CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu'nun Silivri'deki bir imar meselesini gündeme taşıması aslında parti açısından çok ilginç bir gelişme.
Olay ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış o ayrı bir tartışma konusu. Olayın doğru ya da yanlış olması tabiî ki çok önemli, ancak bundan daha önemlisi CHP'nin çağdaş ülkelerde olduğu gibi bir muhalefete tekrar niyetlenmesi. Bilindiği gibi çağdaş demokrasilerde anamuhalefet partisi, iktidar partisinin yaptığı icraatları kamu adına denetler, onun doğru adımlar atmasına yardımcı olur ya da buna zorlar, yanlışlarının üzerine gider ve kamu malının iktidarlar tarafından çarçur edilmesinin önüne geçmeye çalışır. CHP belki yıllardır ilk defa böyle bir mantıkla hareket ediyor. Laiklik, rejim, ordu, asker, Kemalizm gibi soyut ve menfi muhalefet yerine ilk bakışta, kamunun çıkarlarını gözeten bir muhalefet yapması takdir edilecek bir mesele.
Hatırlanacağı gibi CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu; Şaban Dişli'nin eski ortağı Mehmet Karasu'nun Silivri'deki 19 dönümlük araziyi 3 milyon 450 bin dolara satın aldığını, daha sonra imar değişikliği yapılması nedeniyle arsanın değerinin çok arttığını, bunda da AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin devreye girmesinin etkin olduğunu iddia ediyordu. Kılıçdaroğlu'nun iddialarına göre araziyi satın alan Mehmet Karasu imar değişikliği için Şaban Dişli'yi devreye sokuyor ve Dişli'yle 'arsanın tüm ticari taramalar ve imar değişiklikleri sonrasında, gerçekleşecek satışından 1 milyon dolarının ödeneceğine' ilişkin protokol imzalıyor. Neticede imar değişikliği oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde değişen imar planı, gereği için Silivri Belediyesi'ne gönderiliyor. Silivri Belediyesi'nin yaptığı değişiklikle otopark alanı emsale dahil olmaktan çıkartılıyor, ticaret alanlarında yapı boyutları tümüyle serbest bırakılıyor. Ve arazi Tesco Kipa'ya 13 milyon dolara satılıyor.
Şaban Dişli iddiaları reddediyor ve imzalanan protokolün, daha önce ortağı olduğu Akademi Ofset AŞ'nin bir bankadan kredi kullanabilmesi için bankaya teminat olarak bloke ettirdiği birikimleri nedeniyle doğabilecek muhtemel risklere karşı imzalanmış bir belge olduğunu söylüyor. Yapılan imar değişikliklerinin de yasal mevzuat çerçevesinde yetkili ve görevli makamlar tarafından yapılmış işlemler olduğunu ve bu aşamalardan haberinin olmadığını savunuyor. Şaban Dişli daha sonra ilk imar değişikliğinin ilk önce CHP'li Silivri Belediyesi tarafından yapıldığını, Büyükşehir'deki değişikliğin de -bir üye hariç- bütün meclis üyelerinin oybirliğiyle alındığını söyledi.
Hasılı bütün bu tartışma uzayıp gitti. Bütün bunları tartışmayı anlayabilmek için anlatıyorum, yoksa o doğru bu yanlış diye değil. Bu da çok önemli bir konu, ancak yazımızın ana konusu bu değil.
Son birkaç yıldır CHP, laiklik, rejim vs'den başka hiçbir konuyla ilgilenmiyordu. İktidarı sadece aşırı laikçilerin istediği gibi rejim krizleri çıkartarak denetlemeye çalışıyor, ancak kamuoyunun içine sinecek bir politika belirleyemediğinden hırçın bir parti olarak karşımıza çıkıyordu. Ülke sürekli kısır bir çekişmenin içindeydi ve hepsinden önemlisi iktidar partisi diğer konularda yeterince denetlenmiyordu. Dileriz CHP bütün bu yaşananlardan ders alsın ve sanal rejim krizleriyle ülkeyi yormaktan vazgeçsin. Bütün bu anlamsız tartışmalar yerine iktidarı kamuoyu adına denetleyen, onu doğru hareket etmeye zorlayan bir anamuhalefet olsun.
Kaynak: Zaman