Şeyh Edebali açılımı... 'Anadolu solculuğu' açılımı... Kemal Tahir ve İdris Küçükömer açılımı... Demokrasi açılımı... 'Darbelerin kötü bir şey olduğunu kabul etme' açılımı... Kemal Kılıçdaroğlu'na İstanbul'da yolunu kaybettirme açılımı... İktidarı 'belge manyağı' yapma açılımı... Çarşaf açılımı... Kur'an Kursu açılımı...

Bunlar, Türkiye'nin en eski partisi CHP'nin müziç işleri.

Bu açılımların ortak özelliği, çok kısa sürmeleri.

Hatta, çok kısa bile sürmemeleri...

Lafta kalmaları...

Mesela, 'demokrasi açılımı'nın ömrü iki saatti...

Evet, tastamam iki saat...

Bilmem ne örgütünün düzenlediği 'halkla bütünleşme ve kaynaşma toplantısında' konuşup çok güzel mesajlar veren ve demokrasinin niçin harikulade bir rejim olduğuna bizleri inandırmaya çalışan Baykal, o toplantıdan sonra çıktığı bir televizyon programında, demokrasilerde 'asal belirleyici'nin laik cumhuriyet düşüncesi olduğunu söylemiş, yaptığı açılımın üzerine tüy dikmişti.

Böyle çok açılımı vardır Baykal'ın...

Nerden zuhur ettiğini çözemediğimiz 'Şeyh Edebali açılımı' da maalesef çok kısa sürmüştü.

Hatta kısa bile sürmemişti.

Mihver değiştirip buharlaşıp uçmuştu.

Baykal'ın, odasının duvarına Şeyh Edebali'nin vasiyetini (daha doğrusu Osman Gazi'ye öğütlerini) asmasıyla start alan bu güzel açılım, önce Anadolu solculuğuna uzanmış, oradan Anadolu Erenleri'ne şöyle bir uğrayıp hal hatır sormuş, sonra Yaşar Nuri Öztürk'ün menevi şahsiyesinde miting meydanlarını ayet ve hadise boğmuş, derken 'İslam'da sosyal adalet' fikriyatının babası Seyyid Kutub'la hitama ermişti.

Sonunda da, 'Yemişim açılımını, demokrasisini, solculuğunu... Laiklik gibisi var mı ulan?' noktasına gelinmişti.

İşin kötüsü, 'açılıma doymayan' Baykal'ın, Şeyh Edebali'ye ait olduğu söylenen sözleri, gerçekten de Şeyh Edebali'ye ait sanmasıydı.

Murat Bardakçı 'Deniz Baykal'ın yerinde olsam, Osman Gazi'nin kayınpederi Şeyh Edebali'nin öğütleri olduğu söylenen o panoyu hemen indirirdim. Zira, Şeyh'e mal edilen sözler eskiden kalma falan değildir, 20. yüzyılın başında imal edilmiş, daha doğrusu uydurulmuştur ve bir İttihatçı imalatıdır' diyordu.

Eh, o da İttihatçı geleneğe sahip çıkmıştı işte.

İttihat ve Terakki'nin sülbünden gelen bir partiye yakışan da buydu.

En uzun ömürlü açılım, yine de, 'çarşaf açılımı' oldu.

Miladi takvimle tam 87 gün sürdü.

Bakalım, 'Her mahalleye Kur'an Kursu açılımı'nın ömrü ne olacak?

Şener Eruygur ve Levent Ersöz Paşalar içeride olduğuna göre, kurs binalarının kapısına 'dozer dayanması' tehlikesi de yok.

Baykal ve Sefa Sirmen dostumuz, ellerinde altın makas, bol bol Kur'an Kursu açabilirler artık.

Siz Hürriyet'in 'terbiyesiz oğlanına' bakmayın.

Elbette önemsiyorum.

Elbette ciddiye alıyorum.

Lafta da kalsa, her bir açılım 'karşıtlıkları' törpüleyecek, Türkiye'nin normalleşmesine katkıda bulunacaktır.

Mesela, Baykal'ın, 'Kur'an-ı Kerim'in sadece ezberlenmesi şeklinde değil, ruhunun, manasının, özünün, doğru bir biçimde anlatılması ve öğretilmesi şeklinde bilinçli, sorumlu, yetkili unsurlar eliyle ailelerinin izniyle öğretilmesinde büyük yarar var. Bu bir temel ihtiyaçtır' sözlerini çok önemsiyorum ve büyük bir 'devrim' kabul ediyorum.

Biz ciddiye alıyoruz da, Baykal'ın 'kendisi' ciddiye almıyor.

Karşısına çıkan ilk 'rüşt ispat etme' fırsatında su koyuveriyor.

Sorun bu!

Star Gazete