Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Irak ve Suriye'deki savaşın ürettiği mevcut yabancı savaşçı dalgası, 1980'lerdeki Sovyet-Afgan çatışmasının yan mahsulü olan mücahit gerillalardan daha büyük ve muhtemelen daha tehlikeli olacaktır, ikazında bulundu FBI direktörü James Comey geçtiğimiz Eylül ayında.

Kehanet yüklü bir tespit, zira Afgan savaşından neşet eden yabancı savaşçılar akabinde El-Kaide'nin nüvesini teşkil ettiler ve 1990'larda Bosna, Cezayir ve Çeçenistan'daki tahripkar çatışmalarda savaştılar.
Bir yerdeki savaş bittiğinde bu savaşçılar irtibatlarını kullanarak diğer bir savaşa katılıyor. Bu vakıanın gelecekte daha da beter bir hale gelmesi muhtemel.

Irak ve Suriye'deki savaşlara iştirak eden yabancı savaşçıların sayısı, 1980'lerde Afgan savaşına katılanlarla kıyaslandığında dikkat çekiyor. Daha da endişe verici olan ise bu mücahitler teşkilatlanma becerilerini geliştirdiler. Gelişmiş iletişim, kolay ulaşım, bilgi ve para kaynaklarına muhtelif nüfuz etme imkanlarıyla birlikte artık küçük ama tecrübeli savaşçı kadroları bile tehlike bir kuvvete dönüşebiliyor.
Yabancı savaşçı vakıası yeni değil. Son iki asırdaki iç savaşların çeyreğinde tezahür ettiler. Ama bugün bu yabancı savaşçılar yurt dışındaki iç savaşlarda ve direnişlerde çarpışıyor ve sonrasında ihtisaslarını kendi memleketlerine yahut yenice göç ettikleri ülkelere ihraç ediyorlar.

Thomas Hegghammer gibi cihat bilginleri Sovyet işgali esnasında Afganistan'daki yabancı savaşçı sayısını beş bin ila yirmi bin arasında olduğunu tahmin ederken, Edwin Bakker ve Mark Singleton gibi akademisyenler ise Irak ve Suriye'deki yabancı savaşçı miktarını otuz bin olarak veriyorlar. Diğer mutemet kaynaklar da benzer bir rakam veriyor. Suriye'deki yabancı savaşçılar yalnızca Sünni de değil: Afgan ve Pakistan'dan kayda değer sayıda Şii savaşçı Hizbullah ve Esed yanlısı unsurlarla beraber çarpışıyor. Şifreli mesajlaşmalar ve sosyal medyanın yaygınlığı, günün birinde halifelik yok olsa bile Selefi cihat ideolojisinin hayatiyetini sürdürüp, belki de internette sanal bir hilafet olarak, mücahit olmaya can atan namzetlerine müteakip büyük savaşın kaçınılmaz olduğunu hatırlatacak.
Peki uluslararası topluluk Afgan tecrübesi ile aktüel Irak-Suriye tecrübesi arasındaki benzerlikler ve farklılıklardan başka hangi dersleri çıkarabilir?

Evvela, her ne kadar bazı akademisyenler coğrafyanın rolünü ciddiye almasalar da Musul ve Rakka gibi büyük şehirler DEAŞ'a daimi sığınak ve barınak imkanı sağlıyor.

DEAŞ karargahlarına yapılan devamlı taarruzlar düşünülürse örgüt elemanları (yabancı savaşçılar ve Irak ile Suriye'nin sekenesi olanlar) Yemen, Libya, Afganistan ve başkaca yerlerde savaşmak için yurt dışına kaçacaklardır. DEAŞ'ın halihazırda toprak kayıpları sürerken bazı yabancı savaşçılar çarpışmayı reddediyor, bazıları ise çoktan memleketlerine dönme hazırlıklarına başladı. Avrupa'da bu husus "düşük ihtimalli, yüksek tesirli tehdit" (low-probability, high impact threat) şeklinde tarif ediliyor. Bu tersine yabancı savaşçı akışını kesmek Avrupa hükümetleri ve istihbarat servisleri nezdinde icabına bakılması gereken acil bir vaka.

Irak ve Suriye'den ayrılan mevzuubahis yabancı savaşçıların başka bir yerde neşvünema bulmasının önüne geçilmesinde kendilerine sığınak, barınak veya devlet otoritesi olmayan yerlerde peyda olan diğer terör örgütleriyle münasebette bulunma gibi imkanlardan mahrum bırakılmaları kritik. Bu yalnızca batı değil, Rusya ve Çin de dahil olmak üzere terörizmden muztarip tüm ulus devletler için öncelik olmalıdır.

Avrupa'daki yabancı savaşçı halkaları iyice belgelendi fakat üzerine pek düşünülmeyen şey ise terörle mücadele etmekte teçhizatı yetersiz ve iç güvenlik altyapısından mahrum ülkelere dönen militanların doğuracağı neticeler. Bu ülkelerden biri Batı Yarıküre'de kişi başına en çok yabancı savaşçı düşen Trinidad ve Tobago.

İlaveten bazı büyük devletler Suriye'den ülkesine dönen radikallerin icabına bakmaya hazırlanıyor. Çin sayıları artan Uygurlu militan tehdidinden gittikçe endişeleniyor. Aslen Çin'in batı Sincan mıntıkasından olan ve Ortadoğu'da savaşan bu savaşçıların bazıları Çin'e geri dönüp Pekin'e baş kaldırabilir. Rusya'ya gelince, DEAŞ için savaşan vatandaşları —2,400 civarı— tedirgin edici; zira bunların küçük bir kısmı bile ülkeye dönse Moskova'nın başını ağrıtmaya yeterli olabilir. Bugün Suriye'de en faal ve korkulan savaşçıların eski Sovyetler Birliği bakiyesi olanlar olduğu söyleniyor.
El-Kaide'nin nüvesini teşkil eden mücahitler, terör faaliyetleri ve terörist taliminde bir merkez olarak Afganistan'a, Taliban'ın da kısmi desteğiyle, sırtlarını dayayabildiler. DEAŞ'le mücadele için toplanan koalisyon, Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Kuzey Afrika'nın mevcut cihat hareketleri için bereketli yataklar olmaktan çıkarıp kök salmasını engellemek için her şeyi yapmalıdır.

Farklı ajandaları ve hasmane münasebetleri olan devletler geçmişte terörizme karşı beraberce çalıştılar. Çok yakın bir tarihte ABD, İran, Türkiye ve Rusya Palmira'yı DEAŞ'tan almak için bir araya geldiler. Benzer bir teşrikimesai Musul operasyonu ve yaklaşan Rakka operasyonu sonrasındaki savaşçı tehdidini durdurabilmek için hayati ehemmiyette olacak.

Kaynak: nationalinterest.org
Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan