50 yıl önce imzalanan Roma anlaşmalarıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun ve Avrupa Atom Topluluğu?nun kurulması, kıtamızın tarihinin tam dönüşümünde en önemli andır. Bu tarih Avrupa?nın büyük kısmının yaşadığı en uzun barış döneminin başlamasını işaret ediyordu. 25 Mart 1957?den bu yana Avrupa?nın birliği inanılmaz adımlar attı. "Altılar Avrupası'ndan" şu andaki "Yirmiyediler Avrupası" meydana geldi. (Birlik dahilinde) Yaşayan insanların sayısı hemen hemen yarım milyarı bulurken, bunların da üçte ikisi ortak para birimi olan Avro?yla ödemelerini yapıyorlar. Benim için ve yol arkadaşlarımdan bir çoğu için Avrupa Birliği?nin kurulması en çok özlenen bir olaydı. Ben o zamanlar Birlik Gençliği?nde ve Hıristiyan Demokrat Parti?nin (CDU) Rheinland- Pfalz şehri teşkilatında görevliydim. Bizden bir çoğu birleşik bir Avrupa idealinden heyecan duyuyordu. Biz, komşularımızla uzlaşma ve işbirliği içinde çalışma siyasetini Konrad Adenauer?ın kendi politik programı yapmasını destekledik. Kendisinin bizzat yaşadığı İkinci Dünya Savaşı tecrübesinden hareketle; Winston Churchill, Alcide De Gasperi ve Robert Schuman gibi Konrad Adenauer da eski düşmanlıkları geride bırakmak istiyordu. "Korkaklıkların ve kinlerin dünyasına" karşı Onlar Avrupa halkları arasında sürekli daha yakın işbirliği yolunda, Avrupa kıtası üzerinde uzun vadeli bir barışı yaratmak istiyorlardı. Bunun için eski önyargıların aşılması gerekliydi. Alcide De Gasperi bir keresinde bu düşünceyi etkili şekilde şöyle ifade etmişti: ?Avrupa?nın birliği için muhtemelen yapacağımızdan çok daha fazla, yok etmemiz gereken unsurlar var. Yani önyargılardan, korkaklıklardan ve kinlerden oluşan bir dünyayı.? Bizim için Pfalz?da somut olan bir şey vardı. O da yanıbaşımızdaki komşumuz Fransa?ya karşı yüzyıllarca eski olan düşmanlığı ardımızda bırakmak ve kişisel bir araya gelmelerle birbirimize yaklaşmak. Ben hala 20 yaşındaki bir genç olarak Almanların ve Fransızların Alman-Fransız sınır bölgesindeki ortak bayram kutlamalarına nasıl katıldığımı hatırlarım. Biz coşkulu şekilde kutlamalarımızı yapar, Avrupa şarkılarını söyler ve birbirimize bağlanırdık. Biz sembolik olarak Pfalz ve Alsas ( Fransa?nın Almanya sınırındaki bölgesi) arasındaki sınırı kaldırmıştık. Ayrıca değişik Avrupa kongrelerine katıldım. 1950 Eylül?ünde Konstanz?da Bodensee gölü kenarında yapılan Avrupa Demokratlar şubesinin yıllık kongresine gittim. Orada Avrupa için çabalarıyla beni etkileyen Leo Tindemans?ı tanıdım. O daha sonra Belçika?da Dışişleri Bakanı ve Başbakan oldu. Ayrıca Avrupa Halk Partisi?nin ilk başkanı da oldu. Winston Churchill için de memnuniyet verici Aynı ay içinde ben Pfalz CDU teşkilatından bir delegasyonla ilk defa olarak Paris?e seyahat etim. Orada bizim, Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından Quai d?Orsay?