Malum olduğu üzere Arnavutluk 1990 yılından sonra kapılarını dünyaya açtı. Komünizmin yıkılmasıyla birlikte 1967 senesinde ortadan kaldırılan dini müesseseler de yeniden kurulmaya başladı. Kurulan yeni Meşihatın (müftülük) karşısında çok profesyonel iki tane Hristiyan kurumu kuruldu: Ortodoks Kiliseler Birliği ve Katolik Kiliseler Birliği. Bunlar yetmiyormuş gibi Müslümanları parçalamak için "Arnavutluk Bahailik Merkezi", "Arnavutluk Kadıyanilik Merkezi" gibi kurumlar da kuruldu.

1990 senesinde rahmetli Sabri Koçi Beyin başında olduğu İslami Birliği, ülkedeki Müslümanları teşkilatlamaya ne kadar çalıştıysa da bugüne kadar çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Öteki tarafta Ortodoks ve Katolikler çok profesyonel bir şekilde ve çok kısa bir zamanda teşkilatlarını kurup kendi din mensuplarına şuurlandırarak ülkedeki tüm ekonomik ve sosyal olaylara el attılar ve bunda da çok başarılı oldular. Müslümanlar ise maalesef teşkilatlanma tecrübelerinin olmaması, dini neşriyatın bulunmaması, eski tarz Osmanlı medreselerinde yetişmiş ulemanın büyük bir kısmının ahirete intikal etmiş olması, ülkede İslam'ı tam anlamıyla anlatabilecek; gençliği şuurlandırabilecek alimlerin olmamasından dolayı çok geride kaldı. 90'lardan bu yana ülkede Müslüman Dinî Otorite boşluğu hissedildiği gibi bu boşluk gün geçtikçe daha da çok hissedilmektedir.

Arnavutluk'un 1966 istatistiklerine göre nüfusun %75'i Müslüman %25'i de Hıristiyanlardan oluştuğu 1991 senesine kadar devletçe kabul ediliyor idi. Batının Arnavutluk'ta güttüğü politikanın temelinde % 75 olan bu Müslüman payını nasıl indiririz olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Arnavutluk Meşihatı kurulduğundan beri kapılarını tüm dünyaya açtı ve İslam ülkelerinde bulunan değişik dini gruplardan yardım talep ederek maddi açıdan destek gördü. Bunun yanında Selefilik, Şiilik gibi dini grupların ülke için ileriki zamanlarda ne getireceğini düşünmeden hareket etmiştir. Seneler geçtikçe Müslümanlar sanki İslam dini 1991 senesinde nazil olmuş gibi birbirleriyle tartışmaya başladılar.

Bir taraftan yaşlı amcalarımız Osmanlı'nın son dönem ulemasından dini öğrenmiş grup olarak karşımıza çıktı. Orta tabaka komünizmin yetiştirdiği grup olduğu için din ile ilgilenmiyor, ülkeyi yönetiyor, Müslüman ismini alıyor ama kafasını Hıristiyan anlayışı taşıyan gruplara kiralıyor. Gençlerin birçoğu ise ülkemize yeni girmiş olan Selefî din anlayışını tartışıp din namına eskiden kalan herşeyi haram kılarak yeni bir Müslüman topluluğu meydana getiriyorlar. Bunu fırsat bilen Şia, ülkemizde bulunan tarikat mensuplarının Hz. Ali sevgisinden giderek kendine göre Halveti, Kadirî, Bektaşi, Ticani, Sâdi, Rufâi mensuplarını kazanma gayreti içerisindedirler. Öte yandan Kadıyaniler, mevcut Meşihatın izniyle Meşihata yardım etmenin yanında ülkede dini neşriyata başladılar, hatta Kur'an tercümesine kadar ilerlediler. Komünizm sonrası kurulan diyanetin tayin etmiş olduğu imam ve müftülerin tamamı bilgisiz, yetersiz kulaktan duyma bilgilerle dinî görev yapan kimselerdir. Ayrıca 1991'den bu yana geçmiş olan 20 senelik zaman zarfında Arnavutluk Müslümanlarının elinde İslam dinini tanıtan temel kitaplar hala bulunmamaktadır. Tefsir, Fıkıh, Hadis külliyatları hala Arnavutçaya kazandırılmamıştır. Arnavutluk Diyanetinde ne yazık ki bir İslami kitaplar tercüme merkezi bulunmamakta ve İslami kitapların basım ve dağıtım işlemleri yapılmamaktadır. Bunun yanında Müslüman gençliğin eline en çok geçen kitaplar Hıristiyanlığı anlatan kitaplardır. İslam dinini anlatan kitapların Arnavutçaya tercüme işini üstlenen bazı şahıslar ve yerel yayınevleri çok az bir boşluğu kapatabilmektedir. Bununla birlikte ülkede ulema kalmadığı için, fetva alacağımız bir alim bulunmadığından dolayı İslamî kitap adı altında ne idüğü belirsiz birçok kitap piyasaya sürüldü. Bütün bunlar olurken, dünya hızlı ilerlerken, misyoner çalışmalar sokak sokak kurumlaşırken 2003 senesinde, Arnavutluk Bilim Akademisinin desteğiyle ve o zamanın Cumhurbaşkanının da desteğiyle ülkemizde demografik atlas diye bir kitap basıldı. Hazırlayanlara da devlet ödülü verildi çünkü bu atlasta Müslüman nüfusunun %75'ten (Bektaşi topluluğu hariç) %37'ye indiği yazılmaktaydı. Bu sahte verileri esas alanlar Arnavutların zorla İslamlaştırıldığı ve artık yavaş yavaş öze döndüğü gibi şeyler konuşuyorlar.

Müslüman gençlik tamamen başıboş olduğundan ve ciddi bir din eğitimi almadıklarından dolayı; ülkede İslam ruhunu anlatabilecek kimselerin olmamasından ve mevcut diyanetin Müslümanların şuurlandırılmasıyla ilgili bir derdi olmamasından dolayı Müslüman çocuklarının bir kısmı ne yazık ki açılmış olan kiliselerin ayinlerine katılmaktadır. Tüm bu olanlara rağmen umursamaz tavırlarla yaşamaya devam eden Müslüman topluluğun bu durumunu fırsat bilen batı ve özellikle Ortodoks Kilisesi devletimize bir talepte bulundu: ülkede dini ve etnik gruplara göre nüfusun sayımı yapılması için bir kanun çıkartılmasını istediler. Arnavutluk'ta bu kanun taslağı tartışmaya açıldığında başında Keşnik Spahiu'nun bulunduğu Kırmızı-Siyah Birlik Hareketi isimli bir grup ülkenin farklı şehirlerini dolaşarak halkın bu kanuna hayır demesi için imza toplamaya çalıştılar. Toplanan imza sayısının 10.000'den fazla olduğunu açıklamış olsalar da bu kanun çıktı. İslam Forumu bu harekete ne kadar katılmış görünse de hiçbir şekilde doğrudan Müslümanlara hitaben bir imza çağrısında bulunmadı.

Bu talebe evet diyen Berişa iktidarı kanunu çıkarttı. Parlamentoda da onaylanan kanuna göre 15 Eylül'den sonra ülkede sayım işi dinî ve etnik gruplara göre gerçekleşecektir. Bu durum karşısında Müslümanların acilen diyanet tarafından ve diğer Müslüman sivil kuruluşlar tarafından bilgilendirilmesi gerekmektedir. Halkımızın İslam dininin emirlerini tümüyle yerine getirmeseler de Müslüman olduklarını ifade edip Müslüman olarak yazılmaları çok önemlidir.

Mevcut duruma, Müslüman nüfusunu %50'nin altına indirmeye çalışan batı ve kiliseler birliği çok memnun olmakla birlikte yeni kurulmuş olan nüfus sayım komisyonlarına kendi adamlarını yerleştirmektedirler. Türkiye'den istirhamımız şudur ki: Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bir ya da birden çok hutbe hazırlanarak bu konunun ne kadar hayati bir önem taşıdığı anlatılsın. Arnavutçaya çevrilen bu hutbeler Arnavutluk'taki tüm camilerde anlatılsın ve her ilde büyük salonlarda toplantılar organize edilerek bu hutbeler genişletilerek buralarda da anlatılsın. Arnavutluk'taki Müslüman nüfusunun ayakta kalmasının ne kadar önemli olduğu; hatta Balkanlarda Müslümanlığın teminatının Arnavut nüfus olduğu bu hutbelerin içerisinde anlatılmalı. Ayrıca geç olsa da yeni kurulan nüfus sayım komisyonlarına şuurlu Müslüman gençlerin yerleşmesinin sağlanması gerek. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı resmi bir ziyaretle Arnavutluk diyanetini bu konuda uyarmalı. Arnavutluk Diyanetinin tüm personeline Türk Diyanet yetkililerince bir seminer verilmesini de talep etmekteyiz.

Ayrıca Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları Arnavutluk'taki Müslüman sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirmeli, bu konuda ciddi çaba gösterilmeli. Bununla birlikte Arnavutluk dışındaki Arnavut diasporasının (mesela Kosova, Makedonya, Karadağ) bu meseleyi gündem yapması ve halkı bilinçlendirecek çalışmaları bir an önce yapması gerekmektedir.