Geçen hafta Atina tarafından etkin hale getirilen ortak Euro bölgesi ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kredi paketi açık bir şekilde yatırımcıları mutlu etmedi; yatırımcılar bu paketin hem yetersiz hem de çok gecikmeli olduğunu düşündü.
İki yıl vadeli Yunanistan tahvillerinin getirileri yüzde 18'e fırladı. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Atina, bu derece yüksek borçlanma oranlarıyla ayakta kalamaz. Yunanistan şu anda bir iç borç sarmalı ile karşı karşıyadır ve bu, kontrol altına alınmazsa Yunanistan borçlarını ödeyemez hale gelir.
Şu anda üç farklı politika seçeneği mevcut. İlk olarak, Euro bölgesi devletleri yatırımcıları Yunanistan'ın borçları yüzünden kesinlikle para kaybetmeyeceklerine ikna etmek için (ve de spekülatörlere Avrupalı siyasetçilerin iradeleri üstüne iddiaya girmeye devam ederlerse para kaybedeceklerini açıkça göstermek için) Atina'ya açık çek verebilirler. İkinci olarak, Yunanistan borçlarını yeniden yapılandırarak (temerrüt durumuna düşerek) yatırımcıları yatırımları karşılığında alacakları tutarda indirim yapmaya zorlamayı deneyebilir. Son olarak da, Yunanistan ihtiyacı olan ekonomik canlanmayı sağlamak umuduyla ortak para birimi kullanımını terk edebilir.
Her üç durum da hiç cazip değil. Açık çek defteri meselesi Euro bölgesinde bir siyasi kriz yaratabilir. Alman seçmenler ve politikacılar zaten kamu kaynaklarının Yunanistan'ı desteklemek için kullanılmasına kesin olarak karşılar. Savurgan güney komşuları olarak gördükleri ülkeye sınırsız garanti imkânı sağlama ihtimali onlara fazla gelecektir.
Yunan tahvillerine sahip yatırımcıların alacaklarında indirim yapılması kulağa hoş geliyor olabilir; ancak bu, Yunanistan'ın 300 milyar Euro'luk borcunun yüzde yetmişini elinde tuttuğu düşünülen Fransız ve Alman finans kuruluşları için zarar etmek anlamına gelecektir. Bu boyuttaki bir değerleme zararı Avrupa'da başka bir bankacılık krizini tetikleyebilir. Eğer Yunanistan Euro bölgesinden çıkarsa, Avrupa'daki bankaları ciddi boyutta zarara uğratıp, aynı derecede vahim sonuçlara yol açacaktır.
Böylesine dramatik bir hareket, yatırımcıların endişelerinin Euro bölgesindeki diğer tahvil piyasalarına, özellikle kamu finansmanı zayıf olan Portekiz, İspanya, İrlanda ve İtalya gibi ekonomilere kolayca sıçramasına sebep olacaktır. Son günlerde, bu ülkelerin borçlanma faizlerinin hızla yükselişinde bunun olacağının işaretleri zaten mevcuttur. Dün İspanya'nın kredi notunun Standard&Poor's tarafından düşürülmesi, piyasadaki fırtınayı yatıştırmaya kesinlikle yardımcı olmayacaktır.
Euro kullanmayı bırakmanın Yunanistan'a ne gibi faydalar sağlayacağı net bile değil. Yeni para birimi ile Euro arasındaki döviz kuru oranı kaçınılmaz bir şekilde düşük olacağından Yunanistan'ın ihracat ürünleri daha fazla talep görecektir. Ancak Yunan bankacılık sistemi kendini feci bir koşuşturma içinde bulacaktır.
Yunanistan'ın Euro bölgesinden çıkışı, iki yıl önce başlayan küresel ekonomik krizde yeni bir fırtınalı girdap yaratacaktır. Ve biz, İngiltere olarak, bunun sonuçlarından etkilenmeyeceğimizi düşünmemeliyiz. Kıta Avrupası en büyük ticaret ortağımız. Kıta Avrupası'nda ekonomik gelişmeyi yeniden canlandırmadan, kamu maliyemizi düzenlemek için gereken ekonomik büyümemiz beklenenin çok daha altında olacaktır.
İngiltere de tahvil piyasasının güvenilirliğinin azalmasından zarar görebilir. Bizim ekonomik durumumuzla Yunanistan ekonomisi arasında yapılan benzerlikler abartılmaktadır. Bizim kamu borç stokumuz daha az ve biz kendi para birimimiz üzerinden borçlanıyoruz. Ancak tahvil piyasası, bütçe açığımız konusunda endişe yaratmayı kusursuzca başarıyor. Buna benzer sorunlar, bugünlerde üç partinin de liderleri tarafından ekonomiyle ilgili tartışmaların merkezine alınmalıdır.
Yunanistan'a gelince, Avrupalı liderler neye karar verirlerse versinler; kararlarını çok kısa bir zamanda ve kati surette hayata geçirmeliler. Açık olan şu ki; bekle ve gör yaklaşımı Euro bölgesinin güvenilirliğini zedeleyecek derecede mevcut krizi daha da kötüleştirdi. Avrupalı karar alıcılar, Yunanistan krizini başından beri ihmal etmekteler. Ve şimdi, daha öncekinden farklı olarak işin başına geçmeliler. 29 Nisan 2010, Independent Başyazı
Kaynak: Zaman