Mali'nin biracı Müslümanlarıyla görüşme
Bir Perşembe gecesi Bamako'daki modaya uygun Amandine Fast Food restoranında zarif Malili kadınlar şık blucinler, taytlar ve dekolteli bluzlar giyiyorlar. Görünürde burka yok. Onların erkek arkadaşları Castel birası içiyorlar ve evet bir tabak domuz sandviçi var. Sıkıştıklarında George W. Bush'un iyi insan ve biraz tuhaf olduğunu söylüyorlar.
Bunlar Malililer. İşleyen bir demokraside yaşıyorlar, boşboğaz kapitalistler olarak Usame Bin Laden'in akıl hastası olup olmadığını merak ediyorlar. Hemşerileri Amerikan bayraklarını her yere özellikle de ıssız ve delik deşik olmuş caddelerde çılgınca dolanan taksilerin çamurluklarına yapıştırmışlar.
Fakirler—Mali'nin 380 dolarlık kişi başına düşen geliri bu gezegendeki en düşük gelirlerdendir. %70 kadarı gazete okuyamıyor. Ortalama ömür 50 civarında. Yerel bir hükümet görevlisinin—görüşme yapmak üzere yapılan bu ziyaretin 25 dolara mal olacağını diplomatik olarak ifade ettikten sonra—dediği gibi "burada hastalanırsanız ölürsünüz." Fakat zor hayatlarına karşın onlar misafirperver, açık, dostça ve gururlular. Sizi akran olarak karşılıyorlar.
Bu halkın %90'ının Müslüman olduğundan söz etmiş miydim? Afrika tarzı ılımlı İslam'a hoş geldiniz. Radikal İslam'ın fakirlik ve cehaletten kaynaklandığı şeklindeki aptal solcu gevezelik için çok fazla bir örnek. Eğer öyleyse, Batı Afrika'daki geri kalmış, kaynak fakiri ve denize sınırı olmayan 12.5 milyonluk bir halk bütün el—Kaide üye avcılarının yeni nesil militan katilleri bulmaları için ideal bir nokta olurdu. Olmaz mıydı?
Bu el—Kaide'nin bura ile yoğun olarak ilgilendiği anlamına gelmiyor. Mali'nin kuzey yarısı—aşağı yukarı Texas büyüklüğündedir—nizamsız Sahra çölüdür. Kuşkusuz bu geniş ve barınılamayacak kum bölgesinde dolanan bir el—Kaide grubu var. Bunlar kendilerini "İslami Mağrip Topraklarındaki el—Kaide" olarak adlandırıyorlar. Aslında bu eski Fransız kolonisinde herkes bu uç Müslümanları AQİM olarak biliyor; bunlar Sahra'da dört hizipler ve yaklaşık 150 yandaşlarının bulunduğu söylenmektedir. Bunlar, bol miktarda fideye alabilmek için nasıl turist kaçıracaklarını ve görünüşe göre Irak'ta edindikleri bir beceri olan patlayıcı döşemeyi nasıl yapacaklarını biliyorlar.
AQIM—yamalı bohça gibi görünmesine rağmen—Mali'nin problemine dönüşmüş durumda. Fakat üyeleri Malili değiller. Bunlar Araplar—Libyalı, Cezayirli ve benzerleri. Askeri kaynaklar, guruba katılan Malililerin yalnızca üç deveye sahip olmanın sizi zengin edeceği bu yerde kolay nakit arayışındaki sürücüler olduklarını söylüyorlar. Bununla birlikte Bush yönetimi, bu günün Sahrasının 2000'nin Afganistan'ına dönüşmemesi gerektiği ile ilgili mantıklı bir karar aldı. Direnişçi eğitim kamplarına hayır, teşekkürler.
ABD ordusunun girişi. Özel Kuvvetlerin düzenli birlikleri—hepsi Ray-Ban güneş gözlükleri takıyor—C–130 uçaklarıyla düzenli olarak Mali'ye iniyorlar. Onlar eğer hala acemilerse tabi direnişçileri nasıl bulup öldürecekleri konusunda Malili iyi niyetli askerleri eğitmek için kısa dönemli görevdeler. (Askerlerimizin aldığı emirler direnişçilere ateş etme izni vermiyor.)
Kuşkusuz bazıları, ABD'nin kontra-terör stratejisinin Mali'de yoğunlaşmış görünümünden rahatsızlar. Meslekten bir Dış Hizmetler yetkilisi olan eski bir ABD Mali büyükelçisi Robert Pringle'yi ele alalım. Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrıldıktan sonra Pringle, 2006 yılında "Mali'de Demokratikleşme" ile ilgili genel olarak özenli bir risale yazdı. Fakat onun vardığı sonuçlar arasında şu vardı: Amerika'nın Sahra'daki terörizm karşıtı çabaları "bazen İslami potansiyelin sathi ve kötü ihtimal analiziyle haddinden fazla etki altında bırakılmaktadırlar."
