Uluslararası Ceza Mahkemesi, Zimbabve'deki son sahte seçimlerin sonuna yakın, geçen hafta, Sudan devlet başkanı hakkında soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlemekten dolayı tutuklama kararı çıkardı. Kolonyalizm sonrasında ilerlediği uzun yolda Afrika'nın başarısızlıkları arttıkça yeni bir sözde kolonyal güç – Çin –  Kıta'dan tam olarak ne istiyorsa onu almakla meşgul. 

Afrika'da gözler önüne serilmesi muhtemel siyasi ve ekonomik evrimin barındırdığı anlamlar önemlidir. 

Yaklaşık 20 yıl kadar önce, Çin'in Afrika'daki çıkarları öncelikle Marksist devrimci hizipleri teşvik etmekti. Ancak bu çıkar, daha sonraları, kararlı bir şekilde ekonomik yönelimli olmaya başladı. Çin, Afrika'nın pek çok ürününe tâlip oluyor ve kendi ürünlerini Afrika'da satıyor. Bir zamanlar petrol ihracatçısı bir ülkeydi ama 1993 yılında net ithalatçısı oldu ve şimdi tükettiği petrol ve doğal gazın yarısı için dışa bağımlı. İhtiyaçlarını karşılamak için kaynaklarını çeşitlendiriyor ve özellikle petrol ihracatçısı Afrika ülkelerinin çoğuyla antlaşmalar yapıyor. 

Sadece geçen üç yıl içinde Cezayir, Nijerya, Angola, Gabon ve Sudan'la enerji antlaşmaları imzaladı. Sudan'ın 3 milyar dolarla 5 milyar dolar arasında değeri olan petrol boru hatları ve rafineri altyapısı böylesi fakir bir ülke için aklı hafsalayı zorlayacak derecede büyük fakat enerji sanayisi için olağandışı değil. Çin'in Cezayir'de dev yatırımları var ve bu ülkeyle nükleer enerji işbirliği de yapıyor. Angola ise geçen baharda  Nijerya'yı geçerek kıta'nın en büyük petrol üreticisi oldu. 

Çin'in Afrika'daki yatırımları 1990'ların başında gitgide çoğaldı.Çin-Afrika ticareti böyle başladı. Nijeryalı ekonomist Adama Gaye'ye göre Çin ve Afrika arasındaki ticaret 2000 yılında 10 milyara ulaştı; bu yıl ise muhtemelen 55 milyar dolara çıkacak. 2010 yılına kadar 100 milyar dolara çıktığı takdirde hem Amerika'nın hem de Fransa'nın Afrikayla olan ticaretini geçmiş olacak. Gaye'ye göre bu, gâyet mümkün. Kıta'nın diğer ticari ortakları arasında Hindistan (ticareti büyüyor) ve İngiltere (büyümüyor) var. 

Şu çok önemli; bir zamanlar ABD'nin gözdesi Nijerya devlet başkanı Olusegun Obasanjo, geçen yıl, bu yüzyılın Çin yüzyılı olacağını söyledi ve Afrikalıları yüzyılın lideriyle birlikte olmaya teşvik etti. Çin'in otoriteryanizm karması ve hızlı ekonomik gelişimi, siyasi ve iktisâdi kurumları kırılgan, liberal Batı ile ilişkileri kararsızlık içindeki bu ülkeleri şüphesiz ki ayartıyor. 

Birleşik Devletler, Afrika meselelerine ilgisiz değil. Aksine, Bush yönetimi, Afrika'nın ABD'ye ihracatının yükselmesini (Afrika Büyüme ve Fırsatlar Yasası kapsamında) ve Afrika'daki Amerikan yatırımlarının artmasını (Dış İşleri Bakanlığına bağlı Yurt Dışı Özel Yatırım Şirketi eliyle)  teşvik etti; borç silme, tarımsal kalkınma yardımları, hastalıkla mücadele ve çocukların eğitime devamlılığını gibi konularda destek sağladı. Bush yönetimi, Afrika'nın kalkınmasını seleflerinden çok daha fazla teşvik etti ve refahın, Çin'in teşvik ettiği otoriteryan model'den ziyade, özgür toplumları ayakta tutan kurumların yayılması sayesinde ayakta kalabileceğinde ısrar etti.

