Oxford Üniversitesi'nin anlı şanlı profesörlerinden birinin, Richard Dawkins'in bir söyleşisini okudum. Söyleşiyi 'Hürriyet' gazetesinden Ezgi Başaran yapmış. Prof. Dawkins'in bu yakınlarda yayımlanan 'Tanrı Yanılgısı' adlı kitabı üzerine yapılan söyleşinin başlığı: 'Ateistler, Saklandığınız Yerlerden Çıkın!' Bununla, ateistleri birleştirmeye yönelik olarak başlattığı bir kampanyayı kastediyor.
Kampanyanın adı, OUT imiş! 'Dünyanın her yerindeki, ama özellikle ABD'deki ateistlere 'Come OUT! Yani, saklandığınız yerlerden çıkın!' demek istiyormuş bu kampanyayla: Şöyle diyor, anlı şanlı Oxford hocası: 'Come OUT deyimi, yıllarca gizli eşcinsellerin cinsel tercihini açıkça söylemeye başlamasıyla ilgili kullanılmıştı. Ben de bu kampanya aracılığı ile ateistleri cesaretlendirmek istiyorum.'
Prof. Dawkins'in kitabını henüz okumadım. Dolayısıyla, burada, onun 'Hürriyet Eki'nde yayımlanan bu söyleşisini konu edineceğim.
Ezgi Başaran soruyor: 'Neye göre bir Tanrı yoktur, diyorsunuz? Olmadığını nereden biliyorsunuz?' Ateistimiz Prof. Dawkins'in cevabı şöyle: Var olduğunu kanıtlayamadığınız bir şey yoktur, değil mi? Tanrı'nın varlığıyla ilgili hiçbir kanıtımız yok...' Ama ateist hoca, bir başka soruyu cevaplarken de kitabında 'Tanrı'nın yokluğuyla ilgili çok ilginç argümanlar sun[duğunu]' söylüyor...
Bay Dawkins'e sormak gerekiyor: Mademki, Tanrı'nın yokluğu, O'nun varlığını kanıtlayamamaktan çıkarsanabiliyor, öyleyse niçin yokluğuna ilişkin 'çok ilginç' argümanlar sunma gereğini duydunuz? Öyle ya, 'varsa vardır, yoksa yoktur' diye basit bir mantıktan yola çıkarak, Tanrı'nın varlığını inkâr etmek mümkünken, niçin yokluğuna ilişkin yeni kanıtlar aramak zahmetine katlandınız?
Bay Dawkins, 'Tanrı'nın yokluğu ile ilgili çok ilginç argümanlar'ın neler olduğunu söylemiyor. (Elbette söylemeyecek, yoksa insanlar kitabını neden satın alsın ki?). İyi de, Tanrı'nın varlığına ilişkin argümanlar konusunda ne düşünüyor anlı şanlı ateistimiz? Mesela, Descartes'ın, Spinoza'nın, Leibniz'in ve daha başkalarının Tanrı'nın varlığına ilişkin argümanlarını tartışıyor mu kitabında? Hatırlayacaksınız: Nietzsche bile, 'Tanrı yoktur!' dememişti!
XX. yüzyıl ateizmine felsefi dayanakları sağlama işinde Jean-Paul Sartre'ın da, meseleyi ancak varsayımlarla götürmeye çalıştığını biliyoruz. Sartre Varoluşçuluğu'nun insana ilişkin temelkoyucu ilkesi olan 'varlık, öz'den önce gelir', bir varsayımdan başka bir şey değildir. Sartre, insanın öz'ü onun varlığından önce geliyor olsaydı, o zaman insanla, ne olacağı önceden tasarlanan herhangi bir eşya arasında fark kalmayacağını öne sürer. Dahası, Sartre'ın Tanrı'nın varlığını inkâr etmesi, Tanrı konsepti ile Fatalizmi (insan yazgısının önceden belirlenmiş olduğuna) zorunlu bir ilişki içinde görmesi bağlamında bir başka varsayıma dayanır. Kısaca Sartre, ateizmini temellendirmek için Hıristiyanlıkta Jansenizmi; İslamda ise Cebriliği model olarak seçer. Oysa Hıristiyanlığı tam bir kaderciliği savunan Pascal ve Bossuet'nin Jansenizmine indirgemek söz konusu olmadığı gibi, İslamı da, cüzi iradeyi inkâr eden Cebriliğe indirgemek söz konusu olamaz.
Tanrı'nın varlığı felsefi bir meseledir. En basit biçimde söylersek, felsefecilerin 'argument from Design' dedikleri, eğer kâinatta bir tasarım varsa, o zaman bunun da bir tasarımcısının olduğu görüşü, İslam mantıkçılarının 'İstidlal bi' Şahid alel Gayb' (Görünürden Görünmez olan'a çıkarım) argümanıyla örtüşür. Basit, ama çok sağlam ve tutarlı bir argüman!
Prof. Dawkins, anlaşılan, bu sıralarda bu türden kitapların satış açısından prim yaptığını görmüş olmalı. Yoksa aklı başında bir insan safsatayla neden uğraşsın?