Avrupa Birliği'nin politik ilerleme süreci ancak efsanelerden arınma ve vatandaşlar üzerinde Avrupa kimliği hissini inşa edecek demokrasiyi uygulama sürecinden geçer.  
 
23 Haziran 2007 tarihinde, Avrupa Birliği'nin 27 devlet ve hükümet başkanı, Brüksel'de daha önce Fransız ve Hollandalı seçmenin reddetmesi nedeniyle kabul görmeyen AB anayasasının yenilenmesi yönünde bir anlaşmaya vardı. AB konusundaki önyargılardan bazıları şöyle:

Bu bir aldatmaca: İngiliz hükümetinin, anayasa anlaşmasının düzenlenmesi konusundaki savunmacı ve düşük profilli tavrı, Avrupa konusundaki şüpheci medyanın gücünden kaynaklanıyor ve medya tüm gücüyle Avrupa Birliği karşıtı önyargıları güçlendiriyor. Bu da, AB yanlısı bir lider için Avrupa'ya dair bir argümanı savunmayı zorlaştırıyor.

Bu imzaladığımız şey değil: Evet öyle. İngiltere'nin 1973 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üye olmasına rağmen hâlâ bir serbest piyasa olarak kalmaya çalışması tarihi açıdan savunulamaz ve prensipte saçma bir durum. 1957'deki Roma Anlaşması, vatandaşlık, ortak bir dış politika ve ekonomiye vurgu yapıyordu.

Yeni anlaşma ilk kez AB büyükelçilikleri yaratacak: Hayır öyle değil. Bu büyükelçilikler zaten mevcut ve 50 yıldır varlar. Avrupa Komisyonu'nun ilk delegasyonları 1950'lerde oluşturuldu ve Amsterdam Anlaşması ile Avrupa Birliği delegasyonları haline dönüştü. Diplomatik protokole göre, 1960'tan beri delegasyon başkanları AB büyükelçileri olarak nitelendirilir. Yeni anlaşmanın öngördüğü husus, bu delegasyonları Avrupa Komisyonu'nun tekelci kontrolünden kurtarmak ve kontrolü üye devletler tarafından seçilen dış politika temsilcilerine transfer etmektir. Aynı zamanda, sivil hizmetlerdeki profesyonel diplomatları da personel arasına katma yetkisi tanıyor.

Avrupa kurumları, ulusal olanlara oranla daha az güvenilir: Aslında, Avrupa kurumlarınınki daha güvenilir. 1980 yılında, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde, ulusal hükümet karşısında, Avrupa Komisyonu'na ya da Avrupa Parlamentosu'na fazlaca bir güven yoktu. 2004 yılında, 15 üyeli Birlik'in 14 üyesi Avrupa Komisyonu'na kendi ulusal hükümetlerinden daha fazla güvenir hale geldi ve yine 15 ülkenin 13'ü Avrupa Parlamentosu'na kendi hükümetlerinden daha fazla güven duyduğunu gösterdi. Her iki durumda da İngiliz halkı kendi ulusal hükümetine kıyısla Avrupa kurumlarına daha fazla güven duydu.

Neyse ki karşı çıkma hakkımız var: Bugün, 26 üyeli AB vatandaşları, hiçbir suça katılmamışsa ya da hükümetin özel şirketlere DNA'sını sattığını iddia etmiyorsa, hükümetleri herhangi bir şekilde DNA örnekleri alamıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu hakkın ihlal edilmesi durumunda her davada bireyleri korumuştur.

AB, devasa bir bürokrasi: Avrupa Birliği'nde ve onun 490 milyon yerleşimcisi için çalışan memur sayısı sadece Cardiff şehrinde çalışanlardan daha azdır!

Avrupa bize pahalıya mal oluyor: Fayda-zarar değerlendirmelerindeki sorun, herhangi bir politik bilimcinin de bildiği gibi, faydaları değerlendirmekten ziyade maliyetler üzerine daha net bir tablonun çıkarılmasıdır. Önemli ulaşım projelerinin ya da tıbbi araştırmanın olumlu sonuçları her zaman, getirdiği ek maliyete oranla daha az göze çarpar. Avrupa Birliği örneğinde, yol yapımı, altyapı yenilemesi, otobanlar gibi, AB'nin bölgesel oluşumuna katkı için AB tarafından ödenen toplam para miktarı ile kıyaslandığında, İngiltere'nin net katkısı aşırı derecede azdır.

İngilizler daha az Avrupalı hisseder: 1973-2005 verilerine göre, İngiliz halkının diğer uluslara oranla kendini Avrupalı olarak nitelendirme oranı 2,5 kat fazla. Evet, İngiltere'deki Avrupalı kimliği düzeyi bazı AB üyesi devletlerinkinden düşük ancak komşularına oranla bu düzeyin artış hızı çok daha fazla. opendemocracy.net (ABD merkezli düşünce kuruluşu), 7 Temmuz 2007
 
Kaynak: Zaman