Evvela şunu belirteyim, sağın karşısında onu dengeleyecek ve alternatif olabilecek bir merkez sol kitle partisine sahip olamamak, demokrasimizin yapısal bir zaafıdır.
Bu dengesizlik sağda sorumsuzluğa, aşırı güç duygusuna sebep olabilmektedir.
Bu dengesizlik geçmişte darbelere, müdahalelere zemin teşkil etmiştir.
Bu dengesizlik sağın karşıtlarını radikalizme itebilmektedir. Bu da siyasi hayatımızda hoşgörünün ve 'müzakere'nin gelişmesini engellemektedir.
CHP'nin "Yeni Sol"dan keskin Kemalizme kayması, 'cumhuriyet mitingleri'nin dilini kapması bunun bir örneğidir. Tutmadığı içindir ki şimdi çarşaf ve türban açılımıyla o dar sokaktan çıkmaya çalışıyor.
Nasıl bir dar görüşlülük oluşturulduğu şuradan da belli ki, Baykal'a tepki gösteriyorlar, "Ödün verdin" diye!
İki temel sebep
Osman Ulagay 1989'da "Özal'ı Aşmak İçin" adıyla bir kitap yazmıştı. Özal'ın politikalarındaki hataları anlatıyor, sosyal demokrat bir alternatif oluşmasını savunuyordu.
O zaman "Özal'ın hataları belli, ama aşamayacaklar" diyerek dostum Ulagay'a takılmıştım.
Aradan yirmi yıl geçti, Ulagay, bu sene, "AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu"nu yazdı. Yine kendisine takıldım; "Keşke yapabilseler ama AKP'yi de aşamayacaklar!"
Çünkü, Ulagay'ın dün Özal'a, bugün AKP'ye "alternatif" olsun diye önerdiği politikalara sahip bir sol muhalefet yok! Zaten son kitabındaki "Laik Darbe Fiyaskosu" terimi bunu ifade ediyor.
Yine aynı sorun: Demokrasimizdeki yapısal dengesizlik ve "alternatif" oluşturarak dengeyi kuracak çağdaş bir "sosyal demokrat" kitle partisinin yokluğu.
Ne demek bu?
- Evvela özgürlükçü olması, geniş kitleleri kılık kıyafetlerinden, kültürel ve itikadi aidiyetlerinden dolayı dışlamaması; bu kitlelerin özgürlüğünü savunarak samimiyetine onları inandırması... Böylece aradaki duvarları aşabilmesi...
- Ve milli ekonomilerin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar iç içe geçtiği çağımıza uygun bir iktisadi vizyona sahip olması... Ve ekonomiyi yönetebileceği konusunda esnafa, tüccara, sanayiciye güven vermesi; onların diliyle konuşabilmesi...
Krize rağmen
Ekonomik kriz, Erdoğan'ın dediği gibi "teğet" geçmiyor, yırtarak, sökerek geçiyor. Piyasalar, Başbakan'ın krizin ağırlığını zamanında görüp erken tedbir almadığını düşünüyor.
Bu böyle ama "piyasalar", yani esnaf, tüccar ve sanayici AKP'ye kızsa bile "piyasa diliyle" konuşan bir alternatif göremediği için, oylar "gürül gürül" AKP'den kopmuyor, muhalefete akmıyor.
AKP'nin oy kaybı olacak ama siyasi sonuç doğuracak çapta olmayacağı anlaşılıyor.
Sadaka, seçim yatırımı falan gibi lafların yahut mahalli seçimlere iktidarların hep avantajlı girdiği şeklindeki sözlerin siyasi bir değeri yoktur.
Demirel'in Adalet Partisi iktidardayken Ecevit'in CHP'si belediyeleri silip süpürüp almamış mıydı?
Hatta 1989'da Özal iktidardayken İnönü'nün SHP'si Büyükşehir belediyelerini kazanmamış mıydı?
Bugün krize rağmen hâlâ demokrasimizdeki yapısal sorun aşılabilmiş, "alternatif" oluşturulabilmiş değildir.
Kaynak: Milliyet