ın büyük salonunda kabul edilmemiz harika bir tecrübeydi. Aynı binada Robert Schuman altı ay önce Alman ve Fransız çelik ürünlerinin ortak kontrolüne ilişkin kendi adıyla anılan planını tanıtmıştı. Bu tanıtımdan kısa süre önce konuyla ilgili bilgilendirilen Konrad Adenauer da bu fikri hemen benimsemişti. Esas itibariyle Jean Monnet tarafından ön çalışması yapılmış bu planın arkasındaki düşünce, her iki ülkenin savaş açısından önemli mallarının kontrolünün sağlanması olup, bununla da barışın sağlamlaşması için önemli bir katkı sağlanacaktı. Schuman ile Adenauer arasındaki bu anlaşma Avrupa?nın daha sonraki gelişmesinde çok önemli bir anlama sahiptir. Winston Churchill için de bu durum memnuniyet verici olmalıydı. O kendisinin, İkinci Dünya Savaşı?nın sadece 16 ay sonrasında, Eylül 1946?daki meşhur Zürich konuşmasında cesaretle Avrupa birleşik devletlerinin oluşturulması için çağrıda bulunmuştu. Ve buna ilk adım olarak da Fransa ve Almanya arasında bir ortaklık oluşturulmalıydı. Şimdi Mayıs 1950?de onun vizyonu gerçeklik kazanmştı. Fransa ile Almanya arasındaki ikili birliğin Benelüks devletleri ve İtalya?yı içine alacak şekilde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu?na / AKÇT ( Europäische Gemeinschaft für Kohle und Stahl/ EGKS ) katılması süreci daha iki yıl bile geçmeden gerçekleşmişti bile. Sözkonusu AKÇT ( EGKS) aynı şekilde Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun/ AET ( Europäische Wirtschaftsgemeinschaft/ EWG ) temelini oluşturdu. Bu topluluğa da bundan tam olarak 50 yıl önce altı ülke katılmıştı. Hallstein mükemmel bir öğretmendir Bu birliklerin meydana gelmesinde (o zamanki) Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Profesör Walter Hallstein?ın rolü çok önemlidir. Ben Frankfurt Üniversitesi?ndeki öğrenimime yeni başladığım zamanlarda onun devletler hukukuna dair derslerine katılmıştım. O mükemmel bir hocaydı. Alman delegasyon başkanı olarak AKÇT (EGKS) anlaşmalarının yapılmasında onun önemli bir payı vardı. Üç yıl sonra 1955 yılında o, Federal Almanya Cumhuriyeti?ni Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun yolunu açacak Messina Konferansı?nda temsil etti. Anlaşma metninin ön çalışmasına belirleyici şekilde katkıda blundu. 25 Mart 1957 Walter Hallstein için bu yüzden büyük bir gün oldu. Ben onun önemli katkısı için onunla beraber sevindim. Bu arka planla ben onun 1958?de Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun ilk komisyon başkanı olmasını isabetli bir karar olarak buldum. Walter Hallstein?a göre birlikte işbirliği ve entegrasyon konsepti Avrupa için ?muhtemelen hayatta kalmanın son şansı olması yanında, özgür şekilde varlığımızın emniyeti imkanı, ekonomik genişlememiz ve sosyal ilerlememiz adına da son şanstı.? Hallstein bu sözleri 21 Mart 1957?de Alman Parlamentosu ( Bundestag) önünde söylemişti. Bugün biz, Avrupa?nın bu şansı kullandığını söyleyebiliriz. Roma anlaşmasının imzalanmasıyla emsalsiz bir başarı hikayesi başlamış oldu. Öyle ki, (bu anlaşma) birleşme sürecine katılan bütün ülkelerde barış, özgürlük, refah ve sosyal güvenliği garanti altına aldı. Biz Almanlar için Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun ( EWG/ AET ) kurulması aynı zamanda hem büyük bir tarihi şans hem de Avrupa devletler ailesine eşit haklara sahip üye olarak kabul edilip kıtamızın birliğini beraberce şekillendirme imkanına sahip olmaktı. Roma anlaşması, Atlantik Birliği?yle birlikte, geçen 50 yıl boyunca barışın güvenliği ve kıtamızın parçalanmasının önüne geçilmesi adına etkili bir katkı sağlamıştır. Avrupa?nın birleşmesi politikası olmaksızın vatanımızın barış içinde tekrar birleşmesi (Doğu-Batı Almanya birleşmesi) de mümün olmazdı. Bildiğimizden şaşmamalıyız Avrupa Evi?nin inşası tabii ki pürüzsüz yürümedi. Krizler ve gerilemeler de bizden uzak kalmadı. Bütün bunlar ekonomik ve politik birleşmenin ne kadar kompleks ve karmaşık olduğunu ve olacağını gösterdi. Benim, daha seksenlerin başında Başbakanlık makamına geçmemden kısa süre sonrasında Avrupa Topluluğu öyle bir dönemde bulunuyordu ki, birleşme çok yavaş ilerliyor ve kötümserlik yaygınlaşma tehlikesini barındırıyordu. Tabiiki biz bildiğimizden şaşmak yerine cesaret ve kararlılıkla Avrupa?nın birleşmesi uğruna çalışmaya devam ettik. Önümüzde önemli aşamalar olarak 1986 güney genişlemesi, Avrupa Birliği?nin oluşturulmasına yönelik 1992 Maastricht sözleşmesi, 1993?te ortak pazarın gerçekleştirilmesi, 1995?te genişlemenin Finlandiya, İsveç ve Avusturya?yı kapsaması ve istikrar ve gelişme ittifaklarını içeren 1997 Amsterdam sözleşmesi bulunuyordu. AB?nin tarihinde 1 Ocak 2002?de Euro?nun nakit para olarak Birlik?in 12 devletinde dolaşıma geçmesi bir kilometre taşıdır. Bunun en büyük kazancı ? ekonomik kazançlar yanında- Avrupa?nın birleşmesini geri dönüşümü olmaz bir aşamaya getirmiş olmasında yatmaktadır. Aynı şekilde 2004 yılında Avrupa Evi?nin Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ülkelerini içine alarak genişlemesi de çok önemlidir. Şimdi Birlik 27 üyeli yapısıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun kuruluşu zamanından dört kat daha büyüktür. Bir rüya gerçekleşti Beni özellikle sevindiren husus ise daha 20 yıl önce diktatoryal Sovyetler Birliği?nin iktidar alanında bulunan 10 ülkenin de şimdi Avrupa Evi?ne ait olmalarıdır. Bununla bir rüya gerçeklik kazanmış oldu. Yani, Avrupa?nın tekrar birleşmesi mümkün olmuş oldu. Konrad Adenauer, Alcide De Gasperi, Robert Schuman, Winston Churchill, Paul Henri Spaak ve Jean Monnet gibi adamların vizyonları bunu gerçekleştirdi. Avrupa Birliği bugün çok kutuplu Dünya?nın büyük güç merkezlerinden birisidir. Birlik ABD?nin yanında dünya çapında en güçlü ekonomik güç durumundadır. Euro, Dolar?ın yanında ve Japon Yeni?nin önünde dünyanın en önemli paralarından birisi olarak sayılıyor. Afrika?da, Güney Amerika?da veya Uzak Asya?da olduğu gibi yerküredeki bir çok bölge için Birlik bir model durumuna gelmiştir. Tabii ki yapılacak daha çok şey var. Ve bugün bizim ödevimiz siyasi Birlik?i derinleştirmektir. Buna Birlik?in hareket etme kabiliyetinin daha etkili ve daha demokratik şekillenmesi dahildir. Bizim, dış politika ve güvenlik politikası alanlarında olduğu gibi uluslararası suçlarla mücadele konusunda da daha birlikte hareket edebilmeye ihtiyacımız var. Geçen yarım yüzyıla bakmak, söylediğim her şeyi tekrar onaylar. Öyle ki, Avrupa?nin birleşmesi politikasına alternatif olabilecek sorumluluk taşıyan hiç bir alternatif bulunmamaktadır. Şayet biz barış, özgürlük, güvenlik ve refahı kıtanın bütün vatandaşları için sürekli kılmak istiyorsak, o zaman bize düşen görev sorumluluk ve iyimserlikle Avrupa Evi?nin inşası için işe koyulmaktır. Çünkü Avrupa ? bu özellikle de genç nesiller için geçerlidir- bizim geleceğimizdir! * Helmut Kohl 1982-1998 yılları arasında Federal Almanya Başbakanlığı görevinde bulundu. 23 Mart 2007 / Die Welt Bu makale Kadir Kon tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.