Soğuk savaşta fizik, terörle savaşta antropoloji; Pentagon öyle kararlaştırmışa benziyor. Bir antropolog olarak bu durum beni çok öfkelendiriyor.

Önceki savunma bakanı Donald Rumsfeld ABD'nin, düşmanlarını teknolojik üstünlükle mağlup edeceğine inanıyordu. Onun yerine geçen Robert Gates, isyan bastırma (counterinsurgency) operasyonlarında istifade edilen kültür uzmanlığının, gerçekleşeceğini kestirdiği gelecekteki savaşlar için hayati önemde olduğunu söyledi.

Pentagon'un kültüre olan ilgisi, bu disiplinin hayâtiyetini bir tek gelir akışıyla değerlendirmeyen antropologlar nezdinde üzücüdür. Pentagon, antropolojik bilginin seferber edilmesi için iki büyük girişim başlattığını ilan etti. İlki, Gates'in 40 milyon dolar tahsis ettiği Beşeri Zemin Timi sistemi (Human Terrain Team system). Pentagon, 26 tim oluşturmak istiyor- Irak ve Afganistandaki her tugay için bir tim. Beş kişiden oluşacak timlerde üç askeri personel bulunacak. Ayrıca, askeri üniforma giyecek ve silah eğitimi verilecek bir antropolog – yahut bir sosyal bilimci – bulunacak. Irakta General David Petraeus'a danışmanlık yapan Avustralyalı isyan bastırma (counterinsurgency) uzmanı David Kilcullen'in  "silahlı sosyal çalışma" yaptıklarını söylediği timler, Pentagon veritabanları için köylülerden bilgi temin edecek ve ABD askeri liderlerinin kültürel uyum sağlamaları için çalışacaklar.

Newsweek'de yayınlanan incitici bir makaleye göre iliştirilmiş sosyal bilimcilerden  şimdiye kadar çok azı yerel dili konuşmakta yahut yerel kültür hakkında birşeyler bilmektedir. Örneğin, en meşhur iliştirilmiş sosyal bilimci olan Virginia Christopher Newport Üniversitesinden Marcus Griffin esas itibariyle Filipin yerlisi avcı ve toplayıcılar ve Amerika'daki çöp bidonlarına dalan freeganlar hakkında bilgi sahibidir. Asker meslektaşları onun "kültürel uzmanlığından" nasıl yararlanıyor hayret!

Amerikan Antropoloji Derneğinin yönetim kurulu (AAA) bu timlerde antropologlardan istifade edilmesini kınayan bir bildiriyi geçen yıl yayınladı. AAA, antropologların terörle savaşta kendi paylarına düşen rolü oynamalarına niçin itiraz eder? Neticede antropologlar, Irak ve Afganistanda şiddetin tırmanmasıyla sonuçlanan, Amerikan askerleri ve halk arasındaki bazı kültürel yanlış anlamaları hafifletmeye belki de yardımcı olabilirler? Siyaseten doğruluk, işi çığrından çıkarıyor olmasın?

Bir kimse,  antropologların özel ahlâki sorumluluk gerektiren benzersiz bir araştırma yöntemine sahip olduklarını anlamaksızın AAA'nın kaygısını kavrayamaz. Bir antropologun da dediği gibi "halkın içinde takılıyoruz", onlarla günlerce ve aylarca vakit geçiyor, güvenlerini adamakıllı kazanıyor ve bize dünyalarını açmalarını istiyoruz. Antropolijiyi casusluktan ayıran (antropologların nüfuz edilemez jargonu sayılmazsa), deneklerin rızasına talip olmamız ve haklarında araştırma yaptıklarımızın zarar görmemesi ilkesine uymamızdır. Antropoloji'nin ahlâki ilkelerine göre haklarında çalışma yaptıklarımıza karşı sorumluluğumuz diğerlerine – meslektaşlara, mâli destek verenlere ve ulusa- olan sorumluluğumuza üstün gelir (Amerikan antropolojisinin kurucu babası Franz Boas, I Dünya Savaşı yıllarında, antropolojik araştırmayı casusluklarını gizlemek için kullanan dört meslektaşı bu yüzden kınamıştır)

İliştirilmiş antropologlar, zayıf bir ahlâki zemindeler zira kamuflaj giymiş ve Amerikan askerleriyle birlikte Hummer Jeeplerde seyahat eder bir haldeyken muhataplarının kalbî rızalarını gerçekçi bir şekilde kazanamazlar. Benzer şekilde, ordu için edindikleri bilginin denetimi ellerinde olmaz ve böylelikle araştırma yaptıkları halkın zarar görmeyeceğini sağlama alamazlar. Mesela antropolojik bilgiler,Vietnam savaşında yürütülen Phoenix projesinde, suikast maksadıyla köylüleri hedeflemişti.

Meslektaşlara karşı da yükümlülükler söz konusudur. Pek çok antropolog, Amerikan istihbaratına çalışma suçlamasıyla karşılaştıklarını rapor etmişlerdir. Ben bizzat bu tecrübeyi Rusya'daki araştırmam esnasında yaşadım. Dolayısıyla kamuflaj içindeki her bir antropolog, geri kalanımızı zan altında bırakmaktadır.

İkinci Pentagon programı ise Gates'in Nisan ayında duyurduğu Minerva Projesi. Gelecek beş yıl için 50 milyon doların tahsis edildiği program, sosyal bilimcileri terörle savaş için yürütülecek açık araştırmalar için seferber etmeyi amaçlıyor. Gates, antropologların başvurmasını ümit ettiğini söyledi. Minerva adı altında yürütülecek proje, ele geçirilen Irak belgelerinin tercüme ve analizini, Çin askeri politikasıyla ilgili açık kaynaklardaki bilgilerin/belgelerin düzenlenmesi/birleştirilmesine yardımcı olmayı, İslam-şiddet-terör arasındaki ilişkinin araştırılmasını ve Gates'in konuşmasında ifade ettiği üzere terörle savaş için, işe yararlılığını soğuk savaş süresince kanıtlayan oyun teorisine benzer yeni deneysel sahaların önerilmesini kapsıyor.

Minerva, antropologlar için vâ'z edilmiş ahlâki ilkeleri ilkinde olduğu gibi satışa getirmeyi icap ettirmiyor. Ayrıca, Pentagon'a hakkını verelim, askeri programın görevlileri bu programı mümkün olduğunca açık kılmaya çabalıyor. Ele geçirilen Irak belgeleri ve Çin askeri programları hakkındaki bilgiler web sitelerinde yayınlanacak ki ilim adamlarına, tecessüs erbâbına dünya'nın her yerinden erişilebilir olacak. Kezâ İslam ve şiddet üzerine araştırma teklifleri yahut yeni disiplinler geliştirme çağrısı, araştırma sonuçlarının gizli tutulmayacağını, her ülkeden araştırmacıların serbestçe başvuru yapabileceğini vurguluyor.

Miverva'nın duyurulmasından sonra AAA başkanı Setha Low,  Gates ve diğerlerini muhatap alan ve programın icrasıyla ilgili kaygılarını dile getiren bir yazı kaleme aldı (ifşaat: metnin içeriği hakkında bana danışıldı.) AAA'nın ana kaygısı, Savunma Bakanlığının bilim ve mühendislik çalışmalarına kaynak sağlamada esaslı bir geçmişi varken sosyal bilimler bilhassa da antropoloji için böyle bir şeyin söz konusu olmamasıdır. Bununlar birlikte Minerva projesinin tam da özündekine benzer araştırmaları desteklemede tecrübe sahibi federal organlar – akla hemen Ulusal Bilim Kurumu (NFS) geliyor – var. Şayet federal hükümet, diyelim ki İslam ve terör hakkında serbest ve açıktan yürütülecek araştırmalara kaynak aktaracaksa bunu niçin normal kanallardan davet ederek ve kararlaştırarak yapmasın? NSF, bu türden araştırma için meslektaş değerlendirmesi yapmaya ehildir ve tecrübesi vardır. Savunma Bakanlığının ise yok.

AAA'yı kaygılandıran açık tehlike, bir araştırma programını ortaya çıkaran amatörce ve yanlış şekillendirilmiş gözden geçirme sürecidir ki daha az belirgin olan bir tehlike de mevcuttur. Araştırmaların giderlerini tarafsız sivil organlar yerine ordu karşılayınca, bilgi, mahirâne bir şekilde askerileştiriliyor ve güçlü bir rüzgar karşısında eğilen ağaç misali eğiliyor. Kamuoyu, şiddet ve din üzerine yürütülen temel akademik araştırmanın orduya "ait olduğunu" kabul etme noktasına geliyor; askeri araştırma yapmamış araştırmacılar, kendilerini bunu yaparken bulabilirler şimdi; gelecekteki araştırma kaynaklarını  sağlama almanın en iyi yolunun ABD dış politikasını eleştirmemekten geçip geçmediğini merak ediyorlardır belki; askeriyeden ve kurumsal mâli kaynaklardan bağımsızlığı demokrasinin ihtiyaç duyduğu eleştirel düşünceyi ateşleyen bir disiplin artık orta malı; ve askeriyenin öncelikleri, kamusal ve akademik tartışmalar üzerine daha bir tayin edici olacaktır.

Tüm sebeplerden dolayı biliyorum ki Franz Boas benim kadar üzgündü.

Hugh Gusterson, George Mason Üniversitesinde antropoloji ve sosyoloji Profesörüdür. Nükleer kültür, uluslararası güvenlik ve bilim antropolojisi uzmanıdır.

Kaynak: Atomic Scientists

Çeviren: Ertuğrul Aydın

Makalenin Orijinal başlığı:The U.S. military's quest to weaponize culture.