Avrupa ve Amerika Çeçenistan’a özel ilgi duyuyor, Rusya’yı Çeçenistan’daki insan hakları ihlalleri konusunda sık sık uyarıyordu. CIA tarafından yayınlanan bir istihbarat raporunda Rusya’nın, Çeçenistan’ın da içinde bulunduğu 10 ayrı ülkeye daha bölüneceği belirtiliyordu.

 

11 Eylül olaylarının ardından Batının Çeçenistan tutumu kısmen değişti. Rusya’nın teröre karşı savaşında Amerika’nın yanında olduğunu açıklamasının ardından, Çeçenistan’daki direniş, El Kaide ile ilgilendirilerek terörist faaliyetler listesindeki yerini aldı.

 

AİHM’nin toplam 56 kişinin öldürüldüğü bir olayda, 11 kişi için Rusya’ya biçtiği 165 euro gibi komik tazminat, Batı’nın tutumunu ortaya koyması bakımından oldukça manidar olsa gerek.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Çeçenistan’ın Cohar şehri Novye Aldy köyünde Rus Özel Timi (OMON) askerleri tarafından içinde yaşlı, sakat, kadın ve çocukların da bulunduğu 56 kişiyi, 05 Şubat 2000 tarihinde öldürdükleri gerekçesiyle, Rusya’yı 165 bin Euro ödemeye mahkûm etti. Bu meblağın 20 bini mahkeme masrafları için alınacak. 

 

Mahkemeye başvuru, Yusuf Musayev, Süleyman ve Tamara Muhammedov, Melike Labazanova ve Hasan Abdulmecidov tarafından 13 Aralık 2005 tarihinde yapılmıştı. Davacılardan Muhammedov’lar dışındakiler olayların canlı şahidleri.

 

Olay, Rus Özel Timinin (OMON) Çeçen savaşçılarının Novye Aldy köyünde oldukları istihbaratı ile başlıyor. Sant Petersburg OMON larının görev alanına giren bölgeye Ruslar geldiğinde, Çeçen savaşçılar olay yerini çoktan terk etmişlerdi.

 

Moskova o tarihte alınan istihbaratı değerlendiren Sankt Peterburg OMON’larının bölgeye geldiklerini kabul ediyor ancak, kayıtlarda 56 kişinin öldürüldüğüne dair bir bilgiye rastlanmadığını  belirtiyor.

 

Rusya, defalarca talep edilmesine rağmen olayla ilgili delil ve belgeleri AİHM’ye vermeyi kabul etmedi. Davacılardan Yusuf Musayev 9 kişinin öldürülüşünü gözleriyle görmüş. Ödürülenlerden yedisi yakın akrabalarından.

 

Süleyman Muhammedov’un iki kardeşi yakılarak öldürülmüş. Davacılardan Tamara Muhammedova bu iki kardeşten birisinin karısı.

 

Melike Labazanova ise, komşu evde kurşuna dizilen 3 kişinin canlı şahidi. Bunlar kocasının akrabalarından 60 yaşındaki bir kadın, 70 yaşında bir erkek ve 47 yaşında bir engelli. Bu üç kişinin, hayatları için istenen parayı veremedikleri için öldürüldükleri belirtiliyor.

 

Hasan Abdulmecidov ise, kurşuna dizilmekten son anda kaçarak kurtulmuş.

 

Dikkat edilirse olay, Yeltsin’in görevinden istifa ettiği, Putin’in vekaleten vazifeyi devraldığı bir zaman diliminde yaşanmış. Başbakanlık yaptığı dönemde dahi Putin’in, Çeçenistan konusundaki kanaati, ülkede istikrarın ne pahasına olursa olsun sağlanması yönündeydi.

 

Devlet başkanlığı görevini devraldıktan sonra Putin, bir Rus Mic savaş uçağının ikinci pilot kabinine binerek Çeçenistan’a kadar gidip, orduyu denetleyerek bu konudaki kararlılığını göstermişti. O dönemde yapmış olduğu bir konuşmada Çeçen direnişçileri kastederek: “Onları böcek gibi ezeceğiz” diyordu.

 

Türkiye’nin 5 milyondan fazla Kafkas kökenli vatandaşının akrabalık, din ve ortak tarih gibi bağlarından dolayı bölgeye olan ilgisi, o dönemde iki ülke arasında krize sebep oldu. Çeçenistan’da şehit edilen iki gencin cebinden Türk pasaportu çıkmış ve Türkiye, Rusya tarafından Çeçen direnişçilere yardım etmekle suçlanmıştı. 

 

Rusya, Türkiye’de Kafkas kökenli vatandaşlar tarafından kurulan vakıf, dernek ve yardım kuruluşlarının adreslerini Türk hariciyesine bildirerek, bu kurumların kapatılmasını istedi. Dışişlerinin cevabı ise, Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğu, Türkiye’de 5 milyondan fazla Kafkas kökenli vatandaş bulunduğu, olayın ferdi olduğu şeklindeydi.

 

Buna mukabil Türkiye, Rusya’nın PKK ya destek verdiğini gündeme getirerek, Rusya sınırları içindeki faaliyetlerine göz yummaması gerektiği açıklaması yaptı. PKK’nın Pad Moskova’da ve Moskova’daki faaliyet alan ve adreslerini Rusya’ya resmen bildirdi. O tarihlerde konu Türk ve Rus basınına yansımıştı.  

 

Çeçenistan konusunda Türkiye’nin resmi tutumu hiç bir zaman Çeçen direnişçileri destekleyerek, Rusya’nın toprak bütünlüğünü tehdit eder şekilde olmamıştır, olması da bazı sebeplerden dolayı mümkün değildi. Bu sebepler:

 

1- Uluslararası arenadaki konum ve uluslararası antlaşmalar:

Başka ülkelerin iç işlerine karışmama ve toprak bütünlüğüne saygı gibi ilkeler, resmi desteği imkansız kılar. Aksi halde Rusya da PKK kartını oynayacaktır.

 

2- Rusya’daki diğer Müslümanlar:

Rusya Federasyonu’nda Türkiye ile akrabalık, kültürel ve tarihi bağları bulunan 20 ile 30 milyon arasında Müslüman yaşamaktadır. Türkiye’nin böyle bir direnişe destek vermesi 10 milyon Tatar, 2 milyon Başkurt, Çerkesler ve Karaçaylar gibi diğer toplulukları gözden çıkarması anlamına gelirdi. Ayrıca eski müftü Kadirov’un iş başına gelmesiyle zaten Çeçen halkı ikiye bölünmüş ve direniş zayıflamıştı.

 

3- Türkiye’deki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık:

Türkiye, 28 Şubat gibi bir post modern darbeden sonra Marmara depremiyle sallanmış, ardından anayasa kitapcığı tartışması ve ekonomik kriz girdabına girmişti. Böylece ileri görüşlü atanmış ve seçilmiş devletlülerimiz, Türkiye’nin tabutuna çiviyi çakarak naaşını omuzlamışlardı.

 

Türkiye o tarihlerde öyle bir başı derdine düşmüştü ki, bağımsız Orta Asya ülkelerinde Özal zamanında kazanmış olduğu mevzilerden bazılarını dahi kaybetti.

 

Amerika ve Avrupa küllenen Çeçenistan direnişini, Rusya ile tekrar bir soğuk savaşın başlaması veya roket anlaşmazlığı gibi bir krizin yaşanması durumunda, koz olarak kullanmak amacıyla tamamen bitirmek istemeyecektir.

 

Çeçen halkının, daha fazla mal ve can kaybı vermemek ve kanayan yaraları sarmak adına kararını doğru vermesi ve oyuna gelmemesi gerekiyor.

 

Aksi takdirde, dünya siyasi sahnesine yön verme niyetindeki aktörler, kendi emellerine Müslümanları alet etmekten, gerekirse onları maşa olarak kullanmaktan asla çekinmeyeceklerdir.