Sivil Anayasa" taslağına ilişkin önerilere ve sorulara kaldığımız yerden devam edelim...

Ancak her şeyden önce bu günlerde meraklısı çoğalan "kurucu meclis" meselesine kısaca temas edelim.

Dikkat ederseniz 82 Anayasası'nın sonunun görünmesiyle morali bayağı bozulan çevreler "kurucu meclis" fikrine can yeleği gibi sarılmış durumdalar.

Şimdi de (her seferinde bir "şey" bulmak âdetten ya) varsa yoksa "kurucu meclis". O olmadan anayasa mı yapılırmış, her işin bir yöntemi varmış, bu Meclis anayasa yapamazmış vs.

Madem ki 82'nin tarih olması yakındır, o halde yenisinin "kurucu meclis" tarafından hazırlanması-kabulü isteniyor.

Nasıl olsa mazide bunun iki örneği de var. Yani iki ısmarlama "kurucu meclis" örneği de var.

"Kurucu meclis"lerin -tanımları gereği- anayasa kaleme almak ya da kabul etmek için kurulan meclisler olduğu tabii ki doğru. Ancak yeni ya da büyük ihtimalle bizim şahit olacağımız gibi bayağı yenilenmiş bir anayasanın mutlaka bu iş için, yani "anayasa yapmak" için seçilmiş bir "kurucu meclis"in eseri olması gerektiğini savunun tez yanlış. Özellikle "anayasa yapmak" için seçilmemiş bir Meclis de, tabii ki, anayasaya ilişkin kurucu iktidarını kullanabilir. Ortada bir anayasa mevcut olduğuna göre, onun kendisine tanıdığı bu yetkiyi tabii ki kullanabilir.

Anayasaların sadece "bu iş" için seçilmiş parlamentolar tarafından kaleme alınıp ya da kabul edilmesi de bir yöntem. Ancak bu yöntem, daha çok, "devrim", "iç savaş", "askeri darbe" ya da bağımsızlıklarını kaybetme gibi ülkelerin başına gelen çok özel durumlar sonrasında kullanılmıyor mu?

Bakın mesela Fransa'nın "kurucu meclis"lerine:

1789'un kurucu meclisi; 1848'de İkinci Cumhuriyet'in kurucu meclisi; 1871'de Üçüncü Cumhuriyet'in kurucu meclisi; 1945'de Dördüncü Cumhuriyet'in kurucu meclisi.

Barışın hüküm sürdüğü dönemlerde gerçek anlamda "kurucu meclis"lerin kurulduğuna şahit oluyor muyuz?

Tam tersine; yeni bir anayasa yapmak genellikle anayasal sistemin kesintiye uğramasının bir sonucu olduğu için, Türkiye'de olduğu gibi birinin üzerinden on-yirmi yıl geçer geçmez yeni bir anayasa için kolları sıvamak aslında sahici bir anayasaya ilişkin işlerin yolunda gitmediğinin bir işaretidir.

Ayrıca şu da var: Komisyonun hazırladığı anayasa taslağı, mevcut anayasanın birçok maddesini koruduğu için, yapılan-yapılacak iş aslında geniş çaplı bir anayasa revizyonudur. Bu geniş çaplı revizyondan dolayı da halkoyuna tabii ki sunulacaktır.

Şunu da unutmayalım: 22 Temmuz'da yüksek oranda seçmen katılımıyla oluşan Meclis'in "temsil problemi" gibi bir eksiği de yok. "Sivil Anayasa" işine önceki Meclis girişse idi o zaman "kurucusunu bekleyelim önce" gibi itirazlar tabii ki haklı ve yerinde olurdu. Ama bugün, seçimin üzerinden iki ay bile geçmeden sözü "Hadi tekrar seçime girip bir Kurucu Meclis seçelim" demeye getirmek gülünç kaçmıyor mu?

Yazının başlığına "Anayasa taslağına sorular" diye atarken aklımda başka şeyler vardı. Ama gördüğünüz gibi, değinip geçerim dediğim "kurucu meclis" epeyce yer kapladığından sorular önümüzdeki yazıya kaldı.

 

Kaynak: Yeni Şafak