söylenemez; çoğu tombul hatta obez sayılabilir.  Küçükyalı'nın emeklilerinin ve ev kadınlarının günlük gezintileri sırasındaki –torun bakımı dışında kalan- en zevkli etkinliği, kedileri beslemek. Sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine, kedi maması kalıntıları bulabilirsiniz, yolunuzun üzerinde. 

       Kedilerin yuvalandığı asıl mekan, şimdilerde yeniden düzenlenen 50. Yıl Parkı. Daha mesafeli bir ilgiyle kedilere yaklaşmak isteyenler, ellerinde kedi maması paketleri ya da kediler için ayırdıkları yiyeceklerin bulunduğu kaplarla bu parka gelirlerdi. Geçen yıl Ekim ayı başlarında bir tepenin üzerinde bulunan bu parktan geçerken,  yabani otlar arasında fırtınaya kafa tutar gibi başını yükseltmiş obez bir tekir kedi görmüştüm. Küçük bir kaplan kadar vahşi ve tabiatla bütünlük içindeydi. Kedilerin de kendilerine göre bir kış hazırlığı olmalı. Yaz boyu onları canla başla besleyen yufka yürekli park sakinleri, kışın ilgilerini biraz da olsa esirgiyorlar.  

       Çöp kutularını karıştırarak kurtarılabilecek bir şeyleri ayıklayan  karayağız delikanlılarla bu kediler arasında sürüp giden bir gerginlik var. Kediler torbaları didikleyerek, içlerindeki sıvı ve yapışkan atıkları, mesela bayatladığı için atılmış yemekleri kuru çöplere bulaştırıyorlar. Kağıtlar, muşambalar, metal parçaları, şişeler, evlerden özensizce uzaklaştırılan kirli maddelerle değersizleşiyor. Bir delikanlıyı, kırmızı bir sıvının bulaştığı şişeyi elindeki gazete parçasıyla temizlemeye çalışırken gördüm. Allah'tan elinde eldivenleri vardı. Çöp kutularına dikkatle yaklaşmak gerek. Söz gelimi kadın saç boyalarından kalan artıklar, tüketici uygun bir şekilde kullanmadığı takdirde bir patlamaya sebep olabilir. En kaliteli sayılan markaların kullanım klavuzlarında bile rastlanabiliyor bu tür uyarılara. (Bu tür boyaların kullanan kişide yaptığı iç tahribata girmiyorum bu yazıda artık.)

       Ben çöp toplayıcısı delikanlıların özensiz ve egoist şehirlilerin savurganlığı karşısında bir direniş alanı açan fedailer olduğunu düşünürüm, yanlarından geçerken. Bir mahcubiyet duymadan yanlarından geçip gittiğim de olmuyor. Şehrin düzgün resim vermesini sağlayan gizli kahramanlar onlar. Ne var ki yanlarına yaklaşıp da konuşmak cesaret istiyor. Söylenecek her söz, sorulacak her soru fazla ya da eksik olacaktır, mecburiyetle üstlendikleri işin yanında, Daha bu sabah karşılaştığım delikanlıyı ele alalım. Hiç bir çöp torbasından zarar göremezmiş gibi davranıyor, eldiven kullanmayı küçümsüyor, elindeki kancayı kullanma konusunda da titiz davrandığı söylenemez. Bir okul çantasını kurtarmıştı çöpten ve arabasının bir köşesine asmıştı. Bir kutudan ötekine koştururken eğmiyordu başını, ama sanki rahatlığını sokaktan geçenlerden bir şekilde kendisini yalıtarak sağlıyordu. Çöp toplayan bu delikanlıları görmüyormuş gibi yaşıyor şehir halkının çoğu da; evlerinden her gün –ve çoğunlukla özensiz bir şekilde paketlenmiş- torbalarca çöp çıktığı, ve sokaklarda ilerlerken sıklıkla akla gelebilecek her türlü çöpün birlikte oluşturduğu bir koku ve bir akıntı yayan kutuların yanından geçtikleri halde…

       Metropolde barınmayı bir gladyatörün mücadelesi kadar kahramanca bulan Baudelaire, modern kent hayatına bakarken kentli simalar arasındaki karışmayı görüyor ve ayırt etmeye çalışıyor.  Sokak çocukları, modern hayatın ve kentlerin kahramanları arasındadır, Baudelaire'e göre. –Kahramanların kahramanı ise, sanat adına ahkam kesen büyük kurumlara sırtını dönerek ilhamlarının, sezgilerinin yolunda giden sanatçılardır.- Paçavra toplayıcıları, Paris'i köşe bucak arşınlayarak çöpleri ayıklayan, bunların arasında işe yarayacağını umduklarını yüklenip biriktiren fukara, şairane kahramanlar arasına katılırlar.    

       Başındaki bereyle bir rap sanatçısına benzeyen ve çöpten kurtardığı işe yarar nesneleri içine attığı arabasını sürerken de başını dik tutan delikanlı, Baudelaire'in paçavra toplayıcıları gibi, modern kentin kahramanlarından biri sayılmaz mı?.. Onu zorlayan nice baskıya karşılık, kent düşkünlerine karışmamak için elindeki kancayla çöp kutularına tutunuyor.

       Kedileri sabah-akşam beslemek üzere yollara düşen yufka yürekli hayır sahibi mahalle sakinleri, onları görmüyor, nasılsa… Bütün gün sokakları arşınlıyorlar, tek tipleştirilmiş çöp arabalarıyla, fakat görülmüyorlar, çöp arabalarıyla farklı bir uzayda geziniyorlar sanki… Evini barkını kirletmesi söz konusu olamayacak iyilik faaliyetlerini temiz vatandaşımız, sokak kedilerini beslemek için kullanıyor. Çevredeki marketler bu talebin farkında: Üzeri birbirinden sevimli pisi pisi resimleriyle işaretli yabancı mamaların bulunduğu raflar müşterisiz kalmıyor.

       Kedi, türlü korkularla hemcinsine kendini kapatan kent insanının iyilik duygularını yönlendirebileceği en yakın, uygun, sevimli hayvan. Kırım-Kongo gibi hastalıklar bulaştırmayacağına emin olunduğu sürece, elbette.

       Bir çöp kutusundan diğerine koşturan çöp toplayıcıları ise bilinen ve bilinmeyen nice tehlikenin gezici mümessilleri sanki. Onlara yönelik perdeli bakışların nedeni de, iğrenç kokular saçan ve her türlü korkuyu yaşatmaya açık çöp yığınlarıyla, bazen eldiven kullanmayı bile önemsemeden haşır neşir olmayı göze alacak kadar yoksul oldukları gerçeği…