Mısır'ın özgürlüklere getirdiği son kısıtlamaları yermek, Bush yönetiminin 'terörle savaşı' nedeniyle özgürlüğü unutan ABD'ye kalmadı.

Mısır halkının referandumda onayladığı yeni anayasal düzenlemeleri savunmak kolay olmayabilir. Zira normal şartlarda, özgürlüklere sınırlamalar dayatmak hoş karşılanan bir şey değildir. Fakat ABD, bu düzenlemeleri eleştirecek veya yerecek son isimdir. Amerika, her vatandaşı suçsuzluğu ispatlanana kadar suçlu sayan bir yasa çıkardı ki, bu durum anayasaya aykırıydı. Bush yönetiminin özgürlüklere dayattığı sınırlamalar, Mısır'ın yeni yasalarındakilerden daha fazla.

Üstelik ABD dünyadaki en önemli demokrasidir ve bu ülke, dini veya bireysel alanlarda özgürlükleri çiğneyen ülkelere karşı 'hükümler' çıkarma hakkını kendisinde buluyor. ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl bu ihlallerle

ilgili raporlar yayımlıyor, bazı ülkeleri kınıyor, bazılarını temize çıkarıyor. Fakat halihazırdaki yönetimin dayattığı yeni duruma bir göz atsa, bütün kınamaları hak eden ayıpları su yüzüne çıkardı.

Korku kültürü terörü yenemez

Tüm bunlar New York ve Washington'daki 11 Eylül suçunun ve teröre karşı savaş ilan edilmesinin sonucunda meydana geldi. ABD bu ilanla kendisini savaş haline soktu.

Bu durum da devlete, ülkede güvenliği ve istikrarı koruma gerekçesiyle bireysel haklar ve özgürlükler aleyhine de olsa istisnai önlemler alma hakkını veriyor.

Peki terörle savaş örtüsü altında bütün bu tecavüzleri işleyen ABD, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice aracağılıyla Mısır'ın anayasal düzenlemelerini eleştirme hakkını nasıl buluyor?

Niçin başkasının yapması caiz olmayan şeyler, terörle savaş söylemi altında ABD için caiz sayılıyor? Mısır da Sina veya Kahire'de

şiddetli terör eylemlerine maruz kalmadı mı? Terörle savaş ABD için özgürlüklere zincir vuran yeni yasaları gerekli görüyorsa,

Mısır'ın yeni yasalarına yönelik Amerikan eleştirisinin ne anlamı var?

Terörle terör yöntemine başvurarak mücadele edilemeyeceği kesin. Bu mücadele sadece polisiye yöntemlerle yürütülemez. Terörün kaynağı terör kültürüdür. Terör kültürüyle hoşgörü, müsamaha ve farklılığa dayalı saygı kültürüyle savaşılır. Böyle bir kültürü gündeme getirmek ve derinleştirmek yerine panikleyen hükümetlerse, korkutmaya başvuruyor. ABD böyle yaptı. Keza Britanya da... Mısır'ın yaptığı da, her ikisini örnek almak dışında bir şey değildi. Üstelik Mısır, 30 yıldan uzun süredir yürürlükte olan olağanüstü hal yasasını da iptal etti.

Korkutma kültürü cesur güvenlik adamlarına ihtiyaç duyar. Hoşgörü

kültürüyse geniş ufuklara sahip bilim adamlarına. Korkutma yoluyla geçici, hoşgörüyle daimi güvenlik sağlanır. Fakat korkutma yönteminin unsurları yasa ve silahlarla hazırdır, her an harekete geçilebilir. Hoşgörüyse, başka tür donanımlar ve eğitimin yanı sıra, mesajları birleştirilebilecek insani ve dini düşüncelere ihtiyaç duyar.

ABD maalesef, örnek alınacak bir model sunmadı. Zira kendisini ayrıcalıklı kılan güzel değerlerden geri adım atıyor ve artık kötü bir model sunuyor. Mısır'ı eleştirmek de bu modelin kötülüğünü hafifletmez.

(Lübnan gazetesi Müstakbel, eski Lübnan milletvekili, 2 Nisan 2007)

- - - - - -