Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır Belediye Başkanlığı'nı çok istediğini biliyoruz. Bu amaçla bölgenin etkin isimlerinden Kutbettin Arzu'yu aday olarak gösterdi. Dün Diyarbakır İstasyon Meydanı'ndaki miting ne anlama geliyordu?

Miting öncesi yapılan yorumlarda Başbakan'ın barış ve çözüm yolunda yeni mesajlar vermesi ihtimalinden söz ediliyordu. Başbakan'ın 'Kürt sorunu'nun varlığını kabulden yola çıkarak yeni açılımlar yapması, yeni mesajlar vermesi bekleniyordu.

Beklenen olmadı. Başbakan 'Kürt sorunu'nun varlığına ilişkin bir açılım mesajı vermedi. Konuşması boyunca kullandığı tek 'Kürt' sözcüğü, 'Türk, Kürt, Laz, Arap, Süryani vb... hepimiz kardeşiz'den ibaretti.

Başbakan, bu bölgedeki siyasi, kültürel, sosyal sorunlara ilişkin bir çözüm önerisinde de bulunmadı. 'Oyunuzu AKP'ye verin, size hizmet getirelim' diye özetlenebilecek bir konuşma yaptı. Bu tutumuna bağlı olarak bölgeye yapılan yatırımları alt alta sıraladı. Konuşmanın ardı önü bundan ibaretti.

Daha açık ve net söyleyeyim: Başbakan, Kürtlere, Kürtlerin duyarlıklarına hitap etmedi.

Bu yönüyle bakıldığı zaman Diyarbakır'a yönelik bir konuşma yapmadı. Konuşmanın esası daha genel vurgular içeriyordu.

***
Başbakan'ın Diyarbakır'a gelişinde herhangi bir gerginlik olmaması, önemliydi. Yine Başbakan konuşmasında DTP ile sert bir polemiğe girmemeye özen gösterdi. Daha önce bölgede yaptığı, 'ya sev ya terk et' anlamına gelecek türden gerginlik yanlısı bir konuşma yapmadı. CHP'ye yönelik sözleri bile daha öncekilerle karşılaştırıldığı zaman daha yumuşaktı.

Özetle şöyle diyebiliriz: Başbakan yumuşak bir üslupla konuştu. Sertlik ve gerginlik kışkırtmadı. Kürtlerin temel beklentilerine cevap verdi mi derseniz, bence vermedi. Çünkü yöre halkı, Kürt kimliğine yönelik, Kürt sorununun çözümüne ilişkin daha somut açılımlar bekliyordu. Bu açıdan bakıldığında tatmin edici bir konuşma yaptığı söylenemez.

Siyasi vurguları zayıf olan bu konuşma, aynı zamanda heyecandan da yoksundu. Başbakan yeni bir şey söylemediği gibi, bu konuda daha önceki yıllarda söylediği 'Kürt sorunu' gibi sözcükleri ağzına almamaya da özen gösterdi.

'Kürt sorunu' sanki onun için bir 'cıss' haline gelmiş gibiydi. Kritik konuya uzak durmayı tercih etti.

Diyarbakır'da dünkü tablo, AKP'nin Diyarbakır'ı kazanmasını sağlar mı? Bilmek kolay değil. Daha seçime bir aydan fazla zaman bulunuyor. DTP açısından seçimlerden bir hafta önce düzenlenecek geleneksel Nevruz kutlaması büyük bir olanak. Çünkü bu dönemde bölgedeki 'milli' duyarlık yükseliyor.

Tabii bu bir ay boyunca, bölgedeki gelişmeler, Kuzey Irak'ın Kürdistan özerk bölgesindeki gelişmeler nasıl bir seyir izleyecek, onu kestiremiyoruz.
TRT Şeş'in yayına girmesi ve yayın kalitesinin düzeyi AKP açısından şüphesiz çok olumlu bir puan. Kürt kimliğinin tanınması açısından da ciddi bir adım. Diyarbakır Dicle Üniversitesinde kurulacak Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü de AKP'nin hanesine yazılabilir.

***
Başbakan'ın anlamsız bir ısrarına da dikkat çekmek gerekiyor. AKP sanki Diyarbakır belediyesini ve bölgedeki belli başlı belediyeleri kazansa, Kürt sorununun çözümünü sağlayacakmış gibi bir hava yaratıyor.

DTP, bölgedeki Kürt kimliği talebinin en güçlü temsilcilerinden birisi. O kimlik talebi hep olacaktır. AKP bu kimlik talebinin yerine kendisini ikame edemez. Çünkü böyle bir misyonu temsil etmiyor.

Başbakan'ı dün Diyarbakır'da dinlerken, 'Kürt sorunu'nun ne kadar zor ve kırılgan bir zeminde durduğu bir kez daha hissedildi. Başbakan, dikkatli bir üslup kullanmayı tercih ediyor.

Türkiye'nin 'Kürt sorunu' bir yönüyle bakıldığı zaman çok kolay çözülebilir gibi görünüyor. Bir yönüyle bakıldığında ise önyargıları aşmanın zorluğu kendini belli ediyor.

Başbakan'ın konuşmasından yeni bir şeyler duyduğumu söyleyemem. Çok çekingen ve sorunların uzağından dolaşan bir konuşmaydı bile denebilir...
Türkiye'nin geleceğini belirleyecek olan sorun 'Kürt sorunu'. Başbakan'ın belli ki bu konuda bazı tereddütleri ve çekingenlikleri bulunuyor...
Bu yüzden işimiz zor...

Kaynak: Radikal