Durumda bir kekremsilik var. Benzetmeyi damak tadına göre yapabiliriz. Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararından sonra, eldeki malzeme ile çok acele tarafından bir yemek servisi yapıldı.
Yemeğin tuzu ve malzemesi pekiyi değil. Geçici 18. ve 19. maddede yer alan "11. cumhurbaşkanı seçimi" ibaresinin yemeğin tarifi içinde olmaması gerektiği sonradan fark edildi ve ayıklandı. Yine de ayarı kaçmış malzeme ile yapılan yemek önümüzde duruyor. En kötü tarafı buğusu üstünde tüterken sıcak servis edilmesi gereken yemek buz gibi, üstelik bayat. Oturup nasıl yiyeceğiz?
AK Parti'nin "12. Cumhurbaşkanını Sen Seç! 21 Ekim'de Referanduma Evet" afişleri billboardlara çok geç çıktı. Başbakan'ın son dört günde parti teşkilatlarını ayağa kaldırma teşebbüsü işe yarar mı? Erdoğan, geç kalmış ve harareti düşük referandum kampanyasını "halka güvenmek" ve "cumhurbaşkanını halka seçtirmek" unsurları üzerine inşa ediyor. "Böylece Türkiye kriz mimarlarından kurtulacaktır." diye ekliyor. Ancak yine de halkı soğuk bir havada referandum sandığına çekebilmek için gerekli cazibe oluşmuyor. Çünkü referandum artık var olmayan bir krizi çözmek için yapılıyor.
Türkiye seçim sonrasında hararetli bir anayasa tartışmasının içine girmişti. AK Parti, "sivil anayasa" için yola çıkarken tarihî bir fırsatı kullanıyordu. Henüz hükümet kanadının taslağı nihaî hale gelmeden yakalanan yüksek performans, muarızları ve destekçileri ile yüksek bir demokratik olgunlukta geçecek anayasa yapım sürecini haber veriyordu. Her ne kadar terör ve Kuzey Irak gündemi yüzünden geri plana düşse de, anayasa gündeminin epeyce fazla yük kaldıracağı ortada. 21 Ekim Pazar günü yapılacak referandumun oylanacak her maddesinin yeni anayasanın kritik maddelerinden olduğunu hatırlayalım. Üstelik Türkiye'nin siyasal sistemini kökünden değiştirecek, anayasanın temel iskeletini yeniden oluşturacak cumhurbaşkanlığı ile ilgili maddeler bunlar. Yasama süresinin beş yıldan dört yıla indirilmesini, referandumun asıl sebebi olan 367 şartının kaldırılarak toplantı nisabının 184'e çekilmesini bir kenara bırakabiliriz. Ama cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi ve görev süresinin beş yıla indirilerek iki defa seçilmesine fırsat tanınması, bütün devlet kurumlarını etkileyecek önemli bir değişikliği ifade ediyor. Referandum Anayasa Mahkemesi'nin tesis ettiği 367 şartını ortadan kaldırmak için yapılıyor; ama bize yeni bir "cumhurbaşkanlığı sistemi" armağan ediyor. Karşımıza çıkan soru şu: Sivil anayasa içinde, diğer kurumlarla uyumlu ve dengeli bir şekilde çözeceğimiz sorunu neden referanduma konu ediyoruz?
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, seçim kampanyası yüzünden politize olmuş bir cumhurbaşkanına, siyasette zaman zaman çıkacak boşluğun cumhurbaşkanı tarafından doldurulmasına ve demokratik teamüllerin cumhurbaşkanını merkeze alarak ilerlemesine yol açacak. Halkın oyuyla ikinci defa cumhurbaşkanı koltuğuna oturmak için kampanya yürütecek birinin, siyasal sistem içinde ne tür kazalara yol açacağına dair kimsenin en ufak fikri yok. Meselâ, Meclis'te muhalefete düşmüş bir partinin eski liderinin, yasama döneminin tam ortasında ikinci defa cumhurbaşkanı adayı olduğunu ve partisiyle birlikte kampanya yürüttüğünü düşünelim. Kampanyadan önce, iktidar partisi ve hükümetle ve muhtemelen rakip cumhurbaşkanı adayı olacak başbakanla ilişkileri hakkında tahminde bulunalım.,
Öbür taraftan, referandumdan çıkan anayasa hükümlerini hemen akabinde gündeme gelecek olan anayasa tartışmaları içinde nereye yerleştireceğiz? Malûm hükümet cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılmasını savunuyor. Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanına isterseniz hiç yetki vermeyin, karşınızda parlamentoya değil, kendisini seçen halka karşı sorumluluk taşıdığını düşünen bir cumhurbaşkanı duracak. Üstelik tekrar seçilebilmek için kendisini inisiyatif kullanmak zorunda hisseden biri, sembolik sınırlar içinde nasıl tutulacak?
Bütün bu sorulardan pazar günü yapılacak referanduma yansıyacak olan sonuç, muhtemelen düşük katılım olacak. Düşük katılım ise seçimden net bir zaferle çıkan hükümet için zamansız bir taktik başarısızlık olarak kayda geçecek.
Kaynak: Zaman