Iraklılar ülkelerindeki Amerikan varlığının mezhep temelli şiddeti körüklediği konusunda hemfikirken, işgalin ABD'deki algılanma biçimi epey farklı. ABD, işgal ettiği toprakların halkına kulak verip asker çekmeye başlamalı

Amerikalılar ve Iraklılar, Irak'taki savaş hakkında iki farklı hikâye anlatıyor. Çoğu Iraklı, işgalin şiddeti ateşlediğini söylüyor. Hâkim olan Amerikan hikâyesiyse, Amerikan güçlerinin mezhepsel şiddeti frenlediğine ve Irak'taki işleri iyileştirdiğine yönelik. Algılamadaki bu fark, Müslüman dünyasındaki kamu diplomasisi çabalarının altını ciddi derecede oyuyor.

Kısa süre önce, Umman'da toplumsal kalkınma için çalışan bir grup Iraklı'yla çay içiyordum. Sohbet, onların Irak köylerındeki Sünni, Şii ve Kürt liderleri uzlaştırma çabalarından, Amerikalılar ve Iraklıların savaş anlatılarının nasıl uzlaştırılacağına dair soruya kaydı. "Amerikalılar durumu kötüleştirdiklerini biliyor mu? Burada savaştan önce Kaide'nin olmadığını, şimdi şehirlerimizin teröristlerle dolduğunu biliyorlar mı?" İhtilafın Irak'ta yaygın kabul gören versiyonu şöyle bir şey: "Bir kısmımız ABD'nin Saddam'ın devrilmesine yardım etmesini istemiş olsa da, çoğumuz Amerikalıların çok uzun süre kaldığını düşünüyor. Irak'taki ABD varlığı mezhep temelli şiddeti ateşliyor ve Kaide'yle diğer yabancı savaşçılar için mıknatıs görevi görüyor. Iraklılar işgal tarafından aşağılanmış hissediyor ve ABD'nin, kalıcı üs inşasını meşrulaştırmak ve Amerikan şirketlerinin Irak petrolüne erişimini güvenceye almak için kalmaya devam ettiğine inanıyorlar. ABD'nin çıkış takvimi ilan etmesini istiyoruz. Onlar şiddet gidince azalacak."

Iraklılar işgalin onur kırıcılığını, ABD'nin ülkelerini terk etmesini istemelerinin ana nedeni sayıyor. Pek çoğu, petrol ve kalıcı üslere yönelik Amerikan çıkarlarının, Irak siyasetini kontrol etmese de etkilediğine inanıyor. Irak'ın 'yumuşak biçimde parçalanması'nı isteyenlerin müttefikleri olmasının olanak dışılığına dikkat çekiyorlar; bölünme ABD, İran, Kaide ve şirketlerin petrol çıkarlarından daha fazla etkilenmeye izin verir. Çoğu Iraklı kendi petrolünü kontrol eden güçlü merkezi hükümeti yeğliyor. Anket sonuçları da bu söylemi teyid ediyor. Kısa süre önce yapılan bir ABC-BBC anketi, Iraklıların yüzde 70'inin ABD'nin ülkeyi terk etmesini istediğini ortaya koydu. Ankete göre çoğu, asker 'takviyesi'nin şiddeti azaltmaktan ziyade artırdığına inanıyor.
ABD'deki hâkim söylemse epey farklı: "Bir kısmımız savaşı açmamış olmamız gerektiğine inansa da, şu an çoğumuz ABD'nin, Irak'ı parçalama tehdidi içeren şiddeti durdurmak yönünde sorumluluğu bulunduğuna inanıyor. Amerikalı liderler, ABD'nin güvenlik durumu iyileşene dek Irak'ta kalması gerektiğini düşünüyor. Amerikan kamuoyu, Irak'ta canlı bir demokrasinin, terörle savaştaki Amerikan çıkarları açısından merkezi olduğunu genelde onaylıyor." Bu hikâye ışığında birçok Amerikalı iki seçenek görüyor: "Uzun süreli bir Amerikan varlığı veya mezhepsel savaşa yol açacak bir çekilme.
Fakat, üçüncü bir seçenek var. ABD'nin Irak'taki güçlerinin komutanı General Petraeus bir yıl önce, 'çözümün ekonomik ve siyasi olduğuna' dair uyarıda bulundu. Amerikan varlığı şiddeti yatıştırmak yerine gerçekten körüklüyorsa, bir adım daha atmanın zamanı gelmiş demektir: Asker çekmek, uluslararası barış gücünü desteklemek, güçlü bölgesel diplomasi başlatmak, altyapı ve yerinden olmuş neredeyse 5 milyon Iraklı'ya insani yardıma yatırım yapmak.

Amerikalıların, bu farklı iki hikâye arasında köprü kurmak için Iraklılarla daha doğrudan diyaloğa girme vakti geldi. 'Irak'ta ne yapılacağı'na dair tartışmalar Irak sivil toplumunu, hükümetini veya dini liderlerini kapsamalı, anket sonuçlarıyla Irak seçimlerini de, Iraklıların ABD'nin ülkeyi terk etmesi arzusunun işareti olarak değerlendirmeli.

Kaynak: Radikal