Amerika’nın meşhur gazetecilerinden Dan Rather 30 Mayıs’ta Venezüella devlet başkanı Hugo Chavez’in “en fazla birkaç ay içinde” öleceğini yazdı. Aradan dört ay geçti ve Chavez hem hayatta hem de seçim kampanyasında; ve tekrar seçilmesi bekleniyor.
Bir gazetecinin Chavez hakkında veya Chavez hükümeti hakkında söyleyebileceği her şey bu işte: Venezüella’nın bu şekilde yanlış resmedilmesi. Dünyada hakkında en çok yalan söylenen ülkedir belki de ve olumsuz olduğu müddetçe bu durum değişecek de değildir. Daha kötüsü, Rather, Chavez’i diktatör diye anıyor ki bu ülkeye âşina siyaset bilimcilerin çıksa çıksa çok azı bu ifadeyi doğru kabul edeceklerdir.
Jimmy Carter, Venezüella diktatörlüğü hakkında birkaç hafta önce şöyle söyledi: Bizim izlemeye aldığımız 92 seçimleri, Venezüella’daki seçim süreci, dünyadaki en iyisiydi.
Carter, seçim izleme merkezi olan Carter Center sayesinde Nobel ödülü kazanmıştı; Venezüella’daki geçmiş seçimleri izlemiş ve tasdik etmiştir. Fakat Washington on yıldan daha fazla bir süredir Venezüella hükümetini gayri meşrulaştırmaya baktığından dolayı Carter’ın bakış açısı nadiren haber olmuştur. Son yorumları ise Amerikan medyası tarafından büsbütün göz ardı edilmiştir.
Venezüella’da seçmenler bir bilgisayar ekranına dokunarak oy kullanmakta, sonra bilgisayardan oy pusulasını bir çıktı olarak almakta, bu pusulayı yine oy sandığına atmaktadırlar. Kâğıt pusulular, elektronik sayımla kontrol edilmektedir. Bu sistem oy yolsuzluğunu neredeyse imkânsızlaştırmaktadır: Oyları çalmak, bilgisayarlara korsan müdahaleyi ve sonra da çalınan oylarla denkleştirmek için sandıklara el atmayı gerektirir.
Amerika’nın aksine Venezüellalılar oy sayımlarından emin olabilirler. Bush ve Gore arasında gerçekte kimin kazandığı hakkında hiçbir fikrimiz yok oysa. Ve yine Amerika’nın aksine, Venezüella hükümeti seçmen kayıtları için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Seçimlere katılım yüzde 97 düzeyindedir. Amerika’da ise yaklaşan Kasım seçimlerinde 90 milyon kişi oy kullanmayacak.
Ama gelin görün ki Amerikan dış politika seçkinleri (içlerinde Amerika ve Batı medyası da var) Venezüella’nın demokratik seçimlerini öfkeyle aşağılamaktadırlar. Seçimler için hazırlanmış bir habere göre sözde Gazetecileri Koruma Komitesi, hükümetin “medya imparatorluğu” kontrol ettiğini iddia etmektedir; Venezüella devlet televizyonunun ülkedeki izleyicilerin yalnızca yüzde 5-8’ine hitap ettiğini okuyucularına bildirmiyorlar. Chavez elbette ki normal yayın akışını konuşmaları için kesebilir (Chavez iktidara gelmeden önce çıkarılmış bir kanuna göre hukukidir zaten) ve bunu düzenli olarak da yapmaktadır. Fakat muhalefet halen medyanın geniş bir kesimine sahiptir: Radyolar, yazılı basın; ve ülke zenginliği ve gelirinin büyük bir kısmı.
Muhalefet büyük bir ihtimalle bu seçimler kaybedecek ki hükümetin iktidar avantajından değil (nitekim Amerika dâhil Batı yarımküresinde kötü kullanılan bir durumdur) Venezüellalıların büyük bir kısmının hayat standartlarının iyileşmesinden dolayı olacaktır bu. Hükümetin petrol sanayinde kontrolü ele aldığı ve iktidarını devirme amaçlı (2002’de ABD destekli darbe ve 2002-2003 petrol işçilerinin grevi) yıkıcı, kanunsuz teşebbüslerden ekonomiyi kurtardığı 2004 yılından beri yoksulluk yarı yarıya, aşırı yoksulluk ise yüzde 70 oranında azalmıştır. Sadece nakit gelir ölçümüdür bu. Milyonlarcası ilk kez sağlık hizmetlerine erişmektedir; lise öğrencilerinin sayısı iki katına çıkmıştır; çoğu öğrenci okul ücreti ödememektedir. Eşitsizlik kayda değer ölçüde azaltılmıştır. Hâlbuki Venezüella, Chavez öncesindeki 20 yıl içerisinde Latin Amerika’daki en kötü ekonomik başarısızlıklardan biriydi; kişi başı gerçek gelir 1980-1998 yılları arasında yüzde 14 azalmıştı.
Washington’da demokrasinin basit bir tanımı var: Bir hükümet, ABD dışişleri bakanlığının istediklerini yerine getiriyor mu? Politikacıların seçmenlere vaatlerini yeri getirmeleri âşina olmadıkları bir fikirdir. Washington’dan açılan yaylım ateşi yalnızca Venezüella’yı hedeflemiyor. Bütün sol ve yeni bağımsızlığına kavuşmuş hükümetler hedeftedir: Arjantin, Ekvator, Bolivya (Brezilya ise aynı muameleye tabi tutulamayacak kadar iri bulunuyor) ABD dışişleri bakanlığı gözünü ödül üzerinde tutuyor: Venezüella 500 milyar varil petrol üzerinde oturuyor ve Washington dış politikasına saygı duymuyor. İşte bu yüzden bir numaralı halk düşmanı ilan ediliyor ve en kötü haberler onun hakkında yayınlanıyor.
Fakat Venezüella, bölgenin tarihte sahip olduğu en demokratik, ilerlemeci ve bağımsız hükümetler grubunu ortaya çıkarmış olan “Latin Amerika baharının” bir parçasıdır. Birlikte çalışıyorlar ve Venezüella komşularının sağlam desteğine sahip. Brezilya eski devlet başkanı Lula da Silva geçen ay şöyle demişti: Chavez’in zaferi sırf Venezüella halkının değil Latin Amerika halklarının zaferidir…bu zafer, emperyalizme bir diğer darbeyi indirecektir.
Güney Amerika’nın desteği, Venezüella demokrasisine zarar vermek, gayri meşrulaştırmak ve istikrarsızlaştırmak için örtülü ödeneklere ilave olarak Venezüella içerisinde hala milyonlarca dolar harcayan Washington’ın devam eden bu teşebbüslerine karşı Venezüella’nın en sağlam garantisidir.
Kaynak: Guardian
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın