Güneydoğu'dan gelen haberlere bakın... Tahrik, kışkırtma, provokasyon hatta şiddet diz boyu. Bir parti ki, terör örgütünün siyasi kolu gibi. Protesto adı altında meydanlara sürülen çocuklar çevreye zarar vermekten çekinmiyor.
Araç yakmak, cam çerçeve kırmak, taş ve sopayla güvenlik kuvvetlerine saldırı... Ne ararsan var.

Bu normal, demokratik bir tepki olabilir mi? Ağzını açan parti yetkilisi Anadolu coğrafyasında yaşayan her insanın sinir uçlarına dokunan sözler sarf ediyor. Duymamazlıktan gelmek, tepkisiz kalmak imkânsız. Hemen her gün ülkenin en sakin insanlarını bile çileden çıkaracak açıklamalar... Hedefleri ne acaba? Kürt sorununu çözmek mi? Ne gezer. Güneydoğu'nun problemleri böyle mi halledilir? Kesinlikle, hayır.

Aklı başında herkes bilir ki, bu yol değildir. Demokrasi, hak, özgürlük derken olağan, demokratik süreci tehlikeye attıklarının farkında değiller mi? Her açıklama, her eylem, gerilimi tırmandırıyor, şiddete, çatışmaya davetiye çıkarıyor. Bu, içinde kan, gözyaşı olan ateşle oyun.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk cılız da olsa 'Sokak eylemleri amacını aştı, tasvip etmiyoruz' diyor. Bu sözün daha güçlü çıkması, ardından da eyleme dönüşmesi lazım. Bütün olaylarda DTP başrolde, belediye başkanları, parti örgütünün açık desteği var. Gösterileri organize eden, eylemleri başlatan, olanlardan sorumludur. Olayların sorumlusu da DTP'dir, başka adres aramaya gerek yok.

Artık şu soru çok anlamlı hale geldi: DTP bütün Kürtlerin temsilcisi mi? Hayır. Bölgeden 'Aman ne yapıyorsunuz sakin olun, aklınızı başınıza toplayın' diyen ortalığı yatıştıracak, sağduyulu bir ses mutlaka duyulacak. Vakti geldi. Güneydoğu insanının ezici çoğunluğu huzur ve barıştan yana çünkü. Gerilim ve kavga ortamından hoşnut değil. Yakında bunu gösterecektir de. Şiddete çağıran, kavgadan beslenen her kim olursa olsun, kişi, parti ve örgütler dışlanacak. Çözümün yolu ancak böyle açılabilir.

Her türlü tahrike, sinir uçlarıyla oynamaya rağmen serinkanlılığı elden bırakmamak lazım. Van ve Hakkari'de yaşadıkları karşısında Başbakan Erdoğan'ın uyarı amaçlı açıklamaları farklı noktalara çekilecek türden... Önce Hakkari'de 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlete karşı çıkanın bu ülkede yeri yoktur.' dedi. Demokrasilerde farklı düşünen insanlar olabilir. Niye böyle düşündüğü sorulamaz. Ancak bu düşünce siyasi örgüte ve faaliyete dönüşürse durum farklı olur.

Anladığım kadarıyla Erdoğan'ın kastettiği sıradan vatandaşlar değil devlet, bayrak, vatan ve millet üzerinden ayrıştırıcı siyaset yapan DTP. Yine de daha dikkatli üslup kullanabilirdi. DTP'lilerin yaptıklarına onların üslubu ile cevap vermek insanı yanlışa sürükler. Yanlış da yanlışla düzeltilmez. Dönem duygularla hislerle değil akıl ve mantıkla hareket etmenin dönemi.

Erdoğan'ın Ankara'da bir soru üzerine söylediği 'Ben vatandaşlarıma sabır tavsiye ediyorum. Ama bu sabır nereye kadar olacak?..' şeklindeki sözleri de son derece tehlikeli. Her türlü kışkırtma ve tahrike rağmen sonuna kadar sabır demeli. Şüphesiz Başbakan Erdoğan, Güneydoğu seyahatleri sırasında gördüklerinden, yaşadıklarından etkilendi. Yanlış yorumlara neden olacak sözlerden kaçınmalı. DTP'nin tuzağına düşmemeli. DTP'nin de istediği bu zaten. Kavga ve çatışma ortamı. Güneydoğu'da tek rakip gördükleri AK Parti'yi olayların sorumlusu olarak bölgede zayıflatmak. Bu bir strateji.

Başbakan Erdoğan'ın sözleri siyasetin gündemindeydi, grup toplantılarında CHP, MHP ve DTP genel başkanları tepki gösterdi. Muhalefet bunu bir siyasi polemiğe dönüştürmeye çalıştı, şık olmadı. Hassas konuların polemiği olmaz. CHP ve MHP liderlerinin Ankara'dan değil de Güneydoğu'dan konuşmaları daha doğru ve inandırıcı olur.

Dönem hassas, her yer tuzak, tahrik diz boyu, sinirler de gergin... Aman dikkat. Sabır ve sükunet sonuna kadar elden bırakılmamalı.
 

Kaynak: Zaman