Türk-Kürt işbirliği

Haziranda seçim yapılmasına izin veren kanun üzerinde anlaşan Iraklılar uçurumun eşiğinden döndü. Her ne kadar bu, ABD'nin Irak'tan çekilme sürecini yeniden düzenlemek durumunda bırakacak olan bir gelişmenin, seçimlerin ertelenmesinin önüne geçse de, süreçte yaşanan ihtilaflar, karşılaşılacak zorlukların habercisi niteliğindeydi.

Seçimlerin gerçekleşmesinin ardından Iraklıların bir koalisyon hükümeti kurması ve hidrokarbonlar, gelirlerin paylaşımı ve hem Kürtler, hem Araplar hem de Türkmenlerin üzerinde hak iddia ettiği bir kent olan Kerkük gibi meselelerdeki derin ayrılıkların üstesinden gelmeleri gerekecek. Tüm bu patlama noktalarını göz önünde bulunduran Iraklı Kürtler, Ankara'yla ilişkilerini, Bağdat'la ilişkileri kadar önemsiyor. Türkiye de, seçimlerin, Iraklıları kutuplaştıracak ve bölgeyi istikrarsızlaştıracak olan uzun süreli bir şiddet sarmalını tetiklemesi ihtimali karşısında zararını asgariye indirmeye çalışıyor.

Türkiye, ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi'ni (PKK) Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda bulundukları kamplarından söküp atmak üzere daha geçtiğimiz yılın şubat ayında büyük çaplı bir sınır ötesi harekât düzenlemişti. Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, iki hafta evvel keskin bir dönüş yaparak, Erbil'de bir Türk başkonsolosluğu açılması ve sınırların seyahat ve ticaret için açılmasına dair dönüm noktaları niteliğindeki anlaşmalar imzalamak üzere Irak Kürdistanı'na tarihî bir ziyaret gerçekleştirdi. Her iki taraf da, ihtilaftan ziyade işbirliği yapmanın çıkarlarına daha uygun olduğu stratejik kararını vermiş durumda.

Yakınlaşmanın kaynağında hem pragmatizm hem de coğrafi gereklilikler var. Kürtler, geleceklerinin, denize çıkışı olmayan kıyıda kalmış bir devlet olmakta değil, batıda olduğunu artık biliyor. Aynı şekilde, Irak Kürdistanı da Türkiye'nin Irak'a ve Körfez devletleriyle kârlı ilişkilere açılan kapısı. Türkiye ve Irak Kürdistanı doğal ekonomik ortaklar. Saddam Hüseyin'in düşürülmesinden bu yana yıllık ticaretleri 5 milyar dolara zıpladı. Bu yıl 10 milyar, 2010'da ise 20 milyar dolara yükselecek. Irak Kürdistanı'nda, yarısı Türk olmak üzere 1.200 yabancı şirket mevcut; Irak Kürdistanı'nda satılan ürünlerin yüzde 90'ı Türkiye'de imal ediliyor.

Buna ek olarak, Irak Kürdistanı, Türkiye'nin, ekonomisini geliştirmek ve Nabucco boru hattını doldurmak için ihtiyaç duyduğu 45 milyar varil dolayında petrol rezervine ve devasa gaz yataklarına sahip. Bir Türk şirketi olan Genel Enerji, Tak Tak ve Tavke petrol yatakları için ortak üretim anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalar, Türkiye'nin iç üretiminin yirmi katına tekabül eden günde 1 milyon baril üretim yapacak.

"Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur" diye bir atasözü var. Ancak gittikçe artan şekilde Türkiye'yi, tedbirli bir güç ve koruyucu olarak görüyorlar. 1991 yılında Körfez Savaşı'nın ardından dağlara kaçan neredeyse bir milyon Kürt'e barınak olduğunu hatırlıyorlar. Ama Türkiye'nin, sadece iyilikten hareket etmeyeceğini de biliyorlar. Irak Kürdistanı'nın güvenliğini garantiye almasının sebebi, bu yolla Irak'taki güç dengesini etkileyebilecek olması.

Türkiye'deki güvenlik yapılanması Irak'ın toprak bütünlüğünü saplantı haline getirmiş durumda. Irak Kürdistanı'nın bağımsızlığının, Türkiye'deki Kürtlere daha fazla özerklik aramaya sevk edeceğinden korkuyor. Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani'nin son açıklamaları Türklerin endişelerini bir miktar yatıştırdı. Barzani, Iraklı Kürtlerin kaderinin, siyasî iktidarın ve doğal kaynakların denetiminin merkezde bulunmadığı demokratik ve federal bir Irak Cumhuriyeti'nde olduğunu söylüyor.

Ankara 1990'larda, "dağ Türkleri" diye çağırdığı Türkiye Kürtlerinin varlığını bile inkâr ediyordu. Olağanüstü hal ilan etmiş ve ülkenin, Kürtlerin yaşadığı güneydoğusunu harap eden, düşmana yaşam alanı bırakmamak için yakıp yıkma siyasetini başlatmıştı. Son zamanlarda ise çok daha uzlaşmacı bir yaklaşımı benimsemiş durumda.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümeti bir yandan güvenliği sağlarken diğer yandan kültürel hakları genişletti ve Kürt bölgelerinde toplumsal hizmetlere ve altyapıya ciddi yatırımlar yaptı. Şimdi de, pişmanlık kanununa dayanarak, PKK'ya bir çeşit af açılımı başlattı. Nakit akışını, silah tedarikini ve örgütün lojistiğini bozmak suretiyle PKK'nın çözülmesini hızlandırmak üzere yüzünü Kürt yerel idaresine çevirdi.

Mevcut durumda Türkiye ile Irak Kürdistanı'nın çıkarları kesişiyor. Ancak taraflar birbirlerinin en temel çıkarlarını göz önünde bulundurmazlarsa bu işbirliği çökebilir. Türkiye'nin PKK sorununda ilerleme kaydedilmediği müddetçe iki taraf da bugünkü olumlu eğilimlerin meyvesini tam olarak alamaz. Fınancıal Tımes

Kaynak: Zaman