Tiflis uğruna ölmek?

Kırım’a birkaç kilometre uzakta bulunan güney Kafkasya, Ukrayna’daki gerginliğin tırmanışını endişeyle izliyor. “Dondurulmuş çatışmalar”ın mekanı olan Abhazya, Yukarı Karabağ ve Güney Osetya, Sovyet sisteminden çıkar çıkmaz istikrarı derin bir biçimde bozan ayrılıkçı hareketlerin ardından bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.
1990’lı yıllarda, Azerbaycan ve Gürcistan, Hazar enerji kaynaklarını bir alternatif olarak görmesi muhtemel batılı güçlerce destekleneceklerine ve himaye edileceklerine inanmışlardı. Borular zaruri enerji kaynaklarını zayıf ekonomilere taşımalı ve Rusya ile ilişkileri zaten bozuk olan Gürcistan’a güvence sağlamalıydı. Amerikan’ın özellikle askeri alandaki etkisi giderek artarken Avrupa Birliği ile yakınlaşma süreci başladı. 2003 sonbaharında gerçekleşen “renkli devrimler” Gürcistan’ın batıya yönelişini iyice belirgin hale getirdi.
Tiflis için, NATO ve Avrupa Birliği’ne üye olmak öncelik kazanıyor. Giderek dünyaya açılan bölgede yalnızlaşan Erivan, komşusu İran’a sıkıca bağlı olan Moskova’nın koruması altına giriyor. Bu süreçte Bakü, Rusya ile zayıflayan ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Diğer taraftan bölgesel bir aktör olarak ortaya çıkan Türkiye ile.
Oluşumunun ilk yıllarından itibaren “yeni Rusya” tutarlı bir Kafkas politikası geliştirmeyi başaramadı. Çeçen bataklığına saplanınca, etkili bir ekonomik destekten yoksun olan batının meydana getirdiği cazibe artışına karşı denge oluşturacak güçten de yoksun olduğu için güce dayalı çözümlere öncelik verdi. Dondurulmuş çatışmaların mevcudiyetini koruması, her yöntemi kullanarak güneydeki “yakın çevresi”ni kontrol altında tutmaya çalışmaktan ibaret olan Kafkas politikasının temel enstrümanına dönüştü. 2008’de Gürcü yönetiminin bilinçsizliği, Güney Osetya’yı askeri yollarla geri almaya çalışan Vladimir Putin’e, batıya karşı kapasitesini test etme imkanı sağladı: Avrupa Tiflis uğruna ölmeye hazır değildi. Bu vesileyle Bağımsız Devletler Topluluğu üyelerinin egemenliklerinin sınırlarını belirleyen Kremlin tarafından bir ders verildi. Bir tür genel prova.

“Gürcistan haritadan silinebilir”

8 Nisan’da, Kırım senaryosunun Ukrayna’nın doğusunda tekrarlandığını görmekten endişe duyan gözlemci gruba, Avrupa Birliği’nden mevkidaşlarına, Gürcistan meclis başkanı Davit Usupaşvili üzüntüsünü “Gürcistan haritadan silinebilir ve bu çok hızlı bir şekilde gerçekleşebilir.” diyerek belirtmişti. Aynı gün “2008’de olduğundan daha zor bir durumdayız. […] Gürcistan’ın NATO yönünde bir adım atması halinde, Rusya’nın saldırganlığını da artırmış olacak. Açık bir cevaba ihtiyacımız olduğu için risk alıyoruz. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar yeterli değil, ihtiyaç duyduğumuz şey Avrupa’nın desteğidir.” diyerek konuyu netleştirmişti. Bundan bir kaç gün önce, ciddi suçlamalarla karşı karşıya bulunan eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili “savaş gelip çattı” diye açıklama yaparken, Usupaşvili ülkesinin Avrupa Birliği’ne üyeliğini talep ediyordu.
Tiflis’te yetkililer daha ihtiyatlı açıklamalar yaptılar. Muhalefetin 2012 sonbaharındaki seçim zaferinden kısa bir süre sonra Rus-Gürcü ilişkileri bir normalleşme evresine girmişti. Vladimir Putin’in askeri harekatı 2008’deki savaşta açılan yaraları yeniden deşti. Erivan’a gelince göze batmamaya çalışıyordu. Gürcistan’ın aksine Ermenistan, Avrupa Birliği Doğu Ortaklığı dışında kalmaya devam etti ve Kremlin tarafından ekonomik entegrasyon aracı olarak görülen Gümrük Birliği’ne entegre oldu. Fakat yara derin. Kırım’ın ilhak edildiği süreçte üst düzey bir yetkili “Peki batı buna karşı ne yapıyor?” diye soruyordu. Ev sahipliğini Bakü’nün yaptığı Bağımsız Devletler Topluluğu savunma bakanları zirvesi Ermeni partisi tarafından boykot edildi ve muhalif basın ise Rus politikasına karşı husumetini ilan etti. Azerbaycan otoriteleri beklemede kalmaya devam ettiler. Kaybedilen toprakları geri alma söyleminin merkezi bir rol oynadığı ülkede Şii ve Sünniler bugüne kadar görünürde uyum içinde bir arada yaşıyorlar. Fakat çok sayıda Azeri savaşçının Suriye çatışmasında İslamcı muhalefetin yanında yer almakta oluşu endişe verici. Rant ekonomisini kontrol altında tutan bir aile oligarşisi tarafından yönetilen bir ülkede bu, toplumsal yapının ağır yaralı olduğunun işareti olarak görülüyor.

Avrupa’nın sorumlulukları

Avrupa ile Orta Doğu arasında bu denli karmaşık bir tampon bölgeyle karşı karşıya bulunan Avrupa Birliği politikası için bu mesele, üstesinden gelinebilecek bir mesele gibi görünmüyor. Avrupa Birliği’ne katılma istekleri bu toplumların tarih ve geleneklerindeki çeşitlilik referans alınarak açıklanır. Bu koşullar altında Avrupa Birliği’nin nüfuzunun temel araçları neler olabilir? Rusya, Karadeniz’den Hazar’a kadar askeri varlığını tahkim ettiği kuzey Kafkasya’da tüm nüfuzunu kullanırken, Avrupa Birliği’nin yeni bir denge kurmaya zemin hazırlamak için askeri güç tertip edecek siyasi kapasitesi var mı? Şüpheli. Fakat AB’nin yine de sorumluluğu var. Sınırlarının bekası ve güvenliği buna bağlı. Mekanizmalar bulması ve bu genç devletlere fırsat tanımak için finansal araçlar sunması gerekiyor. Ukrayna’nın ortaklık anlaşmasına ilişkin müzakere sürecinde hataların tekrar edilmeyeceğini umuyoruz. Krizdeki Avrupa için zor bir mesele. Fakat krizden çıkmanın bedeli de bu değil mi?

Kaynak: Le Monde

Dünya Bülteni için çeviren Muhsin Korkut