DYP ve Anavatan'ın birleşme çalışmalarını basında ilk ben yazdım; teşvik de ettim. İki partinin "Demokrat Parti" adıyla birleşmesinin "Türkiye'deki kutuplaşmayı önlemek için yararlı olabileceğini" belirttim. Fakat bir şart vardır diye de yazmıştım:

"Miadını doldurmuş politikacılara değil, yeni ve genç kadrolara açık, topluma sivil, demokrat ve icraatçı program sunabilecek bir hareket..."
Olmadı... Evvela böyle bir program sunarak yola çıkmadılar. Bir "temel ilkeler bildirisi" de yayımlamadılar. Sadece Menderes ve Özal'ın adlarından bahsetmek yeter miydi?! Yetmezdi ve ister istemez sıradan bir 'seçim ittifakı' görüntüsü verdiler.

Sonra, mekanik birleşmeyi de başaramadılar.
Kusur hangisinde? Bu önemli değil. Neticede birleşme başarılamadı.

Merkez sağ nedir?

Dünyanın her yerinde ve bizde "merkez sağ" deyince akla gelen ilk ve çok genel özellikler "pragmatizm"dir, ekonomik büyümeye öncelik verilmesidir, halkın geleneksel değerleriyle çatışmaya girilmemesidir.

İngiltere'de Muhafazakâr Parti, Almanya'da Hıristiyan Demokrat Parti; bunlar da böyledir.

Bizim tarihimizden gelen farklı bir özellik, devletçi elitler ve Batılılaşmış yüksek sınıflar karşısında merkez sağ kitle partilerinin halka daha yakın olmalarıdır.

Bu özellikleriyle merkez sağ kitle partileri Türkiye'deki kültürel farklılıkları kucaklayan, birleştiren bir işleve sahip olmuştur. Merkez sağ kitle partilerinde, bu genel özellikler çerçevesinde, daima milliyetçiler, muhafazakârlar, liberaller bulunmuştur.

Oy dağılımları daima Türkiye'nin her bölgesinde aşağı yukarı aynı oranlar etrafındadır. Bu şekilde Türkiye'de "ayrı bir siyasi coğrafya" oluşmasının önüne geçerler.

Ekonomiye, iş hayatına öncelik verdikleri için, cumhuriyet tarihinde dünya ortalamasının üstünde ekonomik kalkınmayı başardığımız dönemler, bu pragmatik merkez sağ partilerin tek başına iktidara geldikleri dönemdir ki topu topu 30 yıldır!

Parçaları birleştirmek

Dün CNN Türk'te Mersin'den seçim haberleri veren Osman Sert'i dinledim; Mersin'de mahallelerin kimliklere göre gruplaştığını, oyların buna göre verileceğini anlatıyordu. Öyle maalesef.

Türkiye bir siyasi ufalanma sürecini yaşıyor: Partiler belli "kimlikleri" siyasi kaleler haline getirirse siyaseten parçalara bölünmüş bir Türkiye ile karşılaşırız!

En büyük tehlike bu!

Partilerin bölgelerden, kimliklerden dengeli oy alabilecek kadar kucaklayıcı olması lazım. Siyaset teorisinde partilerin bir işlevi de zaten doğal farklılıkları siyasi görüşler etrafında birleştirmektir. Muhafazakâr, liberal, sosyal demokrat gibi...

Demokrat Parti'den beri merkez sağ bu işleve sahiptir.
Umuyordum ki yeni Demokrat Parti hem mevcut kutuplaşmayı yumuşatmada, hem Güneydoğu'dan da oy alarak siyasi entegrasyonu geliştirmede bir katkı sağlasın...

Benim AKP'nin merkez sağ bir partiye dönüşmesini baştan beri savunmamın sebebi de aynıdır.

Maalesef Demokrat Parti umudu gerçekleşmedi.

Türkiye'nin siyasi entegrasyon ihtiyacı da, "yönetilebilirlik" için şart olan istikrar ihtiyacı da sağda ve solda farklılıkları kucaklayan kitle partilerinin olmasını gerektiriyor.

Seçim sonuçlarına bakıp ne ölçüde başardığımızı göreceğiz.