Kasımdaki ABD başkanlık seçiminde halk, Irak savaşı konusunda keskin bir tercihle yüz yüze gelecek. Cumhuriyetçi McCain'in, halkı umursamadan ve yalanlara dayanılarak girilen bu savaşı sürdüreceği unutulmamalı...

Dört bin. Ne zaman ABD ordusunun Irak'taki can kaybı sayısı, geçen pazar olduğu gibi yuvarlak bir rakama ulaşsa, genellikle birkaç hafta kadar savaşa yoğun bir odaklanma oluyor -sahte gerekçelerinden, muğlak hedeflerinden, ölenlerin aileleri için korkunç sonuçlarından dem vuruluyor. Ancak bu kez öyle olmayacak gibi. Zira ülke daha akut krizlerle fazla meşgul; bazıları gerçek (sözgelimi can çekişen konut piyasası, bocalayan finans sistemi, sarsılan ekonomi), bazılarıysa yapay krizler (sözgelimi ırkın Amerikan toplumunda hâlâ bölücü bir mesele olabildiğinin şok edici biçimde açığa çıkması).
Yani ABD silahlı kuvvetlerinde görevli 4 bin erkek ve kadının Irak'ta öldürülmesi, Vaiz Jeremiah Wright'ın altı yıl önce verdiği vaazdan trilyonuncu kez yapılan alıntılardan her nasılsa daha az ilgi uyandırıyor. Fakat şu an için böyle. Dikkatler er geç savaşa tekrar çevrilecek ve kasımda seçmenler keskin bir tercihle yüz yüze gelecek.

Irak'ta can kaybı yine yükseliyor
Bu daha kısa sürede de gerçekleşebilir. Birkaç hafta önce Irak'ın manşetlere layık yeni bir şiddet döngüsüne girme ihtimalinden söz ediliyordu. Bugünse cehennem ateşinin yükseldiği açıkça ortada. Sadece geçen pazar birçok olayda 60'tan fazla insan öldü. Hatta direnişçiler, nadir tanık olunan bir saldırı gerçekleştirerek, Bağdat'ın yüksek güvenlikli Yeşil Bölgesi'ne roketler attı. Şiddet, ülkenin parçalanmanın eşiğine geldiği bir yıl öncesinin yüksek düzeylerine ulaşmamış
olsa da, gerek sivil gerekse askeri can kayıplarının yükselişte olduğu aşikâr.
2005'te bize "Sabredin, direniş son günlerini yaşıyor" diyen Başkan Yardımcısı Cheney'ye geçen hafta, Amerikalıların üçte ikisinin Irak'taki savaşın verilen kayıplara değmeyeceğini düşündüğünü gösteren anketleri sordular. Cevabı şu oldu: "Öyle mi?"
Cheney akıl almaz kibrinin yanı sıra, en azından dürüsttü. O ve Bush, Amerikan halkının onların tercihi olan bu savaş hakkında ne düşündüğünü hiçbir zaman umursamadı. Başlangıçta biraz kandırma gerekliydi -kitle imha silahlarıyla ilgili şişirilmiş iddialar, mantar bulutları ve gülen Iraklı çocukların bizi 'kurtarıcılar gibi karşılayacağına' dair bütün o saçmalıklar. Bir kez bu engel aşıldığında ve Saddam Hüseyin yönetimi yıkıldığında, kimse artık Bush yönetimini savaşı sona erdirmeye zorlayacak bir şey yapamaz haldeydi.
Bu cümleyi düzelteyim, zira üç noktada tam olarak doğru değil. Birincisi, savaş aslında bir kez sona erdi, zira Bush yaklaşık beş yıl önceki 'Görev Tamam' konuşmasında bittiğini söylemişti; Associated Press'e göre, 4 bin Amerikalı'nın yüzde 97'si, Bush bir uçak gemisinin güvertesinde dikilip büyük muharebe operasyonlarının sona erdiğini söyledikten sonra hayatını kaybetti.
İkincisi, biz bu çatışmaya savaş demeyi sürdürdük, fakat aslında bu bir işgaldi, her ne kadar Bush yönetimi bu kelimeyi kullanmayı hiç sevmese de. Üçüncüsü, Amerikan halkı Kongre'nin kontrolünü Cumhuriyetçiler'den alarak elinden geleni yaptı. Fakat Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratlar ödenekleri keserek işgali sona erdirmek yönünde siyasi irade sergilese de, Senato'da bunun için gerekli olan 60 oya sahip değillerdi.
İşte 4 bin noktasına böyle gelindi. Ve (Cumhuriyetçilerin başkan adayı) John McCain'in konuşmalarında, seçilirse nasıl bir yolculuk yapmamız gerektiğine dair tek kelime yok. McCain Irak konusunda ABD
kazanana dek işgalin sürdüreceğini haykırıyor. Bush ve Cheney gibi o da herhangi bir çekilmeyi çabucak yenilgi olarak niteliyor,
fakat olası bir zaferin neye benzeyeceğini tarif etmek için konusunda kılını bile kıpırdatmıyor. En azından Bush yönetiminin Irak'ı
karıştırmasından asıl faydayı İran'ın baskıcı ve muhteris yönetiminin sağladığının farkında -fakat İran'a dair konuşma tarzı da
en hafif tabiriyle tüyler ürpertici.


McCain'in İran siyaseti de korkutucu
71 yaşındaki McCain'in geçenlerde Kaide teröristlerinin İran rejimi tarafından desteklendiğine dair yalan yanlış sözleri (ki yanında duran Senatör Joseph Lieberman derhal fısıltıyla düzeltti), anlık bir hafıza kaybından ibaret olabilir. Ya da belki İran'ın bölgedeki artan gücüyle ilgili bir an önce bir şeyler yapılması niyetini yansıtıyordur. Her iki durum da korkutucu.
Amerikalıların on yılların en heyecan verici başkan adaylığı yarışına odaklanması anlaşılabilir. Evlerinin değerinin düşmesinden dolayı endişe duymaları da doğal. Fakat sonbahar geldiğinde Irak konusunda bir tercihte bulunmak zorunda kalacaklar:

Barack Obama ve Hillary Clinton'ın yapacaklarını söylediği gibi, askerleri eve döndürmek mi, yoksa McCain'in önerdiği gibi, onları orada tutmak ve can kayıplarının artışını seyretmek mi?

Kaynak: Radikal