Vicdani ret ve asker

Pazar günü star gazetesinin internet sahifesinde 'TSK'nın dergisinde vicdani ret tartışması' başlıklı bir haberle karşılaştım.

star gazetesinin haberi 2006 Eylül'ünde Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi yayını sayılabilecek 'Stratejik Araştırmalar Dergisi'nde Kurmay Binbaşı Sayın Ersin Kaya'nın bir makalesini temel alıyordu.

Konu önemli ama kanımca en az konu kadar hatta muhtemelen daha önemli mesele Sayın Kaya'nın makalesinde yaptığı yorumlar.

star gazetesinde Sayın Kaya'nın yorumunu okuduğum zaman 2006 Eylül tarihli makalenin aslını görmek için internetten bulmak istedim ama çabalarım bir sonuç vermedi.

Çabalarımın sonuçsuz kalması benim internet bilgi düzeyimin mükemmelliğinden (!!!) de kaynaklanıyor olabilir, 2006 tarihli makalenin bir biçimde sanal ortamda olmamasından da.

Geriye ister istemez Sayın Kaya'nın star gazetesine yansıyan görüşleri kalıyor ama bu görüşler de bazı konuların tartışılması için kanımca yeterli ipucu veriyor.

Yukarıda da belirttiğim gibi vicdani ret meselesinin kendisi de önemli bir konu ama dergide ifadesini bulan başka bir görüş bence çok daha önemli.

Sayın Kaya'nın star gazetesine yansıyan görüşü şöyle:

'Türkiye'de örf ve adetlerin hukukun yazılı olmayan kurallarından olduğunu belirten Mu. Kur. Bnb. Ersin Kaya, hukuk sisteminin de kendi kültüründen etkilendiğini yazdı. Kaya, makalesinde 'Avrupa kültürü tarafından normal karşılanan vicdani reddin 'askere gitmeyene kız verilmediği', 'ana sütünün helal edilmediği' kültürümüze aykırılığı tartışma götürmez bir gerçektir' ifadelerini kullandı. Stratejik Araştırmalar Dergisi'nde yayımlanan makalesinde Kaya, vicdani ret hakkının tanınması yönünde bir yasanın Avrupa Konseyi'nin tavsiye kararları da gözönüne alınarak, sağlam temellere oturtulmuş ve yeni sorunları beraberinde getirmeyecek kadar kapsamlı hazırlanması ele alınması gerektiğini savundu'.

star gazetesinin Sayın Kaya'nın Stratejik Araştırmalar Dergisi'nde yayınlanan makalesine atfen kullandığı bu küçük paragrafta kanımca vicdani ret meselesini aşan başka çok önemli bir konu daha var.

Doğrudur, her toplumda hukuk, kanunlar bir ölçüde söz konusu toplumun geleneklerinden, örf ve adetinden etkilenmiştir, sosyoloji hukuku belirlemede bir ölçüde etkili olmuştur.

Bu bağlamda Sayın Kaya'nın hukuk sisteminin kendi kültüründen etkilendiğini ifade etmesi doğrudur, bu çerçevede vicdani ret meselesine her toplum farklı açılardan yaklaşmıştır, 'askerliğini yapmamış kişiye kız verilmediği toplumda' vicdani ret algılaması değişik olmuştur, bütün bunlar doğrudur ama bunlar kanımca artık geçmişin hukuk-sosyoloji ilişkileridir.

Günümüzde çok net ve kısa bir ifadeyle 'toplum toplumdur, sosyoloji sosyolojidir ama hukuk da hukuktur' demek mümkündür, hatta gereklidir.

İktisadi anlamda küreselleşmenin, sevelim, sevmeyelim, geldiği aşamada zaten farklı düşünmek zorlaşmıştır.

Küresel belirlenmelere ilaveten Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik perspektifi 'toplum toplumdur ama hukuk da hukuktur' ilkesini daha da güçlendirmiştir.

Avrupa Birliği müzakere sürecinde bir ülkede bizler hukuk üretimini sosyolojik belirlenmelere tabi kılmaya başladığımızda meselenin ucunun nereye kadar gideceği belli olmayabilir.

İlk aklıma gelen töre adı verilen sosyolojik bir gerçekliğin hukuk kurallarına ne kadar yansıyacağı meselesine verilmesi gereken cevaptır.

Ceza hukuku bağlamında töre ile töreye bağlı cinayetlere verilen ceza arasındaki eski ilişki AB sürecinde koparılmış ve çok da çağdaş bir adım atılmıştır.

Türkiye'de sosyoloji dendiği zaman ilk akla gelen gerçekliklerden biri de dindir; hukuksal düzenlemelerin ise kurumsal anlamda din kurumundan bağımsızlığı laiklik ilkesinin temelidir.

Türkiye'nin de üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi ve bu kurumun ürettiği insan hakları sözleşmesi ve içtihadı da (AİHM) temel ilke olarak hukuk üretiminde kültürel rölativizmi reddetmektedir.

Sayın Kaya'nın AİHM kararları doğrultusunda bir arayışın kaçınılmaz olduğunu belirtmesi bu bağlamda hem gerçekçidir hem de doğru bir yönelimdir.

Zaten, 'askerliğini yapmamış kişiye kız verilmediği' bir ülkede vicdani ret olgusu sosyolojik olarak büyük bir temel bulamayabilir; bulabilene de hukukun bir çözüm üretmesi, silahsız ama zorunlu farklı bir kamu hizmetine yöneltmesi şarttır.

Resmi bir askeri dergide yayınlanan görüşler önemlidir; temennimiz bu bakışın 'ülke şartlarının farklılığı ve bu farklılık doğrultusunda yapılanma arayışlarına' da bir son vermesidir.

Kaynak: Star