Generalim, tankınız ne güçlü” yazmış savaş karşıtı şair Bertolt Brecht. “Fakat bir kusurcuğu var: İster bir sürücü.” Brecht savaşın, savaşmak zorunda olanların rızasını gerektirdiği konusunda uyarıda bulunmuştu. Fakat bütününü pek kavrayamamıştı: Bir Amerikan tankının maliyeti vardır ve bir şoförün maaş ve imtiyazlara ihtiyacı vardır. Yemeğe, şişelenmiş suya, uyuyacak havalandırmalı bir yere, yakıta ve aracı için yedek parçaya ihtiyacı vardır; bunların hepsi genellikle aşırı yüksek maliyetlerle savaş bölgesine taşınmalıdır. Ve eğer yaralanırsa, dünyanın en pahalı sağlık sisteminde bir ömür boyu tedavi görmesi gerekebilir. Irak ve Afganistan’da 10 yıldır süren ve Amerika’ya maliyeti bir trilyon doları geçen sefer savaşından sonra gerileyen bir ekonominin, Washington’ın yakın gelecekte istediği yeni savaşları başlatmasına engel olacağı dünyanın geri kalanı için açık olmalıydı.

Dünya menkul kıymetler borsalarında bu hafta yaşanan dram, diğer şeylerin yanında, Süpergüç Amerika’nın düşüşte olduğunu ve II. Dünya Savaşı’ndan beri keyfini sürdüğü rakipsiz küresel etkinin durmadan azaldığını da gösterdi.

22 milyon Amerikalı işsiz yeteri kadar çalıştırılmazken ve ekonomi durma noktasına kadar yavaşlamışken, küresel kredi verenlerin baskısı altındaki Washington hükümeti borcunu ve açığını azaltmaya odaklanmış durumda. Fakat Başkan Obama, Bush Yönetimi’nin zengin seçkin kesime tanıdığı vergi istisnalarını kaldırarak geliri artırmaktansa, kendini sorunu ağırlaştıracak bir tasarruf programını desteklerken buldu. Tüketici harcamaları ABD ekonomik büyümesinin üçte ikisini oluşturuyor ve ekonomideki bu anahtar fren tüketici taleplerini daraltıyor. Tüketiciler daha fazla harcamıyor çünkü ya işleri yok, ya da işlerini kaybetmekten korkuyorlar ve evlerinin, birikimlerinin değer kaybettiğini gördüler. Ve işletmeler yatırım yapmıyor, çıktıyı genişletmek için istihdam yaratmıyorlar çünkü talep daralıyor. Kamu harcamalarından kısmak için öğretmen, itfaiyeci ve polisleri işten çıkarmak Amerika’nın satın alma gücünü daha da düşürüyor, talebi daha da baskılıyor ve daha fazla

yük ortaya çıkarıyor.

***

Politik cephede ise Başkan Barack Obama, döneminin geri kalanında mali meseleler için tekrarlayan bir dizi tuzak kurmuş olan sağ kanat aleyhtarlarına yeniliyor: En azından önümüzdeki 15 ay için, Washington temelde yönetilemez ve iç ekonomik kriz ile felç olmuş halde kalacak ve küresel meselelerin üstesinden gelme becerisi düşecek. Borç meselesinde Cumhuriyetçi aşırıcılığı idare edişi, İran ve Afganistan’dan Arap Baharı veya İsrail-Filistin ihtilafı konularına kadar verdiği aciz tepkileri zaten görmüş olan yabancı liderlere Obama’nın zayıflığını da sergilemiş oldu. Tabii ki Cumhuriyetçilerin Obama’ya karşı amansız düşmanlıklarından ve bununla elde ettiklerinden ders alabilecek yabancı liderler olacaktır.

Washington’daki borç fiyaskosundan önce bile, dayandığı ekonomik ve askeri gücün sınırları netleştikçe, ABD’nin etkisinin azaldığı uzun zamandır açıktı. Geçtiğimiz on yıl içinde dünya ekonomisinin ivmesi Çin, Hindistan, Türkiye ve Brezilya gibi yeni ortaya çıkan ekonomilere kaydı ve bu esnada dünyanın en ileri silahları ile donanmış 150 bin birlik Irak ve Afganistan’da ABD iradesini kabul ettirmeyi başaramadılar. ABD’nin gücünün ispatı olmak şöyle dursun, Irak ve Afganistan bu gücün sınırlarının kanıtına dönüştü. Rusya, ABD’nin NATO’ya sokmaya çalıştığı Gürcistan’ın 2008’deki provokasyonlarına cevaben ülkeyi işgal ettiğinde, Moskova zaten çok fazla yükümlülük altına girmiş bir süpergücün yapacak bir şeyi olmadığına emin olarak harekete geçmişti.

Kendinden önce gelen Bush gibi Obama da, İran’ın nükleer tesislerine karşı askeri harekat düzenlenmesi seçeneğinin “masada” tutulması üzerine konuşabilir; fakat bu İran’a Washington’ın taleplerine kulak asma konusunda gözdağı veremedi. Dünyadaki diğerleri gibi İranlılar da ABD’nin, özellikle petrol fiyatlarını astronomik seviyelere çıkaracak başka savaşlara girecek iştahı kalmadığını hesaplıyor olabilirler.

Küresel yatırımcılar, küresel rezerv birimi olarak dolara duyulan ayrıcalıklı güveni geride bırakmayı açıkgözlülük addederken, jeopolitik oyuncular da ABD’nin küresel gücünün zayıflamasına dayalı seçeneklerini genişletmeye ve yeniden düşünmeye başlayacaklardır. Washington’ın diğerlerini kendisini takip etmeye ikna kabiliyeti, dünyanın öbür yanında gücünü sınırsız biçimde yansıtma becerisi ve ekonomik gücü tarafından destekleniyordu. ABD’nin 1945’ten sonra tadını çıkardığı, Sovyet imparatorluğunun çöküşünden sonra daha da artmış olan küresel ekonomik ve politik baskınlık geriledi ve küresel güç dengesi gittikçe daha kestirilemez hale gelen çok kutuplu eksenlerde yer değiştiriyor. Jeopolitik düzlemdeki ekonomik tasarruf çağı, aynı zamanda büyük belirsizlikler çağı olmaya da kararlı görünüyor.

 

Kaynak: Star