Siz Afganistan’dan çekilmekte olduğumuzu düşünüyordunuz, öyle mi? Başkan bir kez 2011, bir kez 2012 ve bir kez de 2013’te olmak üzere bunu yeterince duyurdu. Bir şeyin yeterince söylenmiş olması o şeyin doğru olmasını gerektirir mi? Elbette hayır, bu konu da ise kesinlikle hayır. NBC News’in atlatma haberine göre:

"Çoğu Amerikalının Afganistan’da savaşın yakında sona ereceğine inanmalarına yol açılmışken, önemli bir ABD-Afganistan güvenlik anlaşmasına dair NBC News tarafından elde edilen taslak, Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’daki askeri ileri karakollarını önümüzdeki uzun yıllar boyunca muhafaza etmeye ve yüzbinlerce kişilik Afgan güvenlik kuvvetlerini desteklemek üzere ödemelerde bulunmaya hazırlandığını gösteriyor.

Amerika Birleşik Devletleri ve Afganistan tarafından henüz imzalanmayan geniş kapsamlı belge, Afganistan’da binlerce Amerikan askeri bulundurma ve ABD vergi mükelleflerinin paralarından milyarlarca dolar harcanması potansiyeli taşıyor.

Belge, eğitim ve El Kaide ile savaşın devamı adı altında Afganistan’da yeni, ucu açık askeri bağlılığın başlangıcı olarak görülüyor. Afganistan’daki savaş bitecek gibi görünmüyor. Savaş, ABD ve Afganistan arasında yeni şartlar altında, düşük ölçekte yenilenecek gibi görünüyor."

Obama biz ayrılıyoruz diyor ama aslında ayrılmıyoruz. "Amerika Birleşik Devletleri ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Güvenlik ve Savunma İş Birliği Anlaşması” isimli 25 sayfalık taslak anlaşma şöyle diyor:

"Taraflar El Kaide ve bağlantılarının mağlup edilmesi için ABD askeri operasyonlarının devamının münasip olacağını teyid eder ve yakın iş birliği ve koordinasyonlarının sonuna kadar devam etmesini kabul eder."

Bu savaşın bir sonu olmayacak. Biz bunu hep biliyorduk: Şimdiye kadar hangi istilacı sonunda Afganlara boyun eğdirebildi? Ne İngilizler, ne Ruslar hatta ne de İskender. Biz gerçekten istisna olacağımızı mı düşündük acaba?

Bu anlaşmayı şekillendirirken birkaç düğüm noktası vardı: Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ilk olarak ABD askerlerinin Afganların evlerine girmelerini ve arama yapmalarını yasaklayan bir ibare konulmasını talep etti. Bunun Washington’un hoşuna gitmeyeceği açıktı. Bu yüzden, bir süre sonra ibare kaldırıldı. Bunun yerine Başkan Obama, Karzai’ye bir mektup yazarak, Amerikan askerlerinin “ABD vatandaşlarının can ve bedenleri için acil risk teşkil edecek olanlar da dahil, olağanüstü durumlar haricinde” Afganların evlerine girmeyeceklerini taahhüt etti.

Tercümesi: Nefret edilen “gece baskınları” devam edecek. Vahşetleri sebebiyle tüm dünyada nefret edilen ABD askerlerinin kontrolsüz davranışları da öyle. Bir başka büyük düğüm noktası da Iraklılarla anlaşmayı engelleyenle aynı meseleydi: ABD askerlerinin yerel kanunlara ve yerel mahkemelerin yargılama yetkilerine tabi olup olmayacağı.

Bu, Amerikalıların asla müsaade edemeyecekleri bir şeydir: Onlar, Irak mahkemelerinin ABD askerleri hakkında karar vermelerine izin vermek yerine tüm “muharip kuvvetleri” Irak’tan çektiler. Neticede, fatihler fethedilenlerin kanunlarına tabi olacaklarsa niçin imparatorluğa sahip olunsun? Karzai sonunda ABD askerlerine muafiyet bahşetmeyi kabul etti. Sonra da anlaşmanın imzalanmasının ertelenmesi gerektiğini söyleyerek ve bunu Loya Jirga’nın kararına bırakarak kendisini anlaşmadan mümkün mertebe uzak tutmaya çalıştı.

Diğer önemli bir husus da ABD askeri tesislerinin idaresidir. ABD anlaşma metninde resmi olarak “daimi üslerden” feragat etse de aslında belli bölgeler Amerikalıların kullanımına “özel” olarak tahsis edilir ve hiçbir sınırlamadan da bahsedilmez. Metinde şöyle deniliyor:

"Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri kuvvetlerine, üzerinde anlaşılan tesisler ve bölgelerde yeni inşaat çalışmaları üstlenmek de dahil kullanım, operasyon, savunma ya da kontrol için gerekli olan her türlü hak ve yetkisini kullanabilme yetkisi verir." Metinde ayrıca ABD’nin Afgan askerlerinin eğitim ve silahlandırılması için para tahsis etmeye “yükümlü” olduğu ifade ediliyor. Herhangi bir rakam belirtilmiyor. 15 Ocak 2015’te yürürlüğe girmesi planlanan anlaşma “2024 sonu ve ötesi”ne kadar yürürlükte kalacak.

ABD ve Karzai hükümeti tarafından imzalanırsa anlaşma, 15.000 kadar ABD askerini “bakiye” kuvvet olarak bırakacak. Başkan ise daima daha fazlasını gönderebilecek.

Obama-Karzai anlaşması, savaşa son vermek yerine onu kurumsallaştırıyor, Afganistan işgalini ABD’nin bölgedeki operasyonlarında daimi bir özellik yapıyor. Anlaşmada, yeni ABD sömürgesi için yıllık bütçede bir yer ayrılması da planlanıyor. Bunun için herhangi bir zaman sınırlaması da yoktur: “2024 ve ötesi.”

Anlaşma bizim ebediyen Afganistan’da olacağımız ve sadece Afganistan hükümetini savunmakla değil onun asgari seviyede de olsa çalışıyor olmasından emin olmakla da yükümlü olacağımız anlamına geliyor. Biz kaçık Karzai’den çok yakın bir zamanda kurtulacak olsak da -Afganistan “anayasası” onun yeniden aday olmasına izin vermiyor- muhtemelen onun yerini onunla aynı derecede kaçık başka biri alacak. Bu da bizim, Kabil’de miras kalan, yetkisi ancak şehir sınırları kadar olan istikrarsız merkezi hükümeti destekleyerek her şeye yeniden başlamamız gerekeceği anlamına geliyor.

Kısaca, bizim Afganistan’daki “zaferimizin” bir toplamı olan bu bataklıktan bir çıkış yoktur.

Bunun “iyi” bir savaş olduğu zannedildi. “Kötü” savaş -Irak- Cumhuriyetçi bir başkan tarafından başlatıldığı için kötüydü. Bu -kendilerini barışa adayan en barışseverler (ve elbette biz özgürlükçüler) hariç- herkesin savaşıydı, iyi bir savaştı, haklı bir savaştı, savunma maksatlı bir savaştı. Önce onlar bize saldırdılar, doğru mu? Biz o yüzden oraya gittik. 12 sene sonra biz halen oradayız, yakın bir zamanda ayrılacağımıza dair de herhangi bir emare yok.

2001’e dönersek, biz ulus inşa edilmesine karşı uyardık ve açık bir şekilde şunu söyledik: “Öldür onları ve çık!” Usame bin Ladin ölmüşken, Afganistan’da El Kaide’nin pratikte kökü kurumuşken Washington bunu aylarca öncesinden yapabilirdi. Ama “teröre karşı savaşın” gerçek gayelerinin El Kaide’yle bir alakası yoktur.

ABD hükümeti 2001’de Orta Doğu’ya girmeye ve tüm bölgede etkili bir şekilde askeri kontrol tesis etmeye karar verdi. Afganistan’ın görünürde El Kaide’nin sıcak takibi olarak istilası, bizim o kapıya ayak basabilmemizin bir yoluydu. Bölgede bunu müteakip tarih -Irak’ın istilası ve Libya, Suriye ve İran’a uygulanan askeri baskılar- ABD’nin bölge için savaş planlarını gösteriyor.

Obama biz Afganistan’dan çekiliyoruz dedi ama o aynı zamanda “Sigortanızdan memnun kaldıysanız sigortanızı devam ettirebilirsiniz” de dedi.

Afganistan’dan alınan ders yeterince açık olmalıdır: Hiçbir deniz aşırı müdahale tam olarak bitmez. Almanya’ya bakın: 2. Dünya Savaşı biteli 70 sene oldu ama askerlerimiz halen orada. Aynen halen Japonya’da konuşlandıkları gibi. Afgan savaşının başlangıcının 70. yıl dönümünde ABD askerleri halen o cehennem çukurunda kalıyorlarsa şaşıran olur mu?

Kaynak: Antiwar.com

Yazının orjinal başlığı:  We’re Never Leaving Afghanistan/ Biz asla Afganistan’dan ayrılmıyoruz

Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya