Analiz

Birleşik Krallık’ın Filistin devletini tanıma kararı ne kadar önemli ve neden şimdi?

Başbakan Keir Starmer, Gazze’deki kıtlık ortamı eşliğinde, Birleşik Krallık’ın Eylül ayında Filistin devletini tanıyacağını duyurdu.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Salı günü yaptığı açıklamada, ülkesinin Eylül ayında Filistin devletini tanıyacağını, ancak İsrail’in Gazze’deki savaşı bitirmek ve gerçek bir barış sürecine başlamak adına "önemli adımlar" atmaması halinde bu kararın uygulanacağını söyledi.

Salı günü yapılan acil kabine toplantısının ardından yayımlanan hükümet açıklamasında, Starmer’ın bu tanımanın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (UNGA) toplantısından önce gerçekleşebileceğini belirttiği ifade edildi.

Birleşik Krallık’ın bu kararı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ülkesinin Filistin devletini tanıyacağını açıklamasından birkaç gün sonra geldi.

İşte bu duyuruyla ilgili bilinenler ve olası etkileri:

Starmer ne dedi?

Starmer’ın bu açıklaması, Britanya dış politikasında büyük bir değişiklik olarak görülüyor.

“Her zaman söyledim: Filistin devletini tanıyacağız ama bunu iki devletli çözüm için en etkili zamanda barış sürecine katkı olarak yapacağız,” diyen Starmer, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu çözüm artık tehdit altındayken, harekete geçme zamanı şimdi.”

Ek olarak, “Bu sürecin bir parçası olarak, bugün doğrulayabilirim ki eğer İsrail hükümeti Gazze’deki korkunç durumu sona erdirmek için somut adımlar atmazsa, Birleşik Krallık Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda Filistin devletini tanıyacak” dedi.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de, Fransa ve Suudi Arabistan tarafından düzenlenen, iki devletli çözümün desteklendiği BM konferansında benzer ifadelerde bulundu.

Lammy, İngiltere’nin Filistin devletini tanıma planını “omuzlarımızda tarihin yüküyle” gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu ifade, 1917 Balfour Deklarasyonu’yla İsrail’in kuruluşunda İngiltere’nin oynadığı merkezi rolü hatırlatıyor.

Neden şimdi?

Bu kararın zamanlamasıyla ilgili soruları yanıtlayan Starmer, Gazze’deki “katlanılmaz” koşullara ve iki devletli çözüm umutlarının giderek zayıflamasına dikkat çekti.

“Bu karar, sahadaki koşulları değiştirmeye katkı sağlasın, yardımların ulaşmasını kolaylaştırsın diye şimdi alındı,” dedi.

“Şu an bu kararı almamın nedeni, iki devletli çözüm fikrinin giderek küçülüyor olması. Bugün, yıllardır olduğundan daha uzak bir ihtimal gibi hissettiriyor.”

Bu duyuru, acil kabine toplantısının ardından yapıldı. Starmer, partisinden gelen artan siyasi baskıyla da karşı karşıyaydı.

Başbakan, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü yıkıcı savaş nedeniyle kamuoyundan yoğun tepki alıyor. Uzmanlar ve insan hakları kuruluşları bu savaşı soykırım olarak tanımlıyor.

7 Ekim 2023’te başlayan İsrail saldırıları sonucunda, İsrail 60 binden fazla Filistinliyi öldürdü. İsrail, bu saldırıların Hamas öncülüğündeki saldırılara karşılık olduğunu ve bu saldırılarda en az 1.139 İsraillinin öldüğünü söylüyor. Ancak insan hakları grupları, Gazze’de uygulanan “yakıp yıkma” taktiklerini ağır şekilde eleştiriyor.

Starmer, Filistin’in tanınmasının uzun zamandır İşçi Partisi politikası olduğunu ve hükümetin uzun süredir geliştirdiği daha geniş bir barış inisiyatifinin temel taşlarından biri olduğunu vurguladı.

Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Seçim manifestomuzda da belirtildiği gibi, Filistin devletinin varlığı Filistin halkının devredilemez hakkıdır. Bu hak, hiçbir komşu ülkenin iznine bağlı değildir ve aynı zamanda İsrail’in uzun vadeli güvenliği açısından da hayati öneme sahiptir.”

“Filistin devletini tanımak, yenilenmiş bir barış sürecine katkı olarak, güvenli ve emniyetli bir İsrail’in yanı sıra yaşanabilir ve egemen bir Filistin devletiyle sonuçlanacak iki devletli çözümün bir parçasıdır.”

Starmer Filistin’i tanımak için hangi şartları koydu?

Starmer, Birleşik Krallık’ın Filistin’i tanımaması için İsrail’in yerine getirmesi gereken bazı şartları şöyle sıraladı:

  • Gazze’deki korkunç durumu sona erdirmek için somut adımlar atmak

  • Ateşkesi kabul etmek

  • Uzun vadeli, sürdürülebilir bir barışa bağlılık göstermek ve iki devletli çözüm vizyonunu canlandırmak

  • BM’nin yardımları yeniden ulaştırmasına izin vermek

  • Batı Şeria’da ilhak olmayacağına dair açık bir taahhüt vermek

Ayrıca Hamas için de taleplerini yineledi:

  • Tüm esirleri serbest bırakmak

  • Ateşkesi kabul etmek

  • Silahsızlanmayı taahhüt etmek

  • Gazze hükümetinde herhangi bir rol oynamayacaklarını kabul etmek

İngiliz hükümeti, Eylül ayında karar vermeden önce hem İsrail’in hem Hamas’ın bu şartları ne ölçüde yerine getirdiğini değerlendirecek.

Filistin devletini tanımak ne anlama geliyor ve başka hangi ülkeler tanıdı?

Şu anda Filistin Devleti, 193 BM üyesinden 147’si tarafından egemen bir ülke olarak tanınıyor. Bu da uluslararası toplumun yaklaşık %75’i demek.

Geçtiğimiz yıl İspanya, İrlanda ve Norveç gibi üç Avrupa ülkesi Filistin’i resmi olarak tanıdı.

Fransa da Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda Filistin’i tanıyacağını açıkladı.

Uzmanlara göre bu tanımanın pratik etkisi sınırlı olabilir ancak diplomatik etkisi büyük olabilir. Özellikle İsrail’in başlıca destekçilerinden biri olan ABD’ye bu karar baskı yapabilir.

Eski bir ABD diplomatı olan William Lawrence, Al Jazeera’ye verdiği demeçte şöyle dedi:
“Eğer Gazze’de açlıkla mücadele ediyorsan, diplomatların sözleri pek bir anlam ifade etmeyebilir. Ama diplomatik olarak bu gerçekten büyük bir adım. Starmer’ın taleplerindeki netlik çok dikkatimi çekti.”

“Ve eğer tüm dünya bu kadar net bir tutumla Trump’a yönelirse, bu onun üzerinde etkili olur. Bu adımlar belki anında çözüm getirmez ama doğru yönde bir hareket başlatır – hem İsrail’e hem de ABD’ye baskı anlamında.”

İngiltere gerçekten Filistin’i tanımaya mı hazırlanıyor?

Al Jazeera muhabiri Milena Veselinovic’e göre, Starmer şu anda ciddi bir baskı altında.

“Burada, İngiltere’de halktan ve kendi milletvekillerinden bu konuda adım atması için büyük bir baskı var. Son günlerde halk, Gazze’de açlıktan kırılan insanların görüntülerinden çok etkilenmiş durumda,” dedi Veselinovic Londra’dan bildirdiği haberde.

Geçtiğimiz hafta, 9 siyasi partiden 221 milletvekili, Starmer ve Dışişleri Bakanı David Lammy’e hitaben bir mektup yazarak Filistin devletinin tanınmasını talep etti. Bu sayı daha sonra 255’e yükseldi.

Veselinovic, İngiltere’nin bu konuda net bir söz vermediğini de ekledi:

“Bu, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un yaptığı gibi net bir açıklama değil. Macron ‘Eylül’de tanıyacağım’ dedi. İngiltere ise İsrail’e baskı kurarak Gazze’deki şartların iyileştirilmesini amaçlıyor.”

Bu kararın Gazze’deki duruma somut etkisi olur mu?

İngiltere Dışişleri Bakanı Lammy, bu adımın sahadaki durumu etkilemesini ve Gazze’de bir ateşkese yol açmasını umduğunu söyledi.

BM’de yaptığı konuşmada, dünya Gazze’de “en korkunç sahnelere” tanıklık etti ve artık “Filistin halkının acılarının dindirilmesi” gerektiğini belirtti.

Ancak bazıları bu açıklamaların samimiyetini sorgulamaya devam ediyor.

Al Jazeera’nin kıdemli siyasi analisti Marwan Bishara, Starmer ve Macron gibi liderlerin Gazze’deki savaşa rağmen hâlâ İsrail’i desteklemeye devam ettiğini söyledi.

“Artık yüksek perdeden laflardan fazlasını görmemiz lazım. Çünkü bu liderler soykırıma ortakken, barış ve adaletten bahsetmeleri inandırıcı değil,” dedi.

Bishara ayrıca, liderlerin Filistin devletini tanıma planlarında yeterince ayrıntıya girmediklerini de eleştirdi:

“Bu tanınma Batı Şeria’nın sadece %10’unda mı olacak? Yoksa 1967’de işgal edilen tüm topraklarda mı – Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze dahil, birleşik ve egemen bir devlet olarak mı?”

İsrail nasıl tepki verdi?

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, X (eski Twitter) üzerinden şu açıklamayı yaptı:
“Starmer, Hamas’ın canice terörizmini ödüllendiriyor ve kurbanlarını cezalandırıyor.”

İsrail Dışişleri Bakanlığı da İngiltere’nin bu hamlesinin “Gazze’de ateşkese ulaşma ve esirlerin serbest bırakılması için çerçeve oluşturma çabalarına zarar verdiğini” belirtti. Ayrıca Starmer’ın bu açıklamasının “Fransa’nın adımını ve iç politik baskıları” izlediğini ifade etti.

Fransa, G7 ülkeleri arasında Filistin’i tanıma kararı alan ilk ülke olmuştu. Cumhurbaşkanı Macron, bu kararı ülkesinin “Orta Doğu’da adil ve kalıcı barışa olan tarihi bağlılığı” olarak nitelemişti.