Armand Hatchuel

Mâli kriz siddetini korurken, Amerikan yönetim modeli daha dikkatli gözlerle incelenmeye başlandı. Mâli kriz öncesinde çeşitli skandallar (Enron, Worldcom vb) patlak vermiş ve Amerikan otomotiv sanayi iflas etmişti. Bunun aksine, gelişmekte olan ülkelerdeki birçok şirket, öyle pek Atlantiğin öteki yakasında yürürlükte olan yönetim doktrinleri mucibince hareket etmemelerine rağmen uluslararası çapta büyümeyi idâme ettirmede başarılı oldular. Amerikan yönetim modelinin sonu ve alternatif modellerin doğuşu mu bu? Yahut yönetim modelinin ciddi çöküşüne ve yenilik ihtiyacına mı işaret ediyor sadece?

Yönetim tarihi, Amerikan modelinden ayrılamaz ve Amerika kökenli yönetim doktrinleri çekicidir. Ancak iş dünyasının gerçekleri genelde o doktrinlerin gerisinde kalır.

II.Dünya Savaşı sonrasında, Amerikalı şirketler planlama ve bürokrasi merkezli bir yönetim tekniği kullanıyorlardı. Ancak yalın yönetim ve katılımcı örgütü tanıtarak sanayi üretim yöntemlerinde devrim yapan Japon şirketlerin başarısı, bu yönetim modeline karşı bir meydan okumaydı.

ABD 1990'ların başlarında, Silikon vadisi modeliyle sahneye geri geldi; müteşebbis dinamizmini, yeniliği, risk sermayesini ve araştırmaya yönelik güçlü kamu yatırımını birleştiren bir modeldi bu. General Motors artık örnek değildi; örnek, Intel veya Google gibi şirketlerdi. Müşterek yenilikçilik üzerinden gelen bu başarı, finans ve hissedar dünyası üzerinden Amerika'nın bir vizyon yaymasına imkan verdi; esnek bir teknik ve ticari beceri karmasıydı bu ve kısa vadeli rekabetçi üstünlük sağlama amaçlıydı.

Bu yaklaşım, mevcut mâli krize katkıda bulundu. Batılı şirketlerle kıyas edildiklerinde rekabetçi üstünlükleri bulunmayan gelişmekte olan ülke şirketlerinin büyüme ve küreselleşmelerini de maskeledi (Mauro F.Guillen and Esteban Garcia-Canal, "The American model of the multinational firm and the "new" multinationals from emerging economies," Academy of Management Perspectives 3/2, Mayıs 2009). Latin Amerika'nın (mesela Embraer, Natura Cosméticos, Tenaris vb), Çin'in (Haier, Huawei, Lenovo), G.Kore'nin ( Hyundai, LG.Samsung) Hindistan'ın (Infosys, Tata, Wipro vb) yeni çokuluslu şirketleri, taklitle olduğu kadar yenilik de yapmak sûretiyle zayıflıklarının üstesinden gelmeleri gerektiğini bilen "alt kademe yönetime" rağmen gelişti. Bunun ardından, özellikle de gelişmekte olan ülkelerdeki yerel pazarlara intibak esasına dayalı olarak, hızla uluslararası genişleme fırsatları aramaya başladılar. Teknolojik bakımdan ileri ortaklarla ittifak yapmanın üzerinde durdular ve bu esnada özgün yönetim metodları aramaya koyuldular.

Amerikan tarzı yönetim modeli çöküyor mu? Böyle bir modelin hiç olmadığını, başka yerlerde olduğu gibi Amerika'da da pek çok tasarımın geliştirilip test edildiğini söylemek daha mâkuldür.

Bununla birlikte Amerikan tarzı yönetimin doktrinsel üstünlüğü, bu aldanmaya karşı koyamayan Amerikan şirketlerinden ziyâde "işletme okullarının" şöhretine yaramıştır. Geçmiş bilginin yönetimde faydalı olması, gelecekteki meydan okumaların yeni modeller bulmayı gerektireceğinin farkında olunduğu vakit söz konusu olabilir. O halde yönetim biliminin düzmece evrensel doktrinleri yaymaması elzemdir; bunun yerine, çeşitli modellere ışık tutan bir bilim dalı olmalı, arızalı olanların onarımına yardım etmelidir.

Kaynak: Le Monde

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı