Uluslararası soruşturma ABD'nin de yararına

İnsanlar gibi uluslar için de, bazen en zorlu ikilemleri açıkça tanımlanmış düşmanlıklardan ziyade karmaşık dostluklar yaratır. Amerika’nın İsrail ve Türkiye’yle bağları tipik bir örnek; bu asabi ikilinin kendi aralarındaki ilişkiler de kayalıklara doğru yol alıyor.

Türkiye’yle İsrail kısa süre öncesine dek kendi stratejik ortaklıklarını kuruyor gibi görünüyordu. Ne yazık ki artık öyle değil. İsrail, deniz ablukasını kırıp Gazze’ye yardım götürmek isteyen konvoya düzenlediği saldırıda, Türk bir İslami yardım kuruluşunun kiraladığı gemide sekiz Türk vatandaşını öldürdü.

İran’a açılan kanal
Türkiye hükümeti bağımsız bir uluslararası soruşturma talep ediyor, fakat İsrail kendi iç soruşturmasını tercih ederek bu yaklaşımı reddetti; söz konusu soruşturmaya iki uluslararası ‘gözlemci’ katılacak, bulgular üzerinde oy hakları olmayacak. Peki müttefikleri arasında kalan Amerikan ne yapacak?

Bir ulusun dostlarıyla bir insanın dostları arasındaki benzetmenin çöktüğü yer tam da burası. Britanyalı devlet adamı Lord Palmerston’un 19. yüzyıldan kalma “Ulusların daimi dost veya müttefiki yoktur, sadece daimi çıkarları vardır” vecizesi duygusuz ama doğru.

Amerikan çıkarları açısından, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu 73 milyonluk nüfusuyla ılımlı ve laik bir demokrasi olan Türkiye, 7.5 milyonluk nüfusunun dörtte üçü Yahudi olan laik ve demokratik İsrail kadar önemli. Öncelikle, Türkiye Amerika’nın İran İslam Cumhuriyeti konusunda en önemli diplomatik kanalı. İran, (ABD’nin durdurmayı amaçladığı) nükleer programına dair konularda Türkiye üzerinden iletişim kurmayı tercih ediyor gibi görünüyor.

Türkiye aynı zamanda ABD açısından siyasi, ekonomik ve askeri önem taşıyan daha geniş bir bölgeye açılan bir köprü de; burası, petrol zengini Hazar havzasının doğusundan Çin’in çevresindeki eski Sovyet cumhuriyetlerine uzanan, büyük çoğunluğu Müslüman olan bölge.

Obama yönetimi İsrail’in Gazze filosu olayı için sınırlı bir iç soruşturma ısrarını destekliyor gibi görünüyor. Bu bir hata. Başkan Barack Obama, bağımsız ve tam yetkili bir soruşturmaya yönelik küresel çağrılara liderlik yapıyor olmalı; soruşturmanın İsraillileri uluslararası hukuku ihlal etmekten suçlu bulması durumunda İsraillilerle (ve İsrail’in Kongre’yle Amerikan Yahudi toplumundaki destekçileriyle) daha derin bir çatlağın meydana gelme ihtimaline rağmen bunu yapmalı.

Böyle bir yaklaşım hem adil (herhangi bir ulusun kendi askeri eylemlerini tarafsızca soruşturması gerçekten beklenebilir mi?) olacaktır, hem de ABD’nin Türkiye’yle güvene dayalı dostane ilişkilerdeki çıkarları göz önünde bulundurulduğunda, iyi jeopolitik anlamına gelecektir. ABD’nin de, Gazze olayında İsrail’in otomatik destekçisi gibi değil de, güvenilir bir taraf olarak görülmekte daha geniş bir küresel çıkarı var. BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon, Türkiye ve İsrail’in eşit biçimde temsil edileceği bağımsız bir panelin kurulmasını öneriyor (Türkiye bunu destekliyor ama İsrail desteklemiyor).
İdeal düzenleme değil ama...

Aynı zamanda Washington’da bugünlerde rağbet görmeye başlayan bir değerlendirme, yani ısrarla saldırgan davranan bir İsrail’in ABD için ‘stratejik yük’ haline geldiği nosyonu da hatalı. Değerler aynı zamanda çıkarlardır; Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’ya yönelik bütün hatalı politikalarına rağmen, İsrail hâlâ temel Batılı değerleri ABD ve Avrupa’yla paylaşan bir ülke.

Türkiye ve İsrail’in kaderinde rekabet, hatta belki de düşmanlık olsa da, Amerika’nın her ikisiyle de yakın ilişkilerini korumak için akla yatkın gerekçeleri var. İsrail’i Türkiye için veya Türkiye’yi İsrail için bırakmamalıyız. Bu zaman zaman iki ülkenin de büyük öfkesine yol açacak ama bu ideal olmayan düzenlemeyle yaşayabiliriz. Nihayetinde hayatın başka birçok alanında olduğu gibi jeopolitik hayatta da karmaşıklık normdur. (22 Haziran 2010)

Kaynak: Radikal