Bağlayıcı olmayan bir karar gerçekten önemli midir? Bu tür kararların çoğu, hedef aldıkları özel çıkarların sahipleri dışında kalan kişilerce önemsenmez. ABD Temsilciler Meclisi'nin Irak'la ilgili son kararı bile hem Başkan Bush hem de savaş karşıtı Demokrat lider John Murtha tarafından dikkate alınmadı. Yine de, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915'ten başlayarak yapıldığı söylenen bir 'soykırım'dan söz eden ve önümüzdeki ay oylanması beklenen bağlayıcı olmayan Temsilciler Meclisi kararının, ABD'nin Türkiye'yle ilişkilerinde büyük bir çatlağa yol açma, Türkiye'de yaklaşan seçimlerin sonucunu değiştirme ve Amerika'nın Irak ve İran dahil olmak üzere diğer stratejik çıkarlarını etkileme potansiyeli var. Yerel siyasetin 'çalımı' O zaman evet, Demokrat vekil Adam Schiff'in başını çektiği Ermeni soykırımı kararı, mantıklı olsa da olmasa da önemli. Türkiye-Amerika ilişkileri daha önemli konularla tıka basa dolu olsa da, Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül geçen ay, kararın aleyhinde lobi yapmak için Washington'da birkaç gün geçirdi. Amerikalı Yahudi kuruluşlarından dış politika yetkililerine kadar Türkiye'nin Washington'daki dostları ve Bush'un takımı da Capitol Hill'de lobi yapıyor. Diğer taraftaysa, iyi örgütlenmiş, zengin ve 1.4 milyon gücündeki Ermeni lobisiyle, yeni Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi de dahil olmak üzere güçlü dostları var. İşte karşınızda sadece Washington'da yaşanabilecek bir tartışma; saçmalık ve ahlaki ciddiyetin, seçmenlerin ayartması ve uzak geçmişle, önemli dış politika konularının garip bir bileşimi. Ve bu sadece Amerika'dan göründüğü kadarı; Türkiye'deyse, olmak istediği Batılı demokrasiye daha çok benzeme sürecindeki derinden milliyetçi bir toplumun, geçmişiyle barışmaya yönelik acılı mücadelesi görülüyor. Seçmenlerin ayartmasıyla başlayalım: Los Angeles'lı bir Demokrat olan Schiff, kendi seçim bölgesinde, Ermenilerin 1. Dünya Savaşı'nda Jön Türk rejimi tarafından katledilmesini 'antik tarih dışında her şey' olarak gören 70 bin-80 bin arası Ermeni yaşadığını açıkça teslim ediyor. Yerel siyaset aynı zamanda, neden son 20 yılda birkaç defa kabul edilmeyen bir kararın bir anda böylesine önem kazandığını açıklıyor: San Francisco'lu vekil Nancy Pelosi'nin de çok sayıda Ermeni destekçisi var. Schiff'le konuşmamızda bana şunları söyledi: "Tasarı hakkında daha önce hiç tanık olmadığımız bir hızlılık durumu var. Oylar orada, komitede duruyor. Oylar hazır." Pelosi tasarının gündeme getirilmesine izin verirse, ki öyle yapacağı söyleniyor, muhtemelen kabul edilecek. Tasarının diliyse neredeyse komedi düzeyinde ağır: Temsilciler Meclisi'nin soykırımla ilgili 30 paragraflık bir dizi gerçek 'bulduğunu' ilan ederek başlıyor. Bunlar arasında öldürülenlerin sayısı (1.5 milyon) ve 'sorumluların cezalandırılamamasının' daha sonraki benzer zalimlikleri (sözgelimi Yahudi soykırımı) izah eden bir yanı bulunduğu yargısı da var. Birçoğu hâlâ Iraklı Şiilerle Sünniler arasındaki farkı bile bilmeyen 435 Temsilciler Meclisi üyesinin, 92 yıl önce Türkiye'nin kuzeydoğusunda yaşanan olayların Schiff versiyonunun, Kongre'nin tavır almasını gerektirdiğini doğru düzgün ölçüp ölçemeyeceğini varın siz düşünün. Fakat tasarının geçmesinin son derece ciddi sonuçları olabilir: En başta Türkiye'nin güçlü ordusu, Irak ve Afganistan savaşlarında kilit rol oynayan İncirlik Hava Üssü'nün kapılarının kapatılabileceğinin işaretlerini veriyor. Gül, milliyetçi bir dalganın Türkiye'yi silip süpürebileceği ve hükümeti, Irak'ı istikrara kavuşturup İran'ı dizginlemek konusunda Türkiye'nin yardımına ihtiyacı olan ABD'yle işbirliğini azaltmak zorunda bırakabileceği uyarısında bulunuyor. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki adaylar, ABD karşıtlığı konusunda yarışır hale gelebilir. Tartışmayı Türkiye yapmalı Bush yönetiminin ve Demokratlara meyilli siyaset uzmanlarının tasarıyı durdurmaya çalışması hiç şaşırtıcı değil. Ancak onlarınki de yarım yamalak bir çaba. Neticede Türkiye dışındaki tarihçiler Ermenilere yapılanların soykırım sıfatını hak ettiği konusunda neredeyse hemfikir.Kongre kendi 'bulguları' konusunda budalaca bir hal içinde görünüyor olabilir, fakat Türk siyaset sınıfının tarihle hesaplaşmak ve kendi milliyetçiliğini yatıştırmak konusunda süregiden yeteneksizliği belki de bu ülkenin en ciddi siyasi sorunu. Nobel ödüllü bir romancının da aralarında bulunduğu önde gelen Türk aydınları, son yıllarda Türkiye'ye 'hakareti', ki soykırımı sorgulamak da buna dahil, suç sayan bir yasa maddesi uyarınca yargılandı. Ocakta tanınmış Ermeni gazeteci Hrant Dink aşırı milliyetçi bir genç tarafından öldürüldü. Belki Türk tarihini tartışmak Kongre'ye düşmez, Kongre belki bunu yanlış sebeplerle yapıyor. Ancak Türkiye arzu ettiği gibi istikrarlı, Batı tarzı bir demokrasi olacaksa, Türk siyasetçiler en azından Temsilciler Meclisi'nin bağlayıcı olmayan kararlarına başka herkes gibi tepki göstermeyi, yani önemsememeyi öğrenmek zorunda. (5 Mart 2007)