I-  Julia Kristeva'nın "Korkunun Güçleri" isimli eseri, binlerce yıllık bir hafızada, mitlerde, dinlerde ve nihayet edebiyatta dışlanan, bastırılan, ama bir yolunu bulup geri dönen dehşetin ve iğrenç bulunanın izini sürüyor. Kristeva'nın kitabında kötülük metaforu üzerinden oluşturulmuş edebiyatı kurcalarken ele aldığı yazarlardan biri, Fransız romancı Celine.      

İki düya savaşı görmüş Louis-Ferdinand Celine'in Yahudilik üzerine yazdığı kötücül hatta sapkın diye niteleyebileceğim metinleri, en iyimser düşünceyle bu savaşların yol açtığı derin bulantı ve kötümserliği dışavuruyor        

Peki, Filistin edebiyatının geleceğinde benzeri metinler bir yer bulabilir mi?     Bombardımanlarda daha çok çocuklar öldü ve ebeveynler bir taraftan ölüm tehditi altında, çocuklarının, bebeklerinin ölmesine seyirci kaldılar. İsrail nüfusunun çok küçük oranı, sadece yüzde 5'i bu katliam karşısında tepki gösterdi.  Bunları Gazze'li çocuklar gördüler.      

Bir Filistin direniş edebiyatı var. Direniş üzerinden oluşturulan bu edebiyatın sayfalarının gelecekteki içeriği nasıl oluşacak?  Çocuk bilinçleri yaşananları geleceğe nasıl aktaracak? Bir Celine üslubu bekleyemiyoruz yine de. Filistinli şair, yazar, on yıllardır yaşadığı mazlumiyetin ve verdiği direnişin üzerinden oluşturuyor üslubunu.      

Celine'in antisemitizmi ise, varoluşsal bulantısınına kaynak olarak yersiz yurtsuz Yahudi'yi kestiriyor gözüne ve bulantı sürdükçe, metinlerinin kiri daha da ağırlaşıyor. Celine'in öteki'ne duyduğu nefret, bulantı uyandıran metinlerinin başlıca kaynağı.      

II-  "Bir kavme olan düşmanlığınız sizi o kavim konusunda haksızlık etmeye yöneltmesin!" Bu ayeti hatırlamaya şimdi her zamantkinden daha çok ihtiyacımız var. Gazze katliamından sonra müslümanlar arasında Yahudilik ile İsrail arasında bir ayrım yapma ihtiyacının ortaya çıktığı söylenebilir. İsrail'e yönelik bu tepkiyi insaflı müslümanlar, insaf sahibi bütün insanlarla olduğu gibi Yahudiler'le de paylaşıyorlar.      

İzidor Muraben, yıllardır İngiltere'de yaşayan, kendisini "Eski bir İstanbul Yahudisi" olarak tanımlayan ve doğduğu yerle gurur duyduğunu ifade eden bir aydınlık yürek.   Muraben, insanı çevreleyen tarih, toplum ve tabiat engellerini aşmış, ırki ön yargılara tepeden bakabilen bir Yahudi. Kendiliğin zindanını da aşabilir böyle bir insan.     

İsrail'in Gazze'de yaptıkları konusunda herhangi bir Yahudi'yi itham etmenin insafa sığmayacağını gösteren bir vicdana ve aklı selime sahip, Muraben. Onun bir e-mesajındaki şu satırlarını, düzeltmeden aktarıyorum:      

"Psikolojik statistiklerin gosterdigi, nasilki cocuklarini (abuse) eden babalar genellikle kendileri cocukken abuse edilmis, bizde, ikibin sene hristıyanlar tarafindan abuse edildik, vede elli seneden beri, bize yegane misafirperverlik gostermis olanlari (endulus, osmanli) filistin'de abuse ediyoruz.     

Yahudiligimle problemim yok, ismimi ahmet veya john yapmadim, tersine, ikibin senelik azinlik yasaminin verdigi ve tarihte cesitli ilim ve sanatlarda ve ticarette gosterdigimiz alternatif dusunce, kontraryen, serbest kafa, yani azinlik avantajlari ile gurur bile duyuyorum / ama israil bence hitler'in zaferi, azinlik kafali, alternatif dusunceli yahudi kafalarini ortadoguda bir konsantrasyon kampina sok, bak elli sene sonra nasil tipik bir cogunluk oluveriyorlar, hemen futbol teraslari ve linc gruplarinin cogunluk karakteristiklerini kapiyorlar.       

İsi Bey bir diğer mesajında şunları yazdı bana:     

"Dogup buyudugum istanbul'daki entelijensya ve elit entelktuel gecinenlerin uniforma fasizmiyle elele tutusup hur beyinli yeni islam gencligini asagi gormesine her zaman hem sasirdim hem kizdim, hele 'dear leader' gibi devamli ataturk portrelerinin altina saklanaraktan yapmiyorlar mi?"      

III- İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü katliama, bütün olarak İsrail'in Filistin halkını topraksızlaştırmaya dönük şiddetli tavrına karşı çıkmamda nice yersiz yurtsuz Yahudi roman kahramanının ve sanatçının,  mesela Erich Maria Remarque'ın İnsanları Seveceksin isimli romanının sınırlarda yaşamaya mahkum edilmiş Kern'inin, mesela Kurt Vonnegut, Noam Chomski, Bernard Malamud, Chagall, Muhammed Esed ve eserleriyle hayata bakışımı etkilemiş daha nice Yahudi kökenli yazarın, sanatçının haysiyetini koruma sorumluluğunun payı büyük. Yersiz yurtsuz Yahudi, Simmel'in sosyolojisinde "günah keçisi yabancı" metaforunda görünür. Yersiz-yurtsuzluk, bu dünyanın faniliğini idrak etme sorumluluğunu ciddiye alan Müslüman bireyin yabancısı olmayacağı bir konumdur. Ülkemizin dindar gençleri yıllarca Kafka metinlerini kendilerinden bir şeyler bularak okumuşlardır. Yahudi kişi, Celine'nin bütün kötülükleri gönderdiği üç kağıtçı tefeciden önce, şu alemdeki varoluşumuza özgü gerçeği adressizliğiyle gösterirken, sanatta, bilimde, felsefede yücelere yükselebilmiş Adem-Havva kızı-oğludur.     

Gazze'de dehşet saçan robot yüzü ise bir deformasyonun ulaştığı en uç noktayı temsil eder. O robotu oluşturan aynı zamanda Celine metinlerinde kendini açığa vurmaktan sakınmayan Batı'nın ırkçı kültürü değil midir?