Türkiye Gürcistan meselesinde arada kaldı

 Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün bozulması, Türkiye için çıkmaz yaratır. Bağımsız Kosova'yı tanıyan Ankara, Güney Osetya ve Abhazya ayrılırsa müttefiki Gürcistan'ın parçalanmasını tanımak durumunda kalabilir

Türkiye son günlerde yaşanan iki önemli gelişmenin göbeğinde bulunuyor. İlki Kafkaslar'daki gelişmeler ve Rus nüfuzunun Gürcistan kapısından güçlü bir biçimde dönüşü. İkincisiyse, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın İstanbul ziyareti.
Bu iki meselenin Türkiye açısından önemine dair kehanette bulunmak imkânsız. Zira Kafkaslar'daki durum Türkiye için Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en büyük sorunu temsil ediyor; Ankara Tahran'la Batı arasındaki ilişkilerin kötüleşmesi durumunda da birçok sorunla yüzleşecek.
Bu durum bir kez daha Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Kafkaslar'dan Irak'a kendisini geniş, çeşitli ve patlamaya hazır bir coğrafyayla bağlantı içine koyan Türkiye'nin müstesna coğrafik konumuna örnek teşkil ediyor.
Yorumcuların çoğunluğu Güney Osetya'yı işgal etmesi sonrası Gürcistan'a yönelik karşı Rus saldırısının Kuzey Kafkaslar'ın fiziki haritasını ve bütün Kafkaslar'ın da siyasi haritasını yeniden çizdiğinde hemfikir. Zira Gürcistan'ın ABD ve İsrail tarafından desteklenen Türk-Azeri koalisyonunun bir parçası olarak istikrarlı konumundan çıkması bile, Rusya'ya direnen kampın stratejileri üzerinde sonuçlar yaratacaktır.

İran doğalgazı hayati önemde
Gürcistan'ın kaybedilmesi, yakın ve uzun vadede Türk çıkarları için felaket olur. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve AKP'nin 2002'de iktidara gelmesi öncesi çizilen bu politika pek değişmedi. ABD Rusya'nın uluslararası bir güç olarak dönüşünü engellemeye çalışırken, ekonomi, özellikle de doğalgaz uluslararası bir tecrit aracı olarak kullanıldı. Bu durum Azerbaycan, özellikle de eski Rus boru hattından geçmeksizin Türkmenistan ve Kazakistan'dan petrol ve doğalgaz taşınması amaçlı Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı kanalıyla sağlandı. Oysa Bakü-Ceyhan hattı eski Rus hattına oranla çok yüksek maliyetliydi.
Erivan'ın Türkiye'yle Azerbaycan arasındaki kara yolunu kesen Azeri topraklarını işgalinin gölgesinde, Türkiye'nin önünde Orta Asya ve Azerbaycan'a giden kara kapısı olarak sadece Gürcistan kaldı. Bu noktadan hareketle, Gürcistan'da Rusya karşıtı bir yönetimin düşme tehlikesi Türk çıkarlarının aleyhine. Keza Türkiye, Gürcistan'ın bölünmesini, Abhazya ve Güney Osetya'nın Kosova'yı örnek alarak ayrılmasını kabul etme sorunuyla karşı karşıya kalacak. Böylelikle kendi eliyle müttefikini bölen bir devlet
gibi davranmak durumunda kalabilir.
Gürcistan'ın müttefik olarak kaybedilmesiyle birlikte, Türkiye'nin önünde Orta Asya kapısı olarak sadece İran kalır. İran uzmanı Arif Keskin, İran'ın Türkiye'nin Orta Asya kapısı olması gibi, Türkiye'nin de İran'ın Avrupa kapısı olduğunu ifade ediyor. Yani Orta Asya devletlerinin büyük kardeşi Türkiye İran'a bel bağlamış hale geliyor.
Bazılarının ortaya koymaya çalıştığı bütün hassasiyetlerle birlikte, Türkiye'nin İran'la iyi ilişkiler kurmak dışında seçeneği yok. Bakü-Ceyhan hattı herhangi bir yıkıma veya kesintiye maruz kalırsa, Ankara'nın seçeneği İran petrol ve doğalgazının Türkiye kanalıyla Batı'ya taşınması projesi olacak. Bu seçenek AKP'nin çok boyutlu siyasetiyle, hatta yeni kozlara sahip olma ve kaynaklarını çeşitlendirme noktasında bütün ülkelerin izlediği siyasetle de örtüşüyor.
Washington ve Batı'nın, İran'la Türkiye'nin boru hattı üzerinde anlaşmasını engellemek için Ankara'ya şiddetle baskı yaptığı herkesin malumu. Ahmedinecad'ın Türk meslektaşıyla görüşmelerinde bu konuda anlaşma sağlanamamış olabilir. Bu durum, sebepleri
bir yana olumsuz bir gösterge teşkil ediyor. Türkiye'yle İran arasındaki diğer dosyalara da yansıması kaçınılmaz.

Türkiye tarafsız davranırsa kazanır Türkiye Ahmedinecad'ın ziyaretini kabul etmemesi yönündeki Batılı baskılara direndi. Ayrıca iki ülke arasında birçok ekonomik ortaklık projesi söz konusu. Bunun dışında, PKK meselesinde güvenlik işbirliği ve eşgüdümü var. Irak konusunda eşgüdüm olduğu kesin. Geriye en önemi dosya kalıyor: Türkiye'nin İran'ın nükleer programının Batı yaptırımlarından veya patlamadan uzak kalamaması. Türkiye'nin bu meseledeki rolü ve çıkarı, İran tarafına, kendisinin Batılı oyunun bir parçası olmadığına, tam aksine İran'ın ekonomi ve güvenlik odaklı çıkarları bulunan tarihi bir komşu olduğu mantığından hareket ettiğine dair güven vermesinde saklı.
Türkiye'nin kuzeyde Gürcistan'da ve güneyde İran'la olan gelişmelerden çıkaracağı ders şu: İstikrarı, büyümesi ve rolünün artması açısından en uygun yol, miras kalmış veya yeni kurulmuş paktların parçası olmak değil, bölgesel çıkarlarıyla uyumlu tarafsız bir politika izlemesinden geçiyor.

Kaynak: Radikal