Hangisi daha nüfuzlu olacak? Çin tüketim malları Afrika'da her yerde tıpkı dünya'nın başka yerlerinde olduğu gibi. "Made in China" giyisiler, kişisel ve ticari araçlar, elektronik ürünler vb hepsi de ulaşılabilir durumda ve hatta Çin fast foodları bile moda. Çeşitli ülkeleri kapsayan üst düzey ticaret ve yatırım heyetleri neredeyse vaka-i adiyye; yıllık "Çin-Afrika Forumu" ise yapılan ticari anlaşmaların hacmi bakımından Fransa'nın sponsorluğunda düzenlenen Fransızca Konuşan Topluluklar zirvesine kıyasla daha önemli olmaya başladı. Çin yardımı, tropik ve bulaşıcı hastalıklarla savaşmak üzere binlerce doktorun konuşlandırılmasını da kapsıyor. 

Çinliler, hastahaneler, okullar ve yollar inşa ederek yardım ediyorlar—Cezayir boyunca trans Mağrib karayolunu inşa ediyorlar; örneğin yolcular, montajı Çin'de yapılan otobüslerle seyahat edecekler bu yollarda. Şunun şurasında birkaç yıl öncesine kadar Batı Afrika'ya Peugeot marka vasıtalar hâkimdi ama şimi Japonya'nın Toyota'sı ve Kore'nin Hyundai'si ki her ikisinin montajı da Çin'de gerçekleşiyor ve bir de Chery marka Çin malı vasıtalar yakın zamanda Peugeot'yu sollayıp geçecekler. 

Gücün peşinden itibar geliyor. "Konfüçyüs Merkezleri" 16 ülkede Çin dilini teşvik ediyor. "Konfüçyüs Enstitüsü" ise  Sudan, Zimbabve, Kenya ve G.Afrika'da ileri düzeyde dil ve yönetim dersleri vermek amacıyla yerel üniversitelerle ortaklık kuruyor. Çeşitli dillerde yayın yapan Çin Radyosu, Amerika'nın Sesi Radyosunun, BBC ve RFI'nin popüler programlarıyla rekabet ediyor.

Çin'in kıta'daki askeri rolünün önemi gün geçtikçe artıyor. Kongo (Kinşasa)  ve Angola'ya ekipman ve danışmanlar gönderildi ve 2003 yılında yayınlanan raporlara göre Çin Ordusuna bağlı şirketler, bu küçük Batı Afrika ülkelerinin, kuzey-güney ve kabilevi problemlerden sıkıntı çeken Fildişi Sahilinin de içine çekildiği  elmas savaşları süresince Sierra Leone ve Liberya'ya silah kaçakçılığı yaptılar.

Sudan'daki pek çok klan ve kabile arasında barışa aracılık yapan Batı'nın gösterdiği çabalar sonucunda Çin'in Hartum rejimine sağladığı diplomatik destek iyice biliniyor. Pekin, zorba rejimlere destek verdiği şeklinde olimpiyat arefesinde yöneltilecek eleştirilerden sakınmak amacıyla Darfur'daki insanları, Hartumun destekleyip silahlandırdığı kabile milislerinden koruyacak  bir BM-Afrika gücünün konuşlanmasında işbirliği yapması için Sudan'a baskı yaptı. 

Şunu akılda tutmakta fayda var: Sudan'daki şiddetli sivil savaşlar 1956 yılından bu yana pratik anlamda kesintisiz bir şekilde devam ediyor ve ülke üzerinde nüfuz kuran Çin, bu savaşları durdurmak için hiçbir çaba göstermiyor. Bir Çin Dış İşleri Bakanı'nın dediği gibi Pekin'in bu konudaki resmi tavrı "Sudan'daki durumun bir iç mesele" olduğudur. Arap kuzey ve siyahi güney arasındaki savaşlar resmi olarak 2005 yılında sona ermişse de Ömer Beşir iktidarı, Amerika'nın aracılık ettiği barış antlaşmasındaki petrol gelirlerinin bölüşülmesi şartına çok az saygı duyuyor. Hartum yönetimi, petrol gelirlerinden bir kısmını Çin askeri personeli ile takviye edilmiş Çin silahlarına yatırıyor.

Bu arada, batı kesimindeki müslüman kabilelerin ayaklanmasıyla başlayan ve zalimâne isyan bastırma kampanyasına dönüşen Darfur'daki şiddet, Hartuma geri tepti. Darfur'un silahlı pek çok gruplarından biri, Sudan başkentine motorlu bir grup gönderdi. Muhtemelen doğrudan Çin yardımı da alarak çoğu öldürüldü. James Madison Üniversitesi profesörü ve Foundation for the Defense of Democracies üyesi J.Peter Pham, geçen yıl, Çin'in Sudan'la askeri işbirliğini  incelediği bir rapor hazırladı. Pham'a göre bir rejime 100 milyon dolar değerinde süpersonik savaş uçakları sağlıyorsanız o rejimin ayakta kalmasını kesinlikle istiyorsunuz demektir. 

