Mükemmel biri olmasa da Pakistan'da değişimin en güçlü savunucusu olan Butto'nun ölümü, ülkede reformun ne kadar zor olacağına dair bir uyarı. Ancak, istikrarlı bir Pakistan sadece onun savunduğu demokrasiyle kurulur
1970'li yılların başında Harvard Üniversitesi'nin öğrenci gazetesi Harvard Crimson'ın yazı işleri odasına dalıp, acemi muhabir tutkusuyla üniversitenin spor takımları hakkındaki haberlerini art arda sıralayan genç bir Pakistanlı kadın düşünün. İşte bazılarımızın Benazir Butto hakkındaki ilk izlenimi böyleydi. Onun Pakistan'daki siyasi bir hanedanın üyesi olduğundan haberimiz yoktu. Oysa o geçmişini sahneye koymak için geleceğe sıçramakla o kadar meşguldü ki.
İlerleyen yıllarda bu enerjik kadını pek çok kez daha gördüm ve hem kendisi hem de ulusu için yeni olan her şeyi kucaklayan aceleci bir kişilik olduğu izlenimimi hiç kaybetmedim. Onunla bir zamanlar Oxford'ta öğrenciyken de karşılaştığımı hatırlıyorum da, başkanı olduğu üniversite münazara kulübünün zaman zaman uyuklatan toplantılarını birbirine katıyordu. Rolling Stones tişörtü giyiyordu -hani şu kendini bilmez bir dilin dışarı sarktığı tişörtten- ve ben de o geri döndüğü zaman Pakistan siyasetinin asla eskisi gibi olmayacağını düşünüyordum.
Müşerref'i suçlamak yanlış
1988'de 35 yaşındayken ailesinin omuzlarındaki siyasi liderlik görevini üstlenip, Pakistan başbakanı olunca, Washington'a yaptığı düzenli seyahatler sırasında görür oldum. Dış görünüşünü değiştirmiş, olgunlaştıkça eşarp ve geleneksel giysiler giyer olmuştu ama içindeki değişim tutkusu aynı kalmıştı.
ABD'deki üniversite yıllarından zalimce katline kadar Butto korkusuz biri oldu. Pakistan'ın da modern dünyayı kendisi gibi özgüven ve cesaretle kucaklaması gerektiği yolunda sarsılmaz bir inanç taşıyordu.
Demokrasi, özgürlük ve açıklığa inanıyordu; hem de lafta değil, hayat şekli olarak. Mükemmel biri değildi ve ikinci dönem başbakanlık yaptığı sırada yöneltilen yolsuzluk suçlamaları gerçekti. Buna rağmen Pakistan'da liberalizm, hoşgörü ve değişim yönündeki en güçlü ses olarak kalmayı sürdürdü.
Daha az kararlı biri olsa ülkeye dönüşünün ardından muhafazakâr Müslüman düşmanları onu öldürmeye kalkışınca geri adım atardı. Ancak Butto yıllar önce bunları aşmıştı. Tüm eğitimine rağmen hayata balıklama atlamıştı. Zira babası ve iki erkek kardeşi ülkelerini İslam'la modern dünyanın birlikte yaşayabileceği bir yer olarak düşündükleri için hayatlarından olmuştu. Sanırım onun tek korkusu, görevini yerine getirememekti.
Başkan Bush'un da dediği gibi, Butto'nun öldürülmesi 'korkakça bir eylem'. Açıkça siyasi bir cinayet söz konusu ki, bu tür eylemleri Lübnan'dan Irak'a ve Pakistan'a uzanan yerlerde görüyoruz. Aradan geçen zamanla unuttuysak, bu cinayet bizlere 11 Eylül'ün faili köktenci Müslümanların yüzünü bir kez daha hatırlattı, zira Butto'nun katilleri onu modern, liberal ve korkusuz biri olduğu için hedef aldı.
Butto cinayetinin hemen ertesinde pek çok kişi içgüdüsel olarak siyasi rakibi Devlet Başkanı Müşerref'e kızgınlık hissetti. Olayların aydınlanması için beklemek zorundayız ama benim ilk tepkim Müşerref'i suçlamanın yanlış olacağı şeklinde. Zira Müşerref de Butto'nun hayatına son veren aynı Müslüman aşırılarla savaşmakta. Dokuz kez suikast girişimine maruz kaldı. Müşerref, Butto ve onun liberal destekçilerine öfkeliydi, çünkü ülke siyasetinin hâlâ şiddetli ve alev almaya hazır olduğunu ve bu yüzden ordunun olağanüstü denetimler gerçekleştirmesi gerektiğini öne sürüyordu.
Butto'nun ölümü yabancılar için Pakistan gibi bir ülkeyi düzeltmek bir yana anlamanın bile ne kadar zor olduğunun vahşi bir göstergesi. ABD Müşerref ve Butto arasında ittifak için çabalarken bir tür siyasi mühendisliğe girişmişti ve Butto'yu bir sonraki başbakan olarak koltuğa oturtmayı amaçlıyordu. Perşembe günkü olaylar gösterdi ki, küresel siyaset istediğimiz sonuçları biçebileceğimiz Prospero'nun adası (Shakespeare'in The Tempest oyunundaki) değil. Pakistan gibi yerler söz konusuysa, olayların nasıl seyredebileceğinden emin olamayız ve ABD için en bilgece tavır, çıkarlarını korumaya çalışmak yönünde ihtiyatlı davranmaktır. Ülkelerinin modern dünyayla nasıl ve ne zaman bütünleşeceğine Pakistanlılar karar verecektir.
Seçimler ertelenmemeli
Butto gelecek konusunda haklıydı; daha istikrarlı bir Pakistan'ın yolu onun savunduğu demokratik reformları gerektiriyor. Müşerref ve ordu gayet sınırlı ve sağlam olmayan bir temele dayanarak yönetmeye çalıştılar ki, bu, onların hatası ve zayıflığı. Bahsettiğimiz cesur kadının katliyse aslında onun kurmayı düşlediği modern Pakistan'a giden yolun kolay olmayacağı yönünde bir uyarı.
Butto'nun anısına yapılacak en iyi şey ve kargaşa içindeki bu ulusun dönüşümü için en doğrusu, ocakta yapılması kararlaştırılan seçimleri yerine getirmek. O, bu patırtılı ve bazen ölümcül değişimden korkmuyordu; herkes onun gibi olmalı.
Kaynak: Radikal