Dünyada, büyük siyasi gelişmelerin yanında derinden akan insani sorunlar söz konusu...

    Kimi zaman durup "İnsanlık nereye?" diye sormanızı gerektiren büyük insani sorunlardan söz etmek mümkün.

    "İnsan krizi" diyorum zaman zaman ben buna...

    Kur'an'da Tekvir Suresinde bir ayet var:

    "Diri diri gömülen kız çocuğuna

    Hangi suçtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman..

    Hesap defterleri açıldığı zaman...

    İşte o zaman her insan hazırlayıp ortaya ne koyduğunu anlayacaktır!"

    Kur'an 14 asır önceki bir insanlık sapmasına işaret ediyor.

    Kız çocuklarından utanç duyup, onları diri diri toprağa gömme vahşetinden...

    İnsana büyük muhakeme önünde sorulacak:

    Niye diri diri toprağa gömüldü bu çocuk? 


    ***

    Şimdi gelin 14 asır sonrasına...

    Ve habere bakın:

    Çin'de devlet eliyle ve zorla 9 aylık hamile anneye kürtaj yapılıyor.

    Nasıl?

    Yirmi birinci yüzyılın uygarlık standardına uygun değil mi?

    Habere biraz yakından bakalım:

    Çin'de 30 yıldan beri "Tek çocuk sınırlaması" tarzında bir nüfus politikası uygulanıyor.

    Evet, nüfus kalabalık, Çin devleti, nüfusu dondurmak istiyor. Bunun  için doğum kontrolünden kürtaja kadar uzanan bir dizi uygulamada bulunuyor.

    İşte yukarda sözünü ettiğim kürtaj böyle bir uygulama içinde cereyan ediyor.

    Devlet kürtaj polisi oluşturmuş. Kürtaj klinikleri oluşturmuş.

    Kural dışı hamile kalan kadınlar yakalanıp, doğruca kürtaj kliniklerine götürülüyor.

    Jin Yani isimli kadın da, kural dışı hamile kalanlardan. Henüz evlilik yaşına gelmeden hamile kalmış. Ve hamilelik dokuzuncu ayına gelmiş, doğum yaklaşmış.

    Ama yakalanıyor. Kocasının, böyle durumlarda ödenmesi istenen 650 sterlinlik cezayı ödemek istemesi falan kar etmiyor.

    Sonunda Jin Yani kliniğe götürülüyor.

    Orada diz çöküp yalvarıyor anne adayı kadın. O sahneyi şöyle anlatıyor:

    "Beni kliniğe götürdüklerinde dizlerimin üzerine çöktüm ve yalvardım. Çocuğumu doğurmak istediğimi ve adını çoktan Ying Yin koyduğumu bile söyledim."

    Onu dinleyen olmuyor.

    Jin Yani'ye önce bir iğne yapıyorlar, iki gün sonra da ölmüş olan cenini rahimden çıkarıyorlar.

    Jin Yani, kan kaybı ve hastanede yattığı 44 gün sonucu kısır kalıyor ve artık, hükümetin izin verdiği o bir tek çocuğu da yapamaz hale geliyor.

    Olayın bundan sonrasında, Çin devletine açılan tazminat davası vs var. Ama aile artık biliyor ki "Adı bile konmuş olan bebekleri asla geri gelmeyecek."

    Çin'deki "Tek çocuk" uygulamasının daha insanlık dışı bir sonucunu, daha önce yayınlanan başka bir araştırma sonucunda öğrenmiştim.

    O araştırma "Çin'de kız bebek katliamı"nı haber vermekteydi.

    Bu defa, "diri diri gömülen kız çocukları"ndan değil, ana rahminden diri diri kazınan kız çocuklarından bahsetmek gerekecekti.

    Ve bu defa, katliamın sorumlusu, doğrudan doğruya anne – babalardı.

    Kahrolası mantık şöyle işlemekteydi:

    Madem tek çocuk olacak, o zaman erkek çocuk olsun.

    Nasıl olacak bu?

    Cinsiyeti anne – baba tayin etmiyor ki...

    Orada Yaratıcı Kudret mutlak belirleyici durumunda...

    Ya rahimdeki cenin kız ise...

    İşte o durumda erkek çocuk sevdası, anne – babanın aklını başından alıyor ve, başlıyor kaçak kürtaj kliniği arama çabası...

    Araştırmaya göre bu kaçak klinikler, tam bir kız cenin mezbahasına dönüşüyor.

    Peki dünya ne diyor buna?

    İnsan Hakları henüz cenin hakları noktasına gelmedi mi?

    Dünyanın kafası karışık bu konuda.

    Bir yandan Çin'in nüfusu sınırlansın, deniyor.

    Bir yandan da canlılığa adım atmış bir varlığın hayatına son vermenin cinayet boyutu dikkate alınıyor.

    Ama sonuç yok.

    Çin'de kız cenin katliamı sürüyor.

    Ben, "İşte bu diyorum, gücü gücü yetene" düzenidir. "Altta kalanın canı çıksın."

    Kendisinden güçsüz olanın hayatına son verme hakkını kendinde gören bir yaklaşım tarzı.

    Cinsiyetini sevmediğiniz bebeği anne rahminde öldürmek...

    Özürlüyü öldürmek.

    Nüfus açısından fazla bulduğumuzu öldürmek...

    Uygarlık açısından geri bulduğumuzu öldürmek...

    Yaratıldığı etnik mensubiyetini sevmediğimiz için öldürmek...

    Rengini sevmediğimiz için öldürmek...

    2 aylıkken öldürmekten yola çıkıp, 9 aylıkken öldürmeye kadar varmak...

    Tasarlanmış cinayetler yüzyılı...


    ***

    14 asır önceki caniler, ilkel araçlarla toprağa gömerlerdi kız çocuklarını...

    Şimdi bir laser ışını her şeyi kısa sürede sonlandırıyor.

    Minik bebekle göz göze gelmeden, içinizde bir yüreğin varlığını sorgulama zorunda kalmadan...

    Çağdaş teknoloji ana rahmindeki bebeklere yönelik cinayeti kolaylaştırdı.

    Sevinmeli miyiz, kahrolmalı mı?

    Varın siz karar verin.