Darfur krizini takip edenler ve eylemciler, felâket bölgesinde korumaya çalıştıkları insanlara hem havadan hem de karadan saldırı yapıldığının farkındalar (yaklaşık 250.000 bin kişi öldürüldü ve 2 milyon kişi yurtlarından çıkarıldı). Bu arada, Kongre'ye sunulan Kasım 2006 tarihli raporda, Sudan'ın her bir köşesinde petrol mühendisleri ve inşaat işçileri kılığında 4.000 ila 10.000 arasında Çin askerinin bulunduğu belirtiliyordu. 

Sudan'daki karışıklığın Çin'in kendi çıkarlarına olan hassasiyetine gölge düşürmediği muhakkak. Örneğin Pham'ın işaret ettiğine göre Afrika Boynuzu'nda, kıta üzerinde yeterince rapor edilmeyen çatışmalardan birinde, Etyopya ve Eritre'ye, her iki tarafa, bir milyar dolar değerinde silah sattı. Pekin, Ömer Beşir üzerine bahse girdi ama şayet güneyliler bağımsızlıkları (ve de petrolleri) uğruna savaşmak için mevzilerini alırlarsa veya aldıkları zaman, ellerindeki silahların Çin malı olma ihtimali de var. O vakit gelinceye kadar, Uluslararası Ceza Mahkemesinde açılan dava, Beşir'in diplomatik tecridini artırdığı nispette Çin'in elini güçlendirecektir.

Çin ve Zimbabve arasındaki uzun ve sıcak ilişkilerin merkezinde yine silahlar var – özellikle üç milyon adet AK-47, roket güdümlü bombalar ve havan topları. Geçen Nisan ayında An Yue Jiang'da yapılan yüklemede hiçbir şekilde olağandışılık yok ancak silahların karayoluyla yapacağı diğer yolculuğu göz önüne alan Durban'daki liman işçileri, bu yükü boşaltmayı reddetmişlerdi.

Güney Afrika ve Zimbabve arasındaki iyi ilişkiler, Robert Mugabe ve partisi ZANU-PF'nin çılgınca idaresi yüzünden zora girdi. Gelişen bir ekonomiyi harâb eden, muhalifleri katleden, bağımsız ve zinde bir basının kapısına kilit asan ve şimdi onbinlerce mülteciyi Bostwana ve G.Afrika sınırına süren Robert Mugabe ve partisi ZANU-PF, ölümcül ayaklanmalara sebep oldular. Bu şartlar altında, egemen klik'in işi pişkinliğe vurmaya ahdettiği bir başkanlık seçiminin tam ortasında silah göndermek (Mugabe, muhalif Demokratik Değişim Hareketi'nin iktidarı ele almasına müsaade etmeyeceğini açık bir şekilde dile getirdi), Güney Afrika Devlet Başkanı Thabo Mbeki'nin Mugabe'yi eleştirme gönülsüzlüğünün altında yatan eski yoldaşlık bağlarını bile zora soktu. 

Mugabe gibi güçlü adamların günlerinin sayılı olması da kesinlikle mümkündür. An Yue Jiang kargosu resmi olarak söylendiğine göre Mozambik'ten geçirilerek Harare'ye güvenli ve sağlam bir şekilde vardı. Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, geçen Haziran'da Sudan'a verdiği gibi Mugabe'ye de çetin tavsiyeler verecek mi acaba?

Seçimlerde yapılan hilelerin çaktığı kıvılcımla Kenya'da patlayan şiddet olayları esnasında People's Daily (Komünist Parti'nin yayın organı), yayınladığı başyazıda "Batı tarzı demokrasi Afrika için uygun değildir" demişti. Ancak geçen ay Washington'a geçen Kenya Başbakanı Raila Odinga, Mugabe'yi sert bir şekilde eleştirerek Zimbabve'de serbest seçimlerin yapılması çağrısında bulundu. 

Şayet bir Amerikan başkan adayı benzerini yapsaydı – eğer Barack Obama veya John McCain, Zimbabve'nin veya Sudan'ın yahut da her hangi bir ülkenin iç işlerine bulaşmadan Çin'in teşvik ettiği ve imkanlarını sunduğu siyasi rejimlerden Amerika Birleşik Devletleri'nin hazzetmediğini açıkça belirtselerdi -  Afrikalılar bunu muhakkak ki not ederlerdi. Hakikat, daha öncekilere hiç benzemeyen bir seçim yılında, Amerikalılar önemseyebilirlerdi. 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın