Yedi yıl önce, tüm dünyayı dehşete düşüren 11 Eylül saldırısından birkaç gün sonra, katıldığım bir televizyon programında, olayın bir terörist grubun işi olmadığını, ABD içindeki bir çatışmanın ürünü olduğunu söylemiştim. Bu sözler belki de dünyada bir ilkti. Daha sonra teknik analizlerle benzer iddialar dile getirildi ama bu sözleri söylediğimde elimde hiçbir maddi delil yoktu.
Suç teşkil eden bir olayda maddi delillere dayanmadan kimse itham edilemez. Bu nedenle sözlerim komplo teorisi olarak algılandı. Oysa ben kriminal bir soruşturma yapmıyordum olayı siyasi sebep ve sonuçları açısından inceliyordum. Önce şu sorulara cevap aradım: Terör yapmayı amaçlayan ve bunu gerçekleştiren bir grup dünyanın en güçlü ülkesi sayılan ABD'nin güvenlik, istihbarat engellerini nasıl aşmış ve çok karmaşık bir eylemi gerçekleştirebilmiştir? Sıradan bir sabotaj eyleminin boyutlarını çok aşan, kullanılacak kişilerin hem yetenekleri hem de psikolojileri açısından çok farklı olmalarını gerektiren bu eylem mümkün müdür? Dört ayrı uçakla yapılan bu eylemlerin hepsinin başarılı olması ihtimali matematik olarak yüzde kaçtır?
Olayı bir başka açıdan daha irdeledim ve eylemcilerin nihai hedefinin ne olabileceği sorusuna cevap aradım. Bu eylem ABD'de bir iktidar değişikliğine neden olmayacaktı. ABD'nin dünya üzerinde geri çekilmesine değil aksine daha da yayılmasına yol açacaktı. Eylemcilerin tek başarısı binlerce insanın ölümüne neden olarak ABD'nin itibarını zayıflatmak olabilirdi ama bunun eylemi yapanlara kazandıracağı hiçbir şey yoktu. Çünkü İslam adına yapıldığı söylenen eylemin İslam dünyasına hiçbir katkısı olamayacaktı. Çünkü İslam ülkelerinin alternatif bir güç olması imkansızdı. Ayrıca böyle bir alternatif konusunda kamuoyuna yansımış herhangi bir proje bulunmuyordu.
Eğer amaç Batıyı ve onun temsilcisi olan ABD'yi etkisiz hale getirmek ise, bu amaç gerçekleştiği zaman, tek zenginlik kaynağı olan petrolü kim satın alacaktı? Batısız bir İslam dünyası sefaletten başka ne bekleyebilirdi? Bunu kimse İslam dünyasını küçümsemek olarak algılamasın ama bir gücü tasfiye edip yerine geçmek için onun üretim, teknoloji, finans gibi fonksiyonlarının yerini alacak bir alternatif yaratmak gerekir. Bu alanlarda tamamen bağımlı olunan bir gücü yok ederken kendi hayatınızın daha fazla zarar göreceği de hesaplanmalıdır.
Bu durumu genelleştirirsek az gelişmiş ülkelerle gelişmişler arasında savaş söz konusu değildir. Yani bazı kimselerin düşündüğü gibi Batıdan silah alıp onlarla savaşmak komik olur.
Yedi yıldır tüm dünyanın bulamadığı örgüt ve liderinin hala bir takım eylemler yapacağı söyleniyor. Bu iddiaların kabul görmesi insanların ne kadar kolay yönlendirilebileceğinin bir göstergesi.
Türkiye'de çeyrek asırdır süren teröre bir de bu açıda bakılsa, yani hedeflerinin mümkün olup olmadığı, militanlarının sefaletin içinden gelip bir ideal uğruna hayatını tehlikeye atıp atmayacağı araştırılsa ve benzeri diğer sorulara cevap aransa çok farklı bir tabloyla karşılaşırız.
Kaynak: Star