Türkiye'deki gündem Anayasa Mahkemesi'nin türban kararına boğulmuşken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Japonya ziyareti hakkında okuyucuya hem ciddi hem de ilginç olan bir şeyler aktarmak zor görünüyor. Gene de bir çaba göstermek gerekiyor.
Burada hemen şunu söylemekte yarar var. Biz basın olarak istediğimiz kadar zorlayalım, Cumhurbaşkanı Gül, Japonya ziyareti sırasında, türban kararı konusunda önceki gün yaptığı açıklamanın ötesine gitme niyetinde değil. En azından bize aktarılan bu.
Başka bir ifadeyle, "Bu bir hukuki süreçtir, buna bir şey ilave etmek istemiyorum" demekle yetinecek. Ancak bu kararın Japonya ziyareti sırasında çıkmasının Cumhurbaşkanı'nın keyfini kaçırdığı da kesin.
Karar, somut bir işaret
Gül sadece bu kararın kendisinden dolayı değil, aynı zamanda Türk-Japon ilişkilerinde açmak istediği yeni dönem için sarf ettiği çabanın gölgelenmesinden dolayı üzüntülü. Nedeni ise malum.
Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, yatırım yapmayı amaçladıkları ülkelerde siyasi istikrarı kollayan Japonlar tarafından bu kararın çok da "güven verici" bir gelişme olarak görülmesi mümkün değil.
Tam aksine, Türkiye'yi az çok bilen Japonlara bakılacak olursa, bu karar burada AKP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacağına dair somut bir işaret olarak algılandı. Başka bir ifadeyle, Türkiye'de siyasi belirsizliğin önümüzdeki dönemde daha da artacağı varsayılıyor şimdi.
Türkiye için hayırlı değil
Bunun ise, gittiği ülkelerdeki siyasi gelişmelere zaten aşırı duyarlı olan Japon sermayesinin Türkiye'ye akması önünde yeni bir engel oluşturacağı belirtiliyor.
Bırakın Türkiye'ye duyulan ilginin artmasını, Japon sermayesinin ülkemize dönük ilgisinin azalmakta olduğu zaten 2007 yılında çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmış.
TOBB'un Bank of Japan verilerine dayanarak aktardığına göre, Japon yatırımlarının hacmi geçen yıl eksiye düşmüş. Bu da daha önce yatırım için gelenlerin bir kısmının Türkiye'yi terk ettiklerini gösteriyor.
Yabancı yatırımların ülkelerin kalkınmasındaki önemi düşünüldüğünde, bir yandan malları için yeni pazarlar arayan, diğer yandan doğrudan yatırımlar için ülkeye yabancı sermaye çekmeye çalışan Türkiye için bunun pek de hayırlı bir gelişme olmadığı aşikâr.
Oysa, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun bize burada sağladığı verilere göre Japonya bugün ABD'den sonra dünyanın ikinci en büyük ekonomisi. Sadece 2007 içinde yurtdışında yaptığı doğrudan yatırımların miktarı ise 73 milyar dolar düzeyinde.
Yatırımcılara sirayet eder mi?
Japonya'nın ekonomik başarısı da Hisarcıklıoğlu'nun ifadesiyle, küresel dünyayı iyi anlamış olmasından ve politikalarını buna göre geliştirmesinden kaynaklanıyor. Bu çerçevede de sürekli yatırım yapacak yeni ülkeler arıyor.
Normal şartlarda Türkiye'nin Japonya açısından bu nedenle bulunmaz bir nimet olması gerekirdi. 127 milyonluk nüfusuyla Japonya'nın da Türk ihracatçıları ve yatırımcıları açısından bulunmaz bir nimet olması gerekirdi.
Ancak rakamlar bize aksini söylüyor. Türkiye Japonların tüm ekonomik istatistiklerinde sonuncu sırada yer alıyor. Biz içeride birbirimizi yemeye devam ettikçe de bu durumun değişmesi zor görünüyor.
Hatta, bırakın Japonya'yı, Türkiye hakkındaki olumsuz algılamanın başka ülkelerdeki yatırımcılara sirayet etmesi riski de giderek artıyor.
Kaynak. Milliyet