Laikler üniversitelerde türban izni taleplerini laikliğe darbe gibi görse de, yasağın kalkması evrensel eşitliğe doğru önemli bir adım olacak
Üniversitelerde başörtüsü takılmasına izin veren anayasa değişikliği Türkiye'yi bölüyor. Bunun laik düzene karşı büyük bir saldırı ve İslamlaşmaya doğru bir ilk adım olduğunu düşünen laikler karşı harekete geçiyor.
Suçlama AKP tarafından reddedildi. Genel seçimleri ikinci defa kazandıktan sonra mecliste mutlak çoğunluğa sahip olan AKP, bir şekilde mirasçısı olduğu ancak bağlarını yalanladığı Refah ve Fazilet partilerinin tecrübelerine hâlâ bağlı olan çevrelerin ve seçmenlerinin bir kısmının talepleri çerçevesinde, yüksek öğretimin herkesin hakkı olduğuna ilişkin eşitlik ilkesi adına bir teklif sundu. Burkadan çok fulara benzeyen 'geleneksel milli başörtüsü' türbanın üniversitelerde yasak olması uzun zamandır tartışma konusuydu. Söz konusu yasak, birçok kız öğrenci için eğitimle dini kimlik arasında seçim yapma zorunluluğu anlamına geliyordu. Otoriter laiklikle bildiğini okuyan İslamcılık arasında bir kutuplaşma söz konusu.
Üniversite ataerkil gücü yerle bir eder
AKP'nin çekiç darbesi, Atatürk'ün oluşturduğu laiklik modelinin kilit simgelerinden birine karşı. Bununla birlikte, bertaraf edilmesi de zor. Nitekim bu değişiklik, en katı laiklerin bile reddetmekte zorlandığı evrensel eşitlik ilkesi adına yapılıyor. Kamu daireleri, ortaokul ve liselerdeki türban yasağını koruyan anayasa değişikliği, muhalefetin, yargıçların ve rektörlerin savunduğu gibi, laikliğin belli bir modelini yani kamu eğitim alanlarında her türlü dini sembolü yasaklayan Fransız modeli laikliği hedefliyor. Fransız modeli, Avrupa'da bir ilktir.
Avrupa'daki göçmen sorununda da söz konusu olduğu gibi, türban meselesi sadece kökten dincilik merceğinden okunamayan bazı gerçekleri gün ışığına çıkarıyor. Türbanı savunanlar sadece İslamcı militanlar veya geleneksel erkekler değil. Bu kişilerin arasında türbanın, siyaset ve kamu hayatına etkin katılımlarının engellememesi gerektiğini savunan, özgür iradeleriyle türban takmayı düşünen kadınlar da bulunuyor. Bu kişiler, çok çeşitli kimlikleri olan yeni bir neslin kadınları. İran örneğinde görülebileceği gibi, İslam dünyasında kadının eğitimiyle özgürlük ve eşitlik talepleri arasında sıkı bir bağ mevcut. İran'da dinin gerici anlayışına en belirgin biçimde karşı çıkanlar, birçok alanda özgürleşmeleri engellenen türbanlı feministlerdir. İran'da üniversite mezunlarının büyük kısmının kadın olması rastlantı değil.
Kadınların üniversiteye türbanlı da olsa girmesi olumlu bir gelişme. Zira kadınlar, bilgiyle yüzleşecek ve kendilerini evde tutmak isteyen ataerkil gücü bu şekilde yerle bir edecek. Nitekim genç Türk kızlarının fakülte merdivenlerini çıkarken başlarındaki örtüleri sıkı tutmak için atacakları düğüm değil, medeni kanuna şeriat esinli bazı kurallar yerleştirilirse ne yapacakları daha önemli. AKP ve aşırı sağın milliyetçi hareketleri o eşiği geçmediği sürece, Türk laikliğinin sona ermesi uzak bir ihtimal. Avrupa'ya girmeyi arzulayan bir ülkede laikliğin savunulması 'apoletler' ardında saklanamaz. Aynen düşünce özgürlüğünün korunması gibi, demokrasinin korunması da türbandan çok daha önemli.
Kaynak: Radikal