Pringle'nin analizinin biraz sathi olduğuna inanan Malili yetkililer arasında Timbuktu'daki Mali askeri gücünün komutanı olan Albay Younoussa Maiga'da var. Cana yakın albay masasında bir Amerikan bayrağı bulunduruyor. Timbuktu, İslam'ın kendisini değişen dünyaya uyarlama yetersizliği açısından hüzünlü bir metafora dönüştü. 16. yy.da Timbuktu, önemli teologların ve fakihlerin toplandığı İslami ilmin yoğun bir merkeziydi. Bu gün, eşek kümeleri, az okul ve tesisatıyla çölün kıyısındaki küçük bir köydür.
Albay Magia'nın askerleri ve Amerikan uydu teknolojisinden dolayı direnişçiler Timbuktu'da yüzlerini göstermeye cesaret edemiyorlar, Japon ve Fransız turistler Timbuktu'nun etkileyici camilerinin fotoğraflarını çekerken onlar kuzeyde çölde saklanıyorlar. Albay Magia, direnişçileri engellemek için düzenli devriyeler çıkarıyor. Kovaladıkları kötü adamlar gibi Malili askerler ciplerin içinde etrafta dolanıyorlar.
AQIM, araçları için gizli insan ve silah kaçakçılığından olduğu kadar uyuşturucu ve sigara kaçakçılığından elde ettiği gelirleri harcıyor. Albay Magia'nın hırpani savaş birliği nakit konusunda o kadar sıkıntıdalar ki tanrı bilir ne zaman orada bırakılmış Sovyet yapımı eski AK—47 saldırı tüfekleri kullanıyorlar. ABD ordusu, oyun alanını dengelemek için elinden geleni yaparak Albay Magia'nın güçlerine Land Rover araçları ve çok fazla ihtiyaç duyulan diğer gereksinimleri bağışladı. Amerika pasaportlu bir gazetecinin Timbuktu ordu bölgesine küçük bir kutlamayla karşılanması sürpriz değildir.
Bu arada nerdeyse Malililerin bütünü ülkenin güney bölümünde, çoğu da Nijer Irmağı'nın yakınında yaşamaktadır. Malililerin çoğu AQİM'i asla duymamıştır ve Usame Bin Laden ve onun kaçık bağlılarıyla pek ilgilenemiyorlar. Çoğunlukla ilkel el aletleri kullanarak geçinen çiftçiler olan Malililer, gelecekteki yiyeceklerini bulmaya çalışmakla veya sıtmayı engellemekle fazlasıyla meşguller.
Bunlar samimi insanlar. Caddede cep telefonu satan bir seyyar satıcı öğle yemeği için tezgâhını toplamadan ayrılabilir ve dönüşünde bütün malzemesini orada olacağından emin olabilir. Ve Malililer dost canlısı insanlar. Ülkede düzinelerce etnik grup var—pek çoğu farklı deri tonlarıyla birlikte farklı dilleri konuşuyorlar. Bir arada yaşamak için yüzyıllar önce karmaşık ve sofistike bir sistem geliştirdiler. Karşılıklı bağımlılık ve gerilimleri ortadan kaldırmak için eğlenceli alay üzerine kurulan bu sistem bu gün hala iyi işlemektedir.
Hoşgörünün kökleri derinlerdedir. Mali ordusunun genelkurmay başkanı General Gabriel Poudiogou, bir Hıristiyan. Kimse bununla ilgilenmiyor. Bütün İslami okullarda erkekler ve kızlar bir aradalar. Direnişçi eğitim kamplarında durum böyle değildir.
Ve uzun zamandan beridir Malililer Müslümanlar—ilk milenyumdan beri aslında Arap tüccarların Kuzey Afrika'dan geldiklerinden beri. Bu İslam, Mali'ye has bir İslam dır. Malililer sufiler. Sufizm, Tanrı ile bireysel bir ilişkiyi teşvik eden İslam'ın mistik bir koludur. Sufiler, militan cihatçılar arasında görülen sürü psikolojisine çok az eğilimliler.
Fakir veya zengin hepsi öncelikle kendilerini Müslüman olarak değil Malili olarak tanımlıyorlar. Almanya-İspanya Euro 2008 finali sırasında izlediğim dokuz arkadaştan hiçbiri yaygın hoparlörlerden ezan okunurken bile gözlerini bir an için siyah beyaz TV'den ayırmadılar. Ve adil olmak gerekirse pek çok Malili, özellikle de kırsal bölgelerde olanlar alkole dokunmuyorlar.
Malililer mantıklı bir şekilde politikacılarının hırsız olduklarını düşünüyorlar. Hala düzenli seçimler yapılıyor ve kaybedenler barışçıl bir şekilde yönetimi terk ediyor. Yerel yozlaşma, bir hayat tarzı haline gelmiş; Muammer Kaddafi'nin sahibi olduğu Bamako'daki Sofitel lüks otelinde Malili yetkililer ve diğer müsrifler 3.000 dolarlık İtalyan süitlerinde pahalı Ganalı fahişelerle açıkça oynaşmaktadırlar.
