Almanya'nın Hür Demokratlar'ı (FDP) elde ettikleri çarpıcı seçim başarısını kısmen Hıristiyan Demokrat Angela Merkel'in başbakanlık-taki ilk dört yılında sergilediği siyasi zayıflığa borçlu. Seçmenler güçlü bir FDP'nin Merkel'i daha güçlü bir başbakan olmaya zorlayacağını umut ediyor.
Liderliğin anahtarı nedir? Vaktiyle ABD hazine ve dışişleri bakanlıklarını yürütmüş olan James Baker geçenlerde bu sorunun cevabını verdi: "Ne yapacağını bilmek. Ve yapmak." İşte bu ikinci kısım (yani yapmak)
Merkel'in asla becereme-diği şeydi. Almanya'da neyin yapılması gerektiğini biliyordu: Sosyal güvenlik sisteminde reform, eğitim sisteminin yenilenmesi ve vergi sisteminin zamana uydurulması lazımdı. Almanlara toplumumuzu şekillendirmek konusunda gerçeklerin söylenmesi de gerekiyordu.
'Beyaz yakalı işçi' isyan ediyor
Ne yazık ki Merkel hiçbirini yapmadı. Ona göre reform yönünde bastırmak için hep yanlış zamandı. Kendisini iktidara taşıyan 2005 seçiminin hemen sonrasında siyasi açıdan zayıftı. Zaman ilerledi ve bu kez Hıristiyan Demokrat-Sosyal Demokrat 'büyük' koalisyonu içinde sorun yaratmak istemedi. Ve sonrasında zaten artık çok geç kalınmıştı.
Merkel'in başbakanlığı kaçırılmış fırsatlarla dolu. Kapasitesinin bu kadar altında kalarak yöneten bir Alman başbakanı muhtemelen bir daha gelmez. Ve şimdi Merkel, Baker'ın liderlik denkle-minin ikinci kısmını, yani 'yapmayı' kotarmak gibi zor bir görevle yüz yüze. Seçmenler onu bir kez daha zayıf olmak-tan kurtarmak için FDP'yi güçlendirdi ve Merkel'in yoksun olduğu cesareti dışarıdan zerk etti. FDP lideri Guido Westerwelle hem cankurtaran, hem de yasal muhafız haline gelmiş durumda. Merkel'se bir 'yarı başbakan' konumunda.
Westerwelle koalisyonun daha iyi ve umutlu yarısını temsil ediyor. Bir başbakan yardımcısı seçmenden nadiren bu kadar güçlü yetki alabilir. FDP yüksek büyüme oranına sahip bölgelerde (Kuzey Ren-Westfalya, Rhineland-Palatinate, Baden-Württemberg ve Bavyera) bilhassa iyi sonuç aldı; bu eyaletler, gayrısafi yurtiçi hasılanın büyük kısmını üretiyor. Asıl zenginliği üreten insanların, esas derdi sosyal politika olan siyasetçilerin bir başka 'büyük' koalisyonundan yana oy kullanmadığı açık.
FDP'nin büyümesi bir toplumsal değişimi de temsil ediyor. Geçmişte işçi sınıfının kapitalistlerce sömürülmesi çağın tanımlayıcı özelliğiydi. Şimdi beyaz yakalı işçilerin ve küçük işyeri sahiplerinin hükümet tarafından sömürülmesi onun yerine geçti. Ve bundan etkilenenler artık isyan ediyor, tıpkı vaktiyle ezilen işçilerin yaptığı gibi. Siyasi alanda tarihi bir değişim gerçekleşiyor, zira geleneksel mavi yakalı partiler beyaz yakalı işçileri temsil eden partilere kaybediyor.
FDP ve birçok durumda Yeşiller yeni ezilenlerin partileri - bu ezilme bazen hayali olsa da. Ne olursa olsun, gelir sahiplerinin en yukarıdaki yüzde 10'u, ülkenin vergi gelirinin yarısını ödüyor. Bu da onları hassas kılıyor. Neticede organik çiftçiler, avukatlar ve yazılım üretenler kârlarını, en az fabrika işçilerinin maaş çeklerini sevdiği kadar çok seviyor.
Fakat seçim sonuçlarının sebepleri bireylerin kaygılarından ibaret değil. Merkel döneminin Almanya için iyi geçmediği ortada. Borçlar hiç olmadığı kadar yüksek. Sosyal güvenlik fonları açık veriyor. Toplam vergilerin yarısı gelecek yıl emeklilik fonlarına, çeyreğiyse faiz ödemeleri mahiyetinde bankalara gidecek. Masraflı seçim (sözgelimi Opel'in kurtarılması ve otomobil satışlarını artırmak için devreye sokulan 'külüstürlere nakit ödeme' programı) mali sorunları daha da ağırlaştırdı. Ekonominin iyileşmesi küresel ekonominin toparlanmasına bağlıyken Alman devletinin kararsız durumu sürüyor.
Ne yapacağını bilmek ve yapmak SPD için de geçerli, en azından hükümetin bir parçası olmaya devam etmek istiyorlarsa. 140 yılı aşkın tarihinde parti ne zaman kendisini yapılmak zorunda olana yöneltse genelde başarılı oldu, boş hayallerin peşine düştüğünde çuvalladı. Eski başbakan Helmut Schmidt 'yapan'lardan biriydi, keza Gerhard Schröder de. Willy Brandt, bugün bir hayalci olarak anılsa bile, diğerlerinden hiç aşağı kalmamıştı.
Westerwelle korkuya da vesile
Almanlar FDP lideri Westerwelle'nin şahsında sadece umutlara değil, korkulara da vesile olan bir başbakan yardımcısı bulacak. Halk reform istiyor, fakat kazıklanmak istemiyor. Ülke daha modern olmak istiyor, fakat daha az insani olmak istemiyor. Bununla birlikte Almanya'nın dört yıldır yaşadığı sapma tümüyle Merkel'in suçu değil. FDP'nin birçoklarınca fazla keskin bulunan serbest piyasa söylemi de ülkenin reform arzusunu azalttı.
Yeni başbakan yardımcısı seçmenden aldığı siyasi sermayeyi hemen kumar masasına sürmemek konusunda dikkatli olmalı.
Westerwelle'nin sorunu genellikle Merkel'in tam tersi - o yapanlardan biri. Bir şeyleri tamama erdirip başarmayı seviyor. Zayıflığıysa neyin yapılması gerektiğini akılcı biçimde tartmak konusunda ortaya çıkıyor. Bu seçim ona güç sağladı, fakat daha derin düşünmesi yönünde bir çağrı da çıkardı. Reform için gereken gücü elde etti, fakat sistemi temelinden değiştirme ruhsatını almadı. (28 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal