Kendine ‘sosyal demokrat’ diyen bir isim olarak Deniz Baykal’ın ‘siyasi zaaf’ları ‘insani zaaf’larından çok daha büyüktür. Gelgelelim, siyasi hayatını bitiren siyasi zaafları değil de insani zaafları oldu. Kader işte.

Deniz Baykal, bırakın ‘sosyal demokrat’ bir lider gibi davranmayı, ne ‘sosyal’, ne ‘demokrat’ bir tavır sergilemiştir. Hem geniş kitlelerin toplumsal, siyasal taleplerine kulaklarını tıkayıp partinin doğal tabanı durumundaki sosyal sınıflara uzak kaldı; hem de ‘rejim bekçiliği’ne soyunup devlet aygıtının siyasetteki temsilcisi rolüne soyundu.

Muhalefetteyken girdiği seçimlerden bile hezimetle çıkmış bir lider olarak en azından liderlik pozisyonunu çoktan bırakmış olması gerekirdi. Baykal’ın bu seçim yenilgileri üzerine değil de bir ‘ seks kaseti’ yüzünden sahneden çekilmiş olması biraz da Türk siyasetinin zaafıdır.

NE BAYKAL İLE NE BAYKAL’SIZ

Deniz Baykal, CHP için ‘ne onunla ne onsuz’ denilebilecek türden bir liderdi. Partinin başına geçtikten sonra girdiği hiçbir seçime kanamamış, partinin oylarını hiçbir zaman yüzde 20’lerin üzerine çıkartamamış olsa da CHP ondan vazgeçememişti. Bu durumun sadece ‘ lider sultası’ ile izahı biraz yanıltıcıdır. Zira CHP içindeki ‘yönetici zümre’ şu gerçeğin farkındaydı: ‘Baykal’la parti yüzde 20’lerin üzeri

ne çıkamıyor, ama yüzde 20’leri de ancak Baykal ile alabiliyor!
CHP’nin derin çelişkisi buydu.

Baykal siyaset sahnesinde kaldığı sürece Baykal’ı değiştirmek CHP için çok riskliydi. Zira Baykal’ın o mâlûm yüzde 20 üzerinde muazzam bir etki gücü var. Kaldı ki, Baykal’ın koltuğuna oturacak kişinin onun siyasi birikimiyle ve belâgatiyle boy ölçüşebilmesi çok zor.

Deniz Baykal’daki Türkçeyi etkili kullanma becerisi ve kendi tabanını yönlendirme yeteneği pek az liderde vardır. Baykal’ın gidişi ile Türkçe, siyaset dünyasında çok önemli bir mevziyi kaybedecektir. Orası kesin.

BAYKAL KOLAY KOLAY BIRAKMAZ

Deniz Bey, öyle kolay kolay sahneden çekilmek istemeyecektir, parti içindeki gelişmeleri daha uzun süre perde arkasından yönlendireceğini de

düşünebiliriz. Nihayet, CHP’nin ‘patron’u odur ve koltuğundan da ‘kendi isteğiyle’ ayrılmamıştır. CHP ile ilgili analizleri yaparken bu gerçeği hep gözünde tutmak gerekecek. Baykal ‘Antalya’ya yerleşme’ kararı vermediği sürece bu böyledir.
Bu anlamda CHP’nin de artık ‘bir bilen’i olduğunu söyleyebiliriz. Eğer sağlığı el verirse bir süre sonra ‘partiyi kurtarmak’ üzere dönüşü bile şaşırtıcı olmaz. Tabii burada belirleyici olan yeni liderin ilk seçimdeki performansı olacaktır. Oylarda üç beş puanlık bir çıkış Baykal’ın sahneden asıl çekilişi olacaktır.

BİR HALK ADAMI ARANIYOR

Baykal varken ona karşı aday olma cesareti kimsede yoktu. Ama artık ‘koltuk’ boş. Halkın İstanbul’daki yerel seçimlerde teveccüh gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu ve bu partinin böyle hiçbir yere gitmeyeceğinden emin olan İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin akla gelen ilk isimler. Her iki isim de ilk seçimde değilse bile sonraki seçimde CHP için bir çıkış yaratabilecek gibi görünüyor.

Bu ‘geçiş dönemi’nde partiyi parçalamamak birinci amaç olmalı. Burada asıl görev, ‘yönetici zümre’ye düşüyor. Halktan oy alabilecek potansiyel isimler dururken kendi içlerinden bir ‘dinozor’a partiyi teslim etmeye kalkmaları halinde CHP yeni mitoz bölünmelere uğrayabilir.

İşte görüyorsunuz, hâlâ Baykal ile de olmuyor, Baykal’sız da!

Kaynak: Star