Fakat bu önde gelen dini liderlerin standartlarıyla mukayese edildiğinde hiçbir şeydir. Büyük bir stadyumu dikkatle dinleyen hayranlarıyla doldurabilen Mali'nin en popüler Müslüman lideri İmam Usame Şerif Haydara 'nın durumunu ele alalım. Karizmatik Haydara'nın evinin yerleşkesi Baverley Hills'deki pek çok evin yerleşkesinden daha büyüktür. Araba filosunun arasında bir Hammer var. Evindeki video sistemi, en son model Samsung 72'' LCD ekran HDTV'ye sahiptir (perakende fiyatı 2.999 dolar). Bu arada Haydara'nın bir lokma yiyecek için açık çöplük alanlarını eşeleyen katılımcıları var. (Adil olmak gerekirse pek çok Malili imam da elektrik faturalarını ödeyemiyorlar.)
Hali vakti yerinde olan Haydara, iyi adamlardan biridir; bu gün Mali'de barışçı İslam'ı vaaz eden büyük çoğunluk sufi liderlerin arasındadır. İlginç bir şekilde, Mali'deki geleneksel, ılımı İslam ve öncelikle Suudi Arabistan ve İran'dan buralara ihraç edilen daha az hoşgörülü İslam arasında bir iktidar savaşı başlıyor. Suudiler, Vahhabiliği desteklemek için Mali'ye para akıtıyorlar.
İranlılarda oyuna katılmış durumdalar. Şiiliği aymak için Mali camilerine para yağdırıyorlar. Mali'ye akan Suudi ve İran fonlarının izini sürmek çok zor çünkü sempatik camilere para akışı ketum bir şekilde büyükelçilikler, sivil toplum kuruluşları ve kültür merkezleri üzerinden akmaktadır.
Bamako'nun geri kalmış bir bölgesindeki küçük bir camiye nezaret eden imam Muhammedo Diallo, İranlılar emirlerini yerine getirmeleri için bir imama ayda 400 dolar öderken Suudiler ayda 500 dolar ödüyorlar diyor. Mali'de bu büyük paradır. Bununla birlikte bazı bölgelerde radikal İslam'a yönelik eğilim uzun vadede endişeye neden olmasına rağmen yerel gözlemciler Suudilerin ve İranlıların Mali'deki camilerin sadece %3 veya %5'ini kontrol ettiklerine inanıyor.
ABD hükümeti, Mali'de kendi bahşişlerini dağıtarak işin içine giriyor. USAİD, geçen yıl pek çok sağlık ve eğitim projesini 40 milyon dolarla destekledi. Barış Erleri Gönüllüleri'nin Mali'de büyük bir projeleri var—Mali'de herhangi bir zaman aralığında 120 gönüllü civarında eleman bulunduruyor. Diğer federal ajanslar büyük bir iyi niyeti inşa eden cömert faaliyetlerde bulunuyorlar. En dikkate değer olanı: sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ile dünyanın en fakir ülkelerinde fakirliği azaltmayı hedefleyen bir ABD hükümet girişimi olan ilan edilmemiş fakat etkili Milenyumu Karşılama Şirketi'dir.
Daha doğru terim yumuşak kontra-terörizm olsa da diplomatlar bu global çabayı "önleyici diplomasi" olarak adlandırıyorlar. Düşünce şu; bir ABD ordu doktorundan ücretsiz göz muayenesi olan ücra Mali köyleri, birkaç hafta sonrasında İslamcı militanların ortaya çıkmasına daha az açık olacaklardır. Bu işliyor. Bununla birlikte hiç kimse herhangi bir şekilde Amerikan yardımının veya silahlı gücünün Mali'deki barışçıl İslam'ın nedeni olduğunu düşünmüyor. Bunun böyle olduğunu düşünmek; bir nebze bir köpeğin sırtındaki pirelerin köpek dişinin çekiş kabiliyetinden sorumlu olduklarını düşünmeye benzemektedir.
Mali'nin hoşgörü içinde yaşayan İslami toplumundan sonuçlar çıkarmaya çalışmak çekicidir. Bu nasıl ihraç edilebilir veya nasıl çoğaltılabilir? Burada Suudi Arabistan, Irak hatta Detroit için çıkarılacak dersler var mıdır? Muhtemelen hayır. Malililer 1.000 yıldan beridir kendi sevimli barışçıl İslamlarını yaşıyorlar. Üzülerek ifade etmek gerekirse burada yaşanan İslam paylaşılan bir anlayış değil gibi görünüyor.
* Vanderbilt Hukuk Fakültesi'nde, Carleton ve Colorado kolejlerinde yardımcı profesör olan Willy Stern, Nashville'li bir yazardır.
Bu makaleyi Dünya Bülteni için Türkçe'ye tercüme eden:
Ali Karakuş