Kerkük üzerine yaşanan anlaşmazlık, ABD'nin Irak'a yaklaşımındaki değişimi de yansıtıyor. ABD'nin şu an Sünnilere öncelik vermesi ve Ankara'yla ilişkilerinin iyileşmesi, Kürtlerin kent üzerindeki taleplerinin ertelenmesine yol açıyor

Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin, Irak parlamentosundaki girişimlerin başarısız olması durumunda Kerkük'ü Kürdistan bölgesine katma tehdidinde bulunmasının ardından Erbil ve Süleymaniye'yi korumakla görevli iki Peşmerge alayını Kerkük'e doğru kaydırması, birçok kesimi bu adımın amacı konusunda endişelendirdi.
Barzani'nin Kerkük'ü kendi bölgesine katma tehditleri karşısında askeri çözüm bir seçenek değil. İki Peşmerge alayının harekete geçirilmesi iyi hesap edilmemiş veya fazla hızlı atılmış bir adım; bu durum, işleri kontrol dışına çıkarabilecek ve ülkeyi bu kez milliyetçi bir temelde yaşanacak yeni bir çekişmeye (Kürt-Arap) sürükleyebilecek tartışmaya yeni bir boyut katıyor.
Kürdistan bölgesi liderlerinin son beş yılda attığı adımları izleyenler, Kürtlerin ne istediklerini bildiklerini ve ileride yaşanacağından emin oldukları mücadelelerde kullanabilecekleri bütün kozları biriktirerek, emrivakiye doğru adım adım yaklaşma noktasında büyük çaba sarf ettiklerini açıkça gözlemler. Kürtlerin öldürücü bir hata yapmayacağını, gücün, siyasi boşluğun veya ufuksuzluğun kışkırtıcılığına kapılmayacaklarını söylemek delice olmaz. Kürtler, bu yıl bitmeden önce ve hatta Cumhuriyetçi başkan adayı John McCain'e yeni bir kazanç getirmesi için Amerikan seçimleri öncesi imzalanacağı konuşulan güvenlik anlaşması yüzünden Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin manevra alanının daralmasının çekiciliğine de kapılmaz.
Irak parlamentosu yerel seçim yasası üzerine bir anlaşmaya varmasa ve hatta Irak'taki BM temsilcisi Staffan De Mistura'nın Kerkük'teki seçimlerin 2009 sonuna ertelenmesi yönündeki önerisine Türkmen onayı alınmasa bile, Kürtlerin tercihi askeri yönde olmaz.
Kürtlerin Kerkük seçimlerinin ertelenmesine onay vermesi bile sadece, bir yıl öncesinde sahip olmadıkları esnekliği ve pragmatizmi yansıtıyor. Bir yıl önce, kentin statüsünü belirlemek için bir referandum öngören Irak anayasasının 140. maddesinin uygulanmamasına hiçbir şart altında izin vermeyeceklerini ifade ediyorlardı.
Bu değişim Kürtlerin bir ödünü olarak okunabileceği gibi, son iki yıl hatta son sekiz ay zarfında Irak sahnesinde meydana gelen yeni gelişmeleri dikkate alan siyasi gerçekçiliğe de yorulabilir. Bu değişiklikler sadece Şii koalisyonundaki rahatsızlık, Maliki'yle El Hakim, Sadr akımı ve Şii Fazilet Partisi arasındaki boşanmalarla sınırlı değil; aynı zamanda Amerikan yaklaşımında da kısmi dönüşümler yaşanmakta. Bu durum, Washington'ın eski koalisyonlarını dengelemesi, Sünnilerin Amerika'nın önceliği olması, Washington-Tahran- Şam arasındaki gerginliğin dozunun düşmesi ve Türk- Amerikan ilişkilerinin iyileşmesinden kaynaklanıyor.

Washington'ın arabuluculuk önerisi reddedildi
Bu bağlamda, Barzani'nin Washington'a yönelik açıklamalarının içerdiği eleştiri ve tehditler dikkat çekici değil mi? Kürt lider Kerkük üzerindeki dış planları başarısız kılma tehdidinde bulundu ve ABD'nin yerel seçim krizi konusunda Iraklı taraflar arasında arabuluculuk rolü oynamak istediğini, ancak Washington'dan şu an böyle birşey talep edilmediğini belirtti.
Geriye şu soru kalıyor: Kürt-Amerikan çatışması yakınlaştı mı? Kürtler yeni bir Amerikan terk edişi karşısında olduklarını mı hissediyorlar? Yoksa karşımızda, herkesin içine düşmekten uzak durduğu ve diğerinin düşmesini beklediği bir tuzak mı var?

Kaynak: Radikal