Stratejiler üç aşağı beş yukarı belli aslında. O yüzden de Türkiye siyaseti hiç de sürprizlere gebe olmayan aylara doğru gidiyor.

Herkesin hedefinde yerel seçim var.

Cumhuriyet Halk Partisi açısından yerel seçim, siyasette büyük bir dönüşümüm başlangıcını oluşturacak bir ivmelenmeyi temsil etmiyor. Tam tersine, CHP sanki bulunduğu durumdan memnunmuş gibi bir hava içinde, en büyük derdi beş yıl önce aldığı yüzde 18'i geçmek.

Geçer mi? Bilmiyorum, geçebilir, hatta geçecekmiş gibi duruyor ama seçime daha çok vakit var, o arada da köprülerin altından daha çok sular akacaktır.

'Çarşaf açılımı' gibi şeyleri şimdilik ciddiye almaya imkân yok. Deniz Baykal'ın kendisi de zaten bunun bir 'açılım' olmadığını söylüyor, 'Kapımıza gelen, sizin ilkelerinizi benimsedim diyen vatandaşı sırf kılık kıyafeti yüzünden dışlayamayız, onu içeri almak bizim ahlaki yükümlülüğümüz' diyor.
Bunlar belki güzel sözler ama eksik.

CHP'yi neredeyse 'din düşmanı' siyaset gütmekten, dini bir türlü yerli yerine oturtamamaktan alıkoyacak siyasi bir program ortada yok. Bu olmadığı için de, bugün Baykal'ı eleştirmek de desteklemek de çok anlamlı değil. Çünkü ne destekleyenler neyi desteklediklerini tam olarak biliyorlar ne de eleştirenler neyi eleştirdiklerini...

Bana göre medyada 'Çarşaf açılımı' diye adlandırılan şey, Deniz Baykal'ın her seçim öncesi yapmayı alışkanlık haline getirdiği, hatta siyasi ayakta kalma projesinin ayrılmaz bir parçası yaptığı şapkadan tavşan çıkarma hamlelerinin en sonuncusu.

Ama bu kadarının bile CHP içinde dışında bu kadar tepki çekmesi, 'Çarşaf gericiliktir, CHP'de işi yoktur' denmesi, bu parti içindeki tutuculuğun ve ortodoksluğun en açık kanıtı olsa gerek.

Parti kendi içindeki bu tutucu kanadı, tutucu çelik çekirdeği bir biçimde yumuşatmadan bugünkü oy potansiyelinin üzerine çıkamaz.

O yüzden de, şu basit üç-beş çarşaflı insanın CHP'ye üye olması hadisesi bence partinin sorunlarının ne kadar derin olduğunu göstermesi bakımından anlamlı. Başka herhangi bir sebeple değil.

Deniz Baykal, muhafazakâr, hatta dinci özellikleri bilinen kimi belde ve ilçelerde buralara uygun aday arayışında ve partisinde böyle bir tartışma çıkmasını göze alıyor.

Hoş almayıp da ne yapacak, parti içinde onu bu sebeple devirecek veya zora sokacak herhangi bir güç de yok zaten.

Burada önemli olan, Baykal'ın bu girişiminin başarılı olup olmayacağı. Yani, eski bir cami imamını bir yere belediye başkanı adayı yapmak yetmez, onun seçilmesi de gerekir. Diyelim ki seçildi, o zaman bu eski imamın kendi görüşleriyle CHP içinde varolabilmesi de gerekir. Üç ay sonra partiden ayrılacak veya atılacaksa, seçilmesi ne kadar anlamlıdır?

Benim anladığım CHP İstanbul'un ilçelerine bu seçimde asılacak. Tabii bazı ilçelere asılmak çok anlamlı değil ama mesela Sarıyer gibi, Büyükçekmece gibi, Tuzla gibi, Maltepe gibi ilçeleri kazanmak CHP'ye ve lideri Deniz Baykal'a aradığı can suyunu verebilir, seçimden başarılı çıkılmış izlenimi yaratabilir.

Ama unutmayın, CHP'nin bir de Şişli belası var İstanbul'da. DSP'ye geçen Mustafa Sarıgül'ün nereden aday olacağını henüz bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şu: Eğer Şişli'den aday olursa muhtemelen kazanacaktır ve onun kazancı da CHP'nin hanesine ciddi bir oy eksilişi olarak yazılacaktır.

CHP aynı şekilde Ankara'da da zorluklarla karşı karşıya. Büyükşehirde Murat Karayalçın belki de mevcut başkan Melih Gökçek'i zorlayabilecek ama kazanabilecek mi? Burası meçhul. İlçelerde de CHP'nin Çankaya'yı kaybetmeye tahammülü olmasa gerek ama aday hâlâ belli değil.

Acaba çarşaf tartışmaları İstanbul'un belli beldeleri dışındaki yerleri nasıl etkiliyor, etkiliyor mu?

Kaynak: Radikal