Türk Silahlı Kevvetleri'nin 21 Şubat günü Kuzey Irak'a askeri bir harekat düzenlemesi ve bunu 8 gün geçmeden sona erdirmesi askerle muhalefet partilerini karşı karşıya getirdi. CHP ve MHP'ye göre askerin çekilmesinde rol oynayan en önemli faktör ABD oldu. Vakıa şu ki,bu yönde kuvvetli sayılabilecek şüpheler yok değil. ABD Savunma Bakanı ve Başkan Bush'un  açıklamaları kamu oyunda birtakım istifhamların uyanmasına yol açtı. Konunun ayrıntıları kamuoyunda yeterince tartışılıyor. Muhalefetin altını çizdiği üç temel husus şudur:

      1) Türk askeri uzun bir sure Kuzey Irak'ta kalacakken, ABD'nin baskıları karşısında çekildi.

      2) Bu operasyonda asker ile siyasiler, yani hükümet arasında koordinasyon yok. Hükümet yetkilileri ne olup bittiğinden habersiz.

      3) Harekat amacına ulaşmadı, Baykal'ın deyimiyle iş bitmedi, 'ameliyat sırasında içeride alet unutuldu.'

        MHP ise, çok daha ağır eleştirilerde bulunarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK'yı "gerilla konumu"na çıkartmış bulunuyor. Bu eleştiriler üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin 03 Mart 2008 günü düzenlediği basın toplantısında, Genelkurmay Başkanı tarafından, Irak'ın kuzeyinde icra edilen sınır ötesi harekat hakkında basın temsilcilerine detaylı bilgiler verildi ve kamuoyunda tartışma konusu edilen bazı noktalara açıklık getirildi. Ancak ne CHP ne MHP söz konusu açıklamalardan yeterince tatmin oldu. 4 Mart Parti Grup toplantılarında her iki parti lideri eleştirilerine devam ettiler. Sonunda Genelkurmay Başkanlığı, 5 Mart 2008'de gece 21'de yeni bir açıklama yaptı. Açıklamada şu hususların altı çiziliyordu:

      "Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanlar basın ve kamuoyu önündeki açıklamalarını, en anlaşılır ve yalın bir dille yapmışlardır.Tüm bu iyi niyet ve şeffaflığa rağmen, 04 Mart 2008 günü basın dışından Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan söylemler, ülke adına terörle müc adele eden ve şehitler veren bir kuruma haksız ve seviyesiz saldırılar olarak değerlendirilmektedir. Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir."

      Konunun aktüel boyutu bir yana. Genelkurmay'ın yaptığı bu açıklamanın bambaşka bir anlamı var, bu da Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana ilk defa askerin CHP'ye apaçık bir biçimde tavır almış olmasıdır. 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonar CHP kapatılmıştı, ancak kapatma 'kolektif ceza' çerçevesinde diğerleriyle birlikte bütün siyasi partileri kapsıyordu. Rejime el koyan darbeci askerlerin sorunu CHP ile değil –ki elbette CHP belli bir mesafeden beş bin insanın hayatını kaybettiği sağ/sol çatışmasında taraftı ve çatışmaları tahrik ediyordu- siyasi partilerleydi, kısaca çok partili demokratik rejimle idi.

      Şimdiki durum farklı. Farkı şu ki: Askerler, merkez sağa oturmakta olan AK Parti hükümetiyle 'belli bir uyum' içinde çalışır görünüyorlar. 28 Şubat sürecine takaddüm eden günlerdeki RP ile askerler arasındaki gerilim hatırlandığında bu önemli bir nokta olarak öne çıkmaktadır. "Devlet kuran parti" CHP ve "devletçi ideolojiye sahip olmak"la suçlanan MHP sanki dışlanmış gibi.

      Manzara açık: CHP ve MHP asker tarafından açıkça 'muhtıra' yemiş iki parti konumuna düşümüş bulunuyorlar. O MHP ki, siyasi ideolojisi askerle hiçbir şekilde ters düşmeye elverişli değil. Ama kaderin garip tecellisine bakın: 12 Eylül'de MHP'nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş "Bizim fikirlerimiz iktidarda, biz hapishanelerdeyiz" demişti. Şimdi de aynı parti askerler tarafından 'muhtıra' yemektedir, hem de CHP ile aynı safa